Hasan Sezai Hz.
Sefinet-ül-Evliya kitabının müellifi Hüseyin Vassaf Halveti şöyle anlatır: "1906 senesinde Sezai hazretlerinin türbesini ziyaret için Edirne'ye gitmiştim. Ziyaret esnasında duyduğum, hissettiğim manevi haz pek yüksekti. Başucundaki taşın üzerine kutubluk alameti olmak üzere siyah bir sarık sarılmıştı. Bu ziyaretim manevi bir hava içerisinde geçti.
Edirne'ye daha sonraları bir kaç defa gittim. Son ziyaretim 1922 senesinde oldu. Sezai Efendi'nin güzel kokulu türbesini ziyaretle şereflendim. O sıralarda türbeye bakmakla vazifeli olanlar her nasılsa dünyaya düşkün kimseler olduğundan, onların alakasızlığı ve lakayd halleri sebebiyle türbe bakımsız haldeydi. İçeriyi örümcek ve tozlar kaplamıştı. Cildler bozulmuş, sahifeleri eskimiş Kur'an-ı Kerim'ler de ortalıkta duruyordu. Bu duruma çok üzüldüm. Hatta bir kimse içeriye kadar girmiş, sandukanın üzerinde örtülü bulunan değerli kumaşın yarısını keserek, götürüp satmıştı.
Bunu öğrenince üzüntüm daha da arttı. Çok mahzun oldum. Böyle yüksek bir zatın türbesini bu derece bakımsızlık içinde bulunması ne kadar acıydı. Mahalli vakıfların geçim derdine düşmeleri, türbeye hizmeti aksatmıştı. Hemen türbeyi temizlemek için teşebbüse geçtim. Allah-ü Teala'nın izni ve yardımı ile türbeyi layık olduğu hale getirdik."
Hasan Sezai Efendi uzak bir yere gittiğinde oğullarına ve talebelerine yahut uzakta bulunan sevdiklerine mektuplar gönderir, onların dinin emir ve nehiylerini yerine getirmekte gayret ve şevklerini artırdı.
Oğluna yazdığı bir mektuptan bazı kısımlar:
"Gözümün nûru evladım. Her halinle seni cenab-ı Hakk'a emanet ettim. Kalb gözün açık olsun. Mahluklara güzel ahlak ile muamele edesin. Bütün amellerin en güzeli, güzel huylu olmaktır. Dili tatlı olanın dostu çok olur, buyrulmuştur. Daima insanların aybını gizle. Kimsenin aybını yüzüne vurma. Gadab ve kızgınlığını yenmeye çalış. İhtiyarlara karşı hürmet et. Bir fakir gördüğün zaman, gücün yettiği kadar elinde bulunandan yardımda bulun. Bunlara riayet edersen ömrün uzun olur, Hak Teala her yerde seni aziz eder.
Daima affedici ol. Vasiyetlerimi tutarsan dünyada rahat ve muhterem, ahirette de mükerrem olur ve rızamı kazanırsın. Daima itikadı düzgün, salih kimselerle birlikte bulun. Dünya fanidir. Ne sana kalır ne de başkasına. Baki kalacak şey, Allah-ü Teala için olan muhabbettir."
Başka bir talebesine yazdığı bir mektuptan:
"Allah-ü Teala manevi nimetlerden hisse almanı nasib eylesin. Sakın ha dünya itibarına aldanıp manevi yükselmeden geri kalmayasın. Suret ve görünüşe itibar etmeyesin. Zira görünüşe itibar, olsa olsa su üzerinde meydana gelen dalgaya benzer. Su üzerindeki dalganın devamlı olması mümkün müdür ve ona bağlanıp kalmak akıl kârı mıdır? Hak Teala mana alemimizi ihya eylesin. Bize hidayet versin. Çeşitli yanlışlara düşerek, maneviyatımızın harab olmasından Allah-ü Teala'ya sığınırız."
Hasan Sezai Efendi, ilim ve velayeti yanında çok kuvvetli şiir söyleme kabiliyetine de sahip idi. Bu yönü ile kendisine, "Osmanlıların Hafız-ı Şirazisi" unvanı verilmiştir. Şiirlerinin ekseriyetini ilahi aşk ve muhabbet ile söylemiştir.
Hasan Sezai Efendinin Hz. Peygamber için yazdığı bir şiiri:
Vücudum mülkünü sultanı sensin.
Muhakkak canımın cananı sensin.
Sezai varını mahvetti şimdi,
Hemin mevcud olan ihsanı sensin.
Muhammed, ma'den-i sıdk u safadır
Muhammed, menba'ı cud u atadır (aleyhisselam).
