Cumhurbaşkanımız, teamüllere aykırı icraatlarına bir yenisini eklediğini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Karadeniz gezisinde açıklamıştı. İllerdeki projeleri takip etme amacıyla Cumhurbaşkanlığı yatırımlar birimini kurduklarını söylemişti. Bu birim vasıtasıyla projeleri takip edeceklerini ve bitiminde açılışlarını hep birlikte yapacaklarını ifade etmişti. O gün bu birimin ayrıntıları bilinmiyordu ancak günler geçtikçe nasıl işleyeceği kulislerde konuşulmaya başlandı. Söylenilenlere göre aslında bu birim gölge bir kabine. Cumhurbaşkanımız hükümetin çalışmalarını yakinen takip etmek ve gerektiğinde müdahale etmek mi istiyor sorusu soruluyor. Bu birimin başına adı muhtemel başbakanlar arasında da geçen Binali Yıldırım'ın getirildiği haberlerine de kesin gözüyle bakılıyor.Sayın cumhurbaşkanının daha önce başbakanlık danışmanı olarak atanmasını sağladığı, kendi eski danışmanı başbakanlıkta yapılan her toplantının özetini köşke aktarmakla itham edilip, ajan muamelesi görerek toplantılara alınmamaya başlayınca; iki kez AKP genel merkezini - tabir caizse ?gecenin bir yarısı bizzat bastığı ve hesap sorduğu iddia ediliyor. Başbakan Davutoğlu ile arasında şimdiden esmeye başlayan soğuk rüzgârlardan dolayı kabineyi kontrol etmenin çaresini bu birimi kurmakta bulduğu ve başkanlık sistemine geçinceye kadar bu şekilde idare etmeyi düşündüğü söyleniyor. Hatta Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık etmeyi düşündüğü fakat seçimlerin yaklaşması dolayısıyla böyle bir risk almayı şu anda doğru bulmadığı da söylentiler arasında. Anlayacağınız gayri resmi olarak başkanlık sistemine geçtik gibi görünüyor. Tabi bu birimin Anayasaya göre cumhurbaşkanının görev, yetki ve sorumluluklarını aşıyor olması dert değil. Ne de olsa Anayasa, o kadar da önemli değil(!). Zaten Anayasaya aykırı olmayan neyimiz kaldı ki diyesi geliyor insanın.Biz o kadar uzun zamandır gölgelerle yaşıyoruz ki alıştık artık. Ha bir eksik, ha bir fazla, ne çıkar? Aslında yıllardır paralel yapının gölgesinde yaşıyormuşuz, yeni öğrendik. Pensilvanya'daki gölge hükümet bizi yönetiyormuş, olsun. Aylardır çözüm süreciyle İmralı'nın gölgesinde yaşıyoruz. Her türlü hayati karar, ülke gidişatıyla ilgili her şey Kandil'deki gölge hükümet tarafından İmralı'da dikte ediliyor ve uygulamaya geçiyor, olsun. Güneydoğu'da özerk bir devlet kurulmuş, Cizre'de PKK mahkeme kurmuş, köylerin etrafına hendek kazmışlar, asker, polis giremiyor, olsun. PKK istediği yerde askerimize pusu kuruyor, şehit ediyor, olsun. Askerimizin nereye nasıl gireceğine, hangi üssümüzden hangi uçakların kalkacağına, Peşmergelerin sınır ötesine nasıl geçeceğine Washington'daki gölge hükümet karar veriyor, olsun. Bir gölge hükümet de AkSaray'da olsun, ne çıkar? Hepsinin faaliyet göstermesine imkan sağlayan zaten aynı el değil mi? Paralel yapıdan şimdi şikayet eden ama ona bu çalışma alaninı sağlayan, her türlü imkanı önüne seren aynı el. PKK'ya terörist deyip masaya oturan, her türlü isteklerini kabul eden aynı el. Amerika'ya IŞİD'le mücadele konusunda fikir sunan(!), bazen posta koyan(!), İsrail'e 'one minute' deyip Büyük İsrail Devleti hayali için çalışan aynı el. İstikrar deyip, büyüme deyip ülkenin ekonomisini Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve IMF'den kurulu gölge kabineye bırakan aynı el. Türkiye'yi zaten yıllardır gölge hükümetlerin kuklası olan eller yönetiyor. Daha doğrusu yönetiyor gibi yapıp yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Bu arada ceplerini doldurup servetlerine servet katmaktan geri durmadıkları gibi egolarını tatmin etmek için lidercilik oynuyorlar. Olan halka oluyor, millete oluyor. Belki de bize müstahak. Nasılsanız öyle yönetilirsiniz düsturu gereği biz bunu hak mı ediyoruz acaba? Çünkü onlara yetkiyi biz verdik. Yanlış yapıldığını gördüğümüz halde yetkiyi ellerinden almadık. Belki de gölgelerin karanlığından önümüzü göremez hale geldik, kim bilir?Ama unutulmamalıdır ki; bir gün mutlaka güneş doğacaktır. İşte o gün gelip de aydınlık olduğunda, Gölgelerin Efendisi konumundakiler, gölgeleriyle birlikte yok olmaya mahkûmdurlar?
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020