Safi Amidi Bolevi
Anadolu'da yetişen ve Anadolu'yu aydınlatan evliyânın meşhurlarından. İsmi Mustafa bin Sâlih'tir. Babası Diyârbekir ulemâsından ve Diyârbekir müftîsi Hacı Sâlih Efendidir. 1846 (H.1263) senesinde vefât etti. Türbesi, Bolu'da Aktaş Dergâhındadır.
Tahsîline Diyârbekir'de başladı. Dokuz yaşında Kur'ân-ı Kerîmi ezberledi. Babasından sarf, nahiv öğrendi. Diğer medrese kitaplarından Şerh-ül-Akâid'e kadar okudu. Sonra, babasının izni ile, İstanbul'a gidip tahsilîni orada devâm ettirdi. Akşehirli Hacı Ömer Efendiden ders aldı. 1807 senesinde tahsîlini tamamlayıp icâzet, diploma aldı. İstanbul'da müderrislik yapmak üzere kalmaya karar vermişken, bir gece rüyâsında devrin meşhur evliyâsı Çerkeşli Hacı Mustafa Efendiyi gördü. Ona; "Evlâdım Mustafa Sâfi Efendi!. Zâhir ilmini tamamlayıp icâzet aldın. Tasavvuf ilmini öğrenip, ilm-i ledünne kavuşmak için Çerkeş'e gel de bu ilmi tahsîl eyle. Çünkü senin İstanbul'da kalmana izin yoktur" buyurdu. Bunun üzerine Mustafa Sâfî Efendinin kalbinde ilâhî bir muhabbet, aşk peydâ oldu. İstanbul'da durmaya tahammülü kalmadı. Çerkeş'e gitmek için yola çıktı. Oraya varınca, Hacı Mustafa Efendinin huzûruna gitti. Elini öpüp, talebesi olmayı arzu ettiğini bildirince önce bu isteğine iltifat edilmedi. Ümitsiz olarak huzurlarından ayrıldı. Ancak üç gün dergâhta misâfir kaldı. Sonra o zâtın kabûl buyurması için Derviş Hasan vâsıtasıyla arz edip yalvardıysa da, Çerkeşli Mustafa Efendi;
"O, bir alim kimsedir. Benim zahir ilminde onun kadar kuvvetim yok. Bu sebeple talebeliğe kabul edemem" dedi. Bu haber kendisine ulaşınca, kalbinde aşk-ı ilahi hasıl oldu. Bu sırada kalbinde meydana gelen coşkunluğa tahammül edemeyip, hemen huzuruna gitti. Mübarek ellerini öptükten sonra ilm-i zahiri kalmadığını, aşk-ı ilahinin gönlünü yaktığını ve onun işaretiyle talebe olmaya geldiğini arz ve beyan ederek yalvardı. Tekrar kabul etmesini istirham eyledi. Bunun üzerine onu talebeliğe kabul etti.
Anadolu'da yetişen ve Anadolu'yu aydınlatan evliyânın meşhurlarından. İsmi Mustafa bin Sâlih'tir. Babası Diyârbekir ulemâsından ve Diyârbekir müftîsi Hacı Sâlih Efendidir. 1846 (H.1263) senesinde vefât etti. Türbesi, Bolu'da Aktaş Dergâhındadır.
Tahsîline Diyârbekir'de başladı. Dokuz yaşında Kur'ân-ı Kerîmi ezberledi. Babasından sarf, nahiv öğrendi. Diğer medrese kitaplarından Şerh-ül-Akâid'e kadar okudu. Sonra, babasının izni ile, İstanbul'a gidip tahsilîni orada devâm ettirdi. Akşehirli Hacı Ömer Efendiden ders aldı. 1807 senesinde tahsîlini tamamlayıp icâzet, diploma aldı. İstanbul'da müderrislik yapmak üzere kalmaya karar vermişken, bir gece rüyâsında devrin meşhur evliyâsı Çerkeşli Hacı Mustafa Efendiyi gördü. Ona; "Evlâdım Mustafa Sâfi Efendi!. Zâhir ilmini tamamlayıp icâzet aldın. Tasavvuf ilmini öğrenip, ilm-i ledünne kavuşmak için Çerkeş'e gel de bu ilmi tahsîl eyle. Çünkü senin İstanbul'da kalmana izin yoktur" buyurdu. Bunun üzerine Mustafa Sâfî Efendinin kalbinde ilâhî bir muhabbet, aşk peydâ oldu. İstanbul'da durmaya tahammülü kalmadı. Çerkeş'e gitmek için yola çıktı. Oraya varınca, Hacı Mustafa Efendinin huzûruna gitti. Elini öpüp, talebesi olmayı arzu ettiğini bildirince önce bu isteğine iltifat edilmedi. Ümitsiz olarak huzurlarından ayrıldı. Ancak üç gün dergâhta misâfir kaldı. Sonra o zâtın kabûl buyurması için Derviş Hasan vâsıtasıyla arz edip yalvardıysa da, Çerkeşli Mustafa Efendi;
"O, bir alim kimsedir. Benim zahir ilminde onun kadar kuvvetim yok. Bu sebeple talebeliğe kabul edemem" dedi. Bu haber kendisine ulaşınca, kalbinde aşk-ı ilahi hasıl oldu. Bu sırada kalbinde meydana gelen coşkunluğa tahammül edemeyip, hemen huzuruna gitti. Mübarek ellerini öptükten sonra ilm-i zahiri kalmadığını, aşk-ı ilahinin gönlünü yaktığını ve onun işaretiyle talebe olmaya geldiğini arz ve beyan ederek yalvardı. Tekrar kabul etmesini istirham eyledi. Bunun üzerine onu talebeliğe kabul etti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.