Sefinet-ül-Evliya kitabının müellifi Hüseyin Vassaf Halveti şöyle anlatır: "1906 senesinde Sezai hazretlerinin türbesini ziyaret için Edirne'ye gitmiştim. Ziyaret esnasında duyduğum, hissettiğim manevi haz pek yüksekti. Başucundaki taşın üzerine kutubluk alameti olmak üzere siyah bir sarık sarılmıştı. Bu ziyaretim manevi bir hava içerisinde geçti.
Edirne'ye daha sonraları bir kaç defa gittim. Son ziyaretim 1922 senesinde oldu. Sezai Efendi'nin güzel kokulu türbesini ziyaretle şereflendim. O sıralarda türbeye bakmakla vazifeli olanlar her nasılsa dünyaya düşkün kimseler olduğundan, onların alakasızlığı ve lakayd halleri sebebiyle türbe bakımsız haldeydi. İçeriyi örümcek ve tozlar kaplamıştı. Cildler bozulmuş, sahifeleri eskimiş Kur'an-ı Kerim'ler de ortalıkta duruyordu. Bu duruma çok üzüldüm. Hatta bir kimse içeriye kadar girmiş, sandukanın üzerinde örtülü bulunan değerli kumaşın yarısını keserek, götürüp satmıştı.
Bunu öğrenince üzüntüm daha da arttı. Çok mahzun oldum. Böyle yüksek bir zatın türbesini bu derece bakımsızlık içinde bulunması ne kadar acıydı. Mahalli vakıfların geçim derdine düşmeleri, türbeye hizmeti aksatmıştı. Hemen türbeyi temizlemek için teşebbüse geçtim. Allah-ü Teala'nın izni ve yardımı ile türbeyi layık olduğu hale getirdik."
Hasan Sezai Efendi uzak bir yere gittiğinde oğullarına ve talebelerine yahut uzakta bulunan sevdiklerine mektuplar gönderir, onların dinin emir ve nehiylerini yerine getirmekte gayret ve şevklerini artırdı.
Oğluna yazdığı bir mektuptan bazı kısımlar:
"Gözümün nûru evladım. Her halinle seni cenab-ı Hakk'a emanet ettim. Kalb gözün açık olsun. Mahluklara güzel ahlak ile muamele edesin. Bütün amellerin en güzeli, güzel huylu olmaktır. Dili tatlı olanın dostu çok olur, buyrulmuştur. Daima insanların aybını gizle. Kimsenin aybını yüzüne vurma. Gadab ve kızgınlığını yenmeye çalış. İhtiyarlara karşı hürmet et. Bir fakir gördüğün zaman, gücün yettiği kadar elinde bulunandan yardımda bulun. Bunlara riayet edersen ömrün uzun olur, Hak Teala her yerde seni aziz eder.
Daima affedici ol. Vasiyetlerimi tutarsan dünyada rahat ve muhterem, ahirette de mükerrem olur ve rızamı kazanırsın. Daima itikadı düzgün, salih kimselerle birlikte bulun. Dünya fanidir. Ne sana kalır ne de başkasına. Baki kalacak şey, Allah-ü Teala için olan muhabbettir."
Başka bir talebesine yazdığı bir mektuptan:
"Allah-ü Teala manevi nimetlerden hisse almanı nasib eylesin. Sakın ha dünya itibarına aldanıp manevi yükselmeden geri kalmayasın. Suret ve görünüşe itibar etmeyesin. Zira görünüşe itibar, olsa olsa su üzerinde meydana gelen dalgaya benzer. Su üzerindeki dalganın devamlı olması mümkün müdür ve ona bağlanıp kalmak akıl kârı mıdır? Hak Teala mana alemimizi ihya eylesin. Bize hidayet versin. Çeşitli yanlışlara düşerek, maneviyatımızın harab olmasından Allah-ü Teala'ya sığınırız."
Hasan Sezai Efendi, ilim ve velayeti yanında çok kuvvetli şiir söyleme kabiliyetine de sahip idi. Bu yönü ile kendisine, "Osmanlıların Hafız-ı Şirazisi" unvanı verilmiştir. Şiirlerinin ekseriyetini ilahi aşk ve muhabbet ile söylemiştir.
Hasan Sezai Efendinin Hz. Peygamber için yazdığı bir şiiri:
Vücudum mülkünü sultanı sensin.
Muhakkak canımın cananı sensin.
Sezai varını mahvetti şimdi,
Hemin mevcud olan ihsanı sensin.
Muhammed, ma'den-i sıdk u safadır
Muhammed, menba'ı cud u atadır (aleyhisselam).