İnceleme; Oğuz KÖRO?LU e-mail: oguz_koroglu@hotmail.com
IV. Murat'ın Bağdat Seferine katılan Genç Osman adlı yiğit ile ilgili destan, 17. Yüzyılın âşıklarından Kayıkçı Kul Mustafa tarafından bestelenerek günümüze kadar söylenegelmiş bir manzum bir eserdir. Kaynağını, Bağdat Seferi'ne katılan Genç Osman adlı bir askerin gösterdiği kahramanlıklardan alan "Genç Osman Destanı", Anadolu'nun birçok yöresinde özel bir ezgiyle söylenmektedir.
IV.Murat ve Bağdat Seferi
Kanunî Sultan Süleyman'dan sonra gözle görülür bir düşüş yaşayan Osmanlı Devleti, 17. Yüzyılın başlarında hâlâ eski görkemini koruyordu. Devlet, içerde meydana gelen çalkantılarla rahatsızdı ama, dışarıda güçlü ve etkiliydi. I. Mustafa'nın yerine tahta geçen IV. Murat (1612-1640), ilk yıllar, şehit edilen genç padişah II. Osman'ın intikamını almak ve tahtı ele geçirmek isteyen isyancılarla mücadele etmek zorunda kaldı. Bunun yanında dış siyasetini doğuya çeviren IV. Murat, ilk seferini Safevîler üzerine yaptı (1635). Tarihte, Revan Seferi olarak anılan savaşta, Osmanlı topraklarına devamlı saldıran İranlılar, işgal ettikleri toprakları ve Revan Kalesi'ni, Osmanlı kuvvetlerine iade ettiler. İlerleyen Osmanlı ordusu, Ahıska'yı teslim almıştı. Osmanlılar İstanbul'a dönünce İran Şahı, Revan'ı geri aldı. Bununla da kalmayarak Dicle Nehri'ni geçip Bağdat'a girmiş ve bu bölgede barbarca hareketlere girişmişlerdi. Yerli Müslümanlara, bunun yanında kutsal mekanlara da saldırıldığını öğrenen Sultan Murat, derhal Harp Divanı'nın toplanmasını ister. Bağdat Seferi için yeniçeri ve sipahilerden başka, gönüllülerin de sefere katılmasını emreder. Ve şöyle buyurur:
Ayrıca ulaklar salın her yere
Gönüllüler dahi gelsin sefere
Gönüllü olanlar bıyık burmalı
Öyle ki, üstünde tarak durmalı
Bıyıksız gençlerle Bağdat iline
Varamam; buyruğum böyle biline
Padişahın bu fermanına rağmen gönlü sefer aşkıyla yanan, 18 yaşında, üç aylık evli genç bir yiğit delikanlı, ne yapar yapar, adını gönüllü nefer olarak yazdırmayı başarır. Henüz bıyıkları dahi terlememiş bu delikanlı ile ilgiyi haber padişahın kulağına gider. Öylesine hiddetlenir ki, IV. Murat Han: "O söz dinlemezden ben hesap sorarım!" diyerek Otağ-ı Hümayun'a çağırtır körpe delikanlıyı. Huzura gelen Genç Osman'ı gören vezirler, az çok, akıbetinin ne olacağını tahmin ettiklerinden, "Eyvah! Bu tüysüz yiğide yazık olacak" diye üzülürler:
Osman otağ içre el-pençe divan
Gök gibi gürledi Sultan Murat Han
Bre bilmez misin eyledik ferman
Şol Bağdat üstüne gider olanda
Gönüllü olanlar bıyık burmalı
Öyle ki üstünde tarak durmalı
Bir pençe vuruşta kalkan kırmalı
Düşman üzere hamle eder olanda
Osman, kaşla göz arasında cebinden çıkardığı demirden tarağı bir vuruşta üst dudağına sapladı. Demir tarağın dişleri, körpe dudağına öyle saplandı ki, tarağın dibinden al kanlar damlamaya başladı. Osman, elleri göbeğinin üzerinde, göğsü kabarık, başı dik olduğu halde şöyle dedi:
Gündüz gece gönlü ayık Sultanım
Bin Bağdat şehrine lâyık Sultanım
İşte tarak işte bıyık Sultanım
Ölürüm ben size keder olanda
Sultan Murat Han ve cümle hazır bulunanlar, bu durum karşısında fevkalâde müteessir oldular. Hayret ve memnunluk duygularını gizleyemeyen Sultan, bu yiğit genci ikram ve dualarla taltif ettikten sonra derhal Bağdat Seferi için ilerleyen öncü kuvvetlere Serdâr eyledi.
