İnsanlardaki inanç, din ve ahlakın gelişmesi
İnsanları diğer bütün yaratıklardan ayıran en önemli özellikler, Akılları ve Maneviyatlarıdır. Bunun dışında maddeye dönük bütün özellikler diğer yaratıklarda da az veya çok mevcuttur.
Gerek aklın, gerekse maneviyatın (Ahlakın-Vicdanın) gelişmeleri ise daha ana karnında başlayarak, 6 yaşına kadar büyük çapta tamamlanmaktadır. Bu "0" yaş ile "6" yaş döneminde çocuk aile efradından bu manevi bilgilerden ne alabilirse alabilmektedir. Daha sonraki bilgi ve ahlaki öğrenimler ise "Çocuk zekasına ve davranışlarına" çok az katkıda bulunmaktadır. Çünkü çocuğun beyin kapasitesi "0 - 6" yaş arasında yaklaşık olarak % 90 tamamlanmış olmaktadır.
O küçük yaşlarda konuşulanlar, söylenenler, verilen bilgilendirmeler, tavsiyeler ve anlatılanlar, çocukların genel olarak, ruhi yapısını, ahlakını ve zekasının derecesini az çok belirlemektedir.
Burada tabii ki yapısal özellikler, genler ve DNA'lar ile kromozomlar da büyük rol oynamaktadır. Ama genlere ve insan yapısına, dışardan büyük çapta bir etki yapılamamaktadır. Bu hususlar genetiktir ve Ana-Babadan intikal ettirilmektedir. Fakat dışardan yapılacakların % 90'nı, 0-6 yaş arasındaki eğitim ve öğrenimlerle temin edilebilmektedir.
İşte bu erken yaşlardaki çocuklarımıza, ya aile içinden, ya ana okullarında veya dışardan yapılacak katkılarla, ilk bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Fakir aile çocukları hele daha kalabalık olan ailelerde, bebekler ve okul öncesi çocukların beyin hücreleri, aile arasında devamlı olarak bilgi dürtüleri ve uyarıları almaktadır. Bu uyarılar, beyin hücrelerine yarleşerek bu hücreleri canlı tutmaktadırlar. Bu uyarıları almayan veya alamayan beyin hücreleri ise, ölerek kendiliğinden kaybolmaktadırlar. Böylece uyarılar ölçüsünde bir zeka - beyin kapasitesi oluşmaktadır. Doğumdan sonra, beyinde bulunan hücre sayısı yaklaşık olarak 100 milyar civarındadır. Bunlardan uyarı alanlar kalmakta, diğerleri ise vücutça yok edilmektedir.
Fakir ve orta halli aile çocukları aile içinde kaldıklarından dolayı, daha iyi uyarı almak ve daha zeki olmak imkanına sahip olmaktadırlar. Ana ve babası dışarıda çalışan ve çekirdek aile şeklinde olanların çocuklarında ise, genellikle bu hususta aksamalar husule gelmektedir. Bu aksamaların başlıca sebebi ise:
1 - Bu çocuklar Ana - Baba şefkatinden büyük çapta mahrum kalmaktadırlar.
2 - Çocuklar evde, kapıcı hanımı veya kızıyla, ya da herhangi bir bakıcıyla yalnız kalmaktadır. Böylece aile içi sevgi ve şefkatinden büyük çapta, mahrum kalmaktadırlar. Onların dışında ayrıca bilgi alma yönünden de durumları kısıtlanmaktadır. Onlar sadece bakıcıların sınırlı olarak bildikleri şeyleri öğrenme imkanına sahip olmaktadırlar. Hatta bazan bu öğretiler hatalı da olmaktadır. Sonunda tabii ki zeka gelişmeleri de aynı orantıda sınırlı kalmaktadır. Böylece bakıcılarla büyüyen çocuklar, ana şefkati, sevgisi, alakası ve bilgisiyle büyüyen çocuklara göre, zeka bakımından bir adım geride kalmaktadır.
3 - Daha sonraki en iyi okullar bile zeka gelişmesi yerine sadece bilgi gelişmesini temin etmektedir. Bunun için orta halli ve fakir çocuklarındaki başarı oranları genellikle zengin, fakat küçüklüklerinde yalnız veya bakıcılara bırakılan çocuklara oranla, çok daha başarılı olmaktadırlar.
4 - Üstelik daha sonraki yaşlarda da eğer bu durum devam ederse, o zaman çocuklar ile ana-baba bağlantıları da zarara uğramatadır. Çünkü çocuklar hiçbir zaman yeterli ilgi, şefkat ve manevi destek bulamamaktadır. Böylece o çocuklar büyüdüklerinde, topluma karşı bir nevi kızgınlık içermekte ve kendilerine davranıldığı gibi, sevgi, ilgi ve şefkat göstermemektedirler. Çünkü çocukluk dönemi, insan hayatına büyük psikolojik izler bırakmaktadır. Ayrıca, onlarda genellikle, bir nevi psikolojik yara bulunmaktadır. Hatta bazıları bu sebeple, toplumdan intikam almak bile istemektedir.
5 - Bu çocuklar daha sonraları da dışarıda, okulda, mahallede veya spor tesislerinde iyi ve müspet bir arkadaş bulamazlarsa o zaman onlar, kolayca değişik fikirlere, ideolojilere, çetelere, hatta misyonerlere ve diğer örgütlere de yem olabilmektedir...
