Galata sarraflarının bankerliğe terfi etmeleri için gerekli sosyal ve ekonomik ortamın temellerinin II. Mahmut döneminde atıldığını söyleyebiliriz. 31 yıl padişahlık yapan II. Mahmut'un (1808-1839) en önemli icraatları askeri, sosyal ve ekonomik alanda olmuştur. Savaşlarda alınan yenilgiler, padişahı Avrupai tarzda inkılaplara yönlendirmiştir. Sosyal hayatta sakal ve bıyık boyları dahi ölçüye bağlanmıştır. Askeri alanda Yeniçeri Ocağı kaldırılmış ve Bektaşi kıyımı yapılmıştır (Başlı başına incelenmesi gereken bir faciadır).
Malî sahadaki zafiyet II. Mahmud devrinin en zayıf tarafıdır. Ağır bir hayat pahalılığı ve paranın değerindeki sürekli düşüş, dönemin belirgin özelliğini teşkil etmiştir. Bilhassa ödeme birimi olan kuruşun, gümüş içeriğinin on defa yapılan devalüasyon sonucunda % 80 oranlarında azalmış olması, küçük maaşlarla yetinmek zorunda kalan kesimleri büyük bir sıkıntı içine düşürmüştür.
II. Mahmut devrinde başta İstanbul olmak üzere, İzmir ve diğer güney limanları ile Karadeniz limanlarına kadar Sanayi Devriminin çeşitli ucuz malları, Galata Sarrafları ile onların bu liman kentlerindeki acenta ve ortaklarını kısa zamanda daha da zenginleştirmişti. Çünkü padişah, gümrük hasılatının kısa zamanda yükseldiğini görerek Batı mallarının girişini sınırlayan hükümleri kaldırmıştı.
İstanbul başta olmak üzere, özellikle liman kentleri ile bazı önemli kentlerde bu ucuz ve çeşitli mallara talep sadece saray, vükela, bey ve paşalardan gelmeyip, İslam-Türk halkı da bu malları tercih eder duruma düşünce, sarrafların/bankerlerin iş hacmi bir anda genişlemişti. Galata Sarrafları/Bankerleri İmparatorluğun hemen her tarafında kredi işlerine hakim olarak, bir taraftan yerli tüccar ve diğer taraftan da tüketiciyi finanse etmek durumuna girmişlerdi.
Özellikle yerli Rum bankerler tüccar ortakları ile faiz haddi, nisbi olarak düşük kredilerle, Batıdan getirdikleri ve satın aldıkları malları, İmparatorluk sınırları içinde peşin para ile satarak ellerinde biriken paraları birkaç katı faizle, bu malları pazarlayanlara ve tüketicilere kredi olarak veriyorlardı. Kurdukları finansman ağları ile üreticilerin mallarını, ürün daha hazır olmadan çok düşük fiyatla satın alıyorlardı. Hatta, saray çevresine çalışan bazı sarraf/bankerler, padişahın özel izniyle, birtakım vergi gelirlerini almaya, toplamaya başlamıştı.
Rum bankerlerin Rum tüccarları ile bu ortaklığı, finansman ağları sayesinde onları adeta monopolcü satıcı ve monopolcü alıcı olarak güçlendirirken, Ermeni ve Yahudi sarraflar daha ziyade iç tüketimi ve özellikle saray, vükela ve yüksek memurların artan tüketim ihtiyaçlarını finanse eder duruma girmişlerdi. Fakat bu arada özellikle Ermeni bankerler, çeşitli vergilerin iltizamında devlet sarraflığını yürütüyorlardı. Yahudi sarraflar ise daha ziyade saray ve vükela ile bazı yüksek memurların tüketim masraflarının finansmanlarında büyük rol oynamaya başlamışlardı.
Tüm bu yaşananlar, II. Mahmut'un imzaladığı, 16 Ağustos 1838 tarihinde yapılan Osmanlı-İngiliz ticaret sözleşmesi yani Baltalimanı Anlaşması ile farklı bir dönemi başlatır. Daha önce de yapılan bu tür sözleşmeler olmasına rağmen, Baltalimanı Sözleşmesi ile verilen tavizler, önü alınamayan ekonomik problemler doğurmuştur. (devam edecek…)
- ‘Masa da masaymış ha!’ / 11.03.2023
- Reddiye-III / 29.12.2020
- Reddiye-II / 28.12.2020
- ABDAL MUSA SULTAN PEND-NAMESİ / 26.12.2020
- Reddiye-I / 25.12.2020
- Peygamberimiz (s.a.v) okuma yazma biliyordu! / 23.12.2020
- ‘Sınavsız üniversite’ ontolojisi / 18.12.2020
- Haydar Haydar… / 24.04.2020
- Sonuç ve Milli Ekonomi Modeli / 21.04.2020