Genç Osman dediğin bir küçük uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak
Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçer Genç Osman
Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdat'ın içine girilmez yastan
Her ana doğurmaz böyle bir aslan,
Allah Allah deyip geçer Genç Osman
Bağdat'ın kapısını Genç Osman açtı,
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı
Kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman
Genç Osman, Bağdat kuşatmasında tam 40 gün cansiperâne çarpıştı. Ve kırkıncı gün Osmanlı sancağını surlara dikmeye muvaffak oldu; ancak, başını ve kollarını bu uğurda feda ederek... Savaş sırasında sancaktarlık yapan Genç Osman, kahramanca çarpışırken kollarını kaybeder. Buna rağmen sancağı surlara dikmek için son bir hamleyle atılır ileriye ama; kahpe bir kılıç darbesi, başını düşürür yere... Yaygın bir rivayete göre, kesik kellesini koltuğuna alır ve üç gün daha savaşır Genç Osman. Ve bir askerin kendisini görmesiyle şehadet şerbetini içer... Son sözleri, vasiyetinin Sultan IV. Murat'a iletilmesiydi:
Sözümü iletin ol Murat Han'a
Din ve devlet için boyandım kana
Akşam sabah yolumu gözler
Bir taze gelin ile bir garip ana
Anam gözlemesin artık yolumu
İncitmesin benim körpe dulumu
Ak sütünü helal etsin oğluna
Böylesine arz eyleyin halımı
1638'de genel bir taarruzla fethedilir Bağdat. IV. Murat, İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin ve büyük mutasavvıf Abdülkadir Geylani'nin türbelerini tamir ettirdikten sonra döner İstanbul'a. Tabii, kahraman Osman'ını da unutmaz. IV. Murat, hem Şehit Osman'ın hatırasına hem de Bağdat'ın fethi şerefine İstanbul'da bir köşk yaptırır. Adı, o gün bugündür, "Bağdat Köşkü" diye anılır.
IV. Murat'ın Bağdat Seferine katılan Genç Osman adlı yiğit ile ilgili destan, 17. Yüzyılın âşıklarından Kayıkçı Kul Mustafa tarafından bestelenerek günümüze kadar söylenegelmiş bir manzum bir eserdir. Kaynağını, Bağdat Seferi'ne katılan Genç Osman adlı bir askerin gösterdiği kahramanlıklardan alan "Genç Osman Destanı", Anadolu'nun birçok yöresinde özel bir ezgiyle söylenmektedir.
IV.Murat ve Bağdat Seferi
Kanunî Sultan Süleyman'dan sonra gözle görülür bir düşüş yaşayan Osmanlı Devleti, 17. Yüzyılın başlarında hâlâ eski görkemini koruyordu. Devlet, içerde meydana gelen çalkantılarla rahatsızdı ama, dışarıda güçlü ve etkiliydi. I. Mustafa'nın yerine tahta geçen IV. Murat (1612-1640), ilk yıllar, şehit edilen genç padişah II. Osman'ın intikamını almak ve tahtı ele geçirmek isteyen isyancılarla mücadele etmek zorunda kaldı. Bunun yanında dış siyasetini doğuya çeviren IV. Murat, ilk seferini Safevîler üzerine yaptı (1635). Tarihte, Revan Seferi olarak anılan savaşta, Osmanlı topraklarına devamlı saldıran İranlılar, işgal ettikleri toprakları ve Revan Kalesi'ni, Osmanlı kuvvetlerine iade ettiler. İlerleyen Osmanlı ordusu, Ahıska'yı teslim almıştı. Osmanlılar İstanbul'a dönünce İran Şahı, Revan'ı geri aldı. Bununla da kalmayarak Dicle Nehri'ni geçip Bağdat'a girmiş ve bu bölgede barbarca hareketlere girişmişlerdi. Yerli Müslümanlara, bunun yanında kutsal mekanlara da saldırıldığını öğrenen Sultan Murat, derhal Harp Divanı'nın toplanmasını ister. Bağdat Seferi için yeniçeri ve sipahilerden başka, gönüllülerin de sefere katılmasını emreder. Ve şöyle buyurur:
Ayrıca ulaklar salın her yere
Gönüllüler dahi gelsin sefere