İnsanları diğer bütün yaratıklardan ayıran en önemli özellikler, Akılları ve Maneviyatlarıdır. Bunun dışında maddeye dönük bütün özellikler diğer yaratıklarda da az veya çok mevcuttur.
Gerek aklın, gerekse maneviyatın (Ahlakın-Vicdanın) gelişmeleri ise daha ana karnında başlayarak, 6 yaşına kadar büyük çapta tamamlanmaktadır. Bu "0" yaş ile "6" yaş döneminde çocuk aile efradından bu manevi bilgilerden ne alabilirse alabilmektedir. Daha sonraki bilgi ve ahlaki öğrenimler ise "Çocuk zekasına ve davranışlarına" çok az katkıda bulunmaktadır. Çünkü çocuğun beyin kapasitesi "0 - 6" yaş arasında yaklaşık olarak % 90 tamamlanmış olmaktadır.
O küçük yaşlarda konuşulanlar, söylenenler, verilen bilgilendirmeler, tavsiyeler ve anlatılanlar, çocukların genel olarak, ruhi yapısını, ahlakını ve zekasının derecesini az çok belirlemektedir.
Burada tabii ki yapısal özellikler, genler ve DNA'lar ile kromozomlar da büyük rol oynamaktadır. Ama genlere ve insan yapısına, dışardan büyük çapta bir etki yapılamamaktadır. Bu hususlar genetiktir ve Ana-Babadan intikal ettirilmektedir. Fakat dışardan yapılacakların % 90'nı, 0-6 yaş arasındaki eğitim ve öğrenimlerle temin edilebilmektedir.
İşte bu erken yaşlardaki çocuklarımıza, ya aile içinden, ya ana okullarında veya dışardan yapılacak katkılarla, ilk bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Fakir aile çocukları hele daha kalabalık olan ailelerde, bebekler ve okul öncesi çocukların beyin hücreleri, aile arasında devamlı olarak bilgi dürtüleri ve uyarıları almaktadır. Bu uyarılar, beyin hücrelerine yarleşerek bu hücreleri canlı tutmaktadırlar. Bu uyarıları almayan veya alamayan beyin hücreleri ise, ölerek kendiliğinden kaybolmaktadırlar. Böylece uyarılar ölçüsünde bir zeka - beyin kapasitesi oluşmaktadır. Doğumdan sonra, beyinde bulunan hücre sayısı yaklaşık olarak 100 milyar civarındadır. Bunlardan uyarı alanlar kalmakta, diğerleri ise vücutça yok edilmektedir.
Fakir ve orta halli aile çocukları aile içinde kaldıklarından dolayı, daha iyi uyarı almak ve daha zeki olmak imkanına sahip olmaktadırlar. Ana ve babası dışarıda çalışan ve çekirdek aile şeklinde olanların çocuklarında ise, genellikle bu hususta aksamalar husule gelmektedir. Bu aksamaların başlıca sebebi ise:
1 - Bu çocuklar Ana - Baba şefkatinden büyük çapta mahrum kalmaktadırlar.
2 - Çocuklar evde, kapıcı hanımı veya kızıyla, ya da herhangi bir bakıcıyla yalnız kalmaktadır. Böylece aile içi sevgi ve şefkatinden büyük çapta, mahrum kalmaktadırlar. Onların dışında ayrıca bilgi alma yönünden de durumları kısıtlanmaktadır. Onlar sadece bakıcıların sınırlı olarak bildikleri şeyleri öğrenme imkanına sahip olmaktadırlar. Hatta bazan bu öğretiler hatalı da olmaktadır. Sonunda tabii ki zeka gelişmeleri de aynı orantıda sınırlı kalmaktadır. Böylece bakıcılarla büyüyen çocuklar, ana şefkati, sevgisi, alakası ve bilgisiyle büyüyen çocuklara göre, zeka bakımından bir adım geride kalmaktadır.
3 - Daha sonraki en iyi okullar bile zeka gelişmesi yerine sadece bilgi gelişmesini temin etmektedir. Bunun için orta halli ve fakir çocuklarındaki başarı oranları genellikle zengin, fakat küçüklüklerinde yalnız veya bakıcılara bırakılan çocuklara oranla, çok daha başarılı olmaktadırlar.
4 - Üstelik daha sonraki yaşlarda da eğer bu durum devam ederse, o zaman çocuklar ile ana-baba bağlantıları da zarara uğramatadır. Çünkü çocuklar hiçbir zaman yeterli ilgi, şefkat ve manevi destek bulamamaktadır. Böylece o çocuklar büyüdüklerinde, topluma karşı bir nevi kızgınlık içermekte ve kendilerine davranıldığı gibi, sevgi, ilgi ve şefkat göstermemektedirler. Çünkü çocukluk dönemi, insan hayatına büyük psikolojik izler bırakmaktadır. Ayrıca, onlarda genellikle, bir nevi psikolojik yara bulunmaktadır. Hatta bazıları bu sebeple, toplumdan intikam almak bile istemektedir.
5 - Bu çocuklar daha sonraları da dışarıda, okulda, mahallede veya spor tesislerinde iyi ve müspet bir arkadaş bulamazlarsa o zaman onlar, kolayca değişik fikirlere, ideolojilere, çetelere, hatta misyonerlere ve diğer örgütlere de yem olabilmektedir...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006