Gönüllü olanlar bıyık burmalı
Öyle ki, üstünde tarak durmalı
Bıyıksız gençlerle Bağdat iline
Varamam; buyruğum böyle biline
Padişahın bu fermanına rağmen gönlü sefer aşkıyla yanan, 18 yaşında, üç aylık evli genç bir yiğit delikanlı, ne yapar yapar, adını gönüllü nefer olarak yazdırmayı başarır. Henüz bıyıkları dahi terlememiş bu delikanlı ile ilgiyi haber padişahın kulağına gider. Öylesine hiddetlenir ki, IV. Murat Han: "O söz dinlemezden ben hesap sorarım!" diyerek Otağ-ı Hümayun'a çağırtır körpe delikanlıyı. Huzura gelen Genç Osman'ı gören vezirler, az çok, akıbetinin ne olacağını tahmin ettiklerinden, "Eyvah! Bu tüysüz yiğide yazık olacak" diye üzülürler:
Osman otağ içre el-pençe divan
Gök gibi gürledi Sultan Murat Han
Bre bilmez misin eyledik ferman
Şol Bağdat üstüne gider olanda
Gönüllü olanlar bıyık burmalı
Öyle ki üstünde tarak durmalı
Bir pençe vuruşta kalkan kırmalı
Düşman üzere hamle eder olanda
Osman, kaşla göz arasında cebinden çıkardığı demirden tarağı bir vuruşta üst dudağına sapladı. Demir tarağın dişleri, körpe dudağına öyle saplandı ki, tarağın dibinden al kanlar damlamaya başladı. Osman, elleri göbeğinin üzerinde, göğsü kabarık, başı dik olduğu halde şöyle dedi:
Gündüz gece gönlü ayık Sultanım
Bin Bağdat şehrine lâyık Sultanım
İşte tarak işte bıyık Sultanım
Ölürüm ben size keder olanda
Sultan Murat Han ve cümle hazır bulunanlar, bu durum karşısında fevkalâde müteessir oldular. Hayret ve memnunluk duygularını gizleyemeyen Sultan, bu yiğit genci ikram ve dualarla taltif ettikten sonra derhal Bağdat Seferi için ilerleyen öncü kuvvetlere Serdâr eyledi.
Genç Osman dediğin bir küçük uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak
Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçer Genç Osman
Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdat'ın içine girilmez yastan
Her ana doğurmaz böyle bir aslan,
Allah Allah deyip geçer Genç Osman
Bağdat'ın kapısını Genç Osman açtı,
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı
Kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman
Genç Osman, Bağdat kuşatmasında tam 40 gün cansiperâne çarpıştı. Ve kırkıncı gün Osmanlı sancağını surlara dikmeye muvaffak oldu; ancak, başını ve kollarını bu uğurda feda ederek... Savaş sırasında sancaktarlık yapan Genç Osman, kahramanca çarpışırken kollarını kaybeder. Buna rağmen sancağı surlara dikmek için son bir hamleyle atılır ileriye ama; kahpe bir kılıç darbesi, başını düşürür yere... Yaygın bir rivayete göre, kesik kellesini koltuğuna alır ve üç gün daha savaşır Genç Osman. Ve bir askerin kendisini görmesiyle şehadet şerbetini içer... Son sözleri, vasiyetinin Sultan IV. Murat'a iletilmesiydi:
Sözümü iletin ol Murat Han'a
Din ve devlet için boyandım kana
Akşam sabah yolumu gözler
Bir taze gelin ile bir garip ana
Anam gözlemesin artık yolumu
İncitmesin benim körpe dulumu
Ak sütünü helal etsin oğluna
Böylesine arz eyleyin halımı
1638'de genel bir taarruzla fethedilir Bağdat. IV. Murat, İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin ve büyük mutasavvıf Abdülkadir Geylani'nin türbelerini tamir ettirdikten sonra döner İstanbul'a. Tabii, kahraman Osman'ını da unutmaz. IV. Murat, hem Şehit Osman'ın hatırasına hem de Bağdat'ın fethi şerefine İstanbul'da bir köşk yaptırır. Adı, o gün bugündür, "Bağdat Köşkü" diye anılır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.