Berlin’de, 5. Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu’nda Prof. Dr. Haydar Baş Bey’i bağırlarına basan, gurbetçilerimize sonsuz teşekkürler…
Başta AİKC (Avrupa İlim Kültür Cemiyeti) Başkanı Haydar Coşkun Yiğit ve arkadaşları, Alevî, Bektaşi, Caferi, Sünnî dernek ve cemiyetlerin başkan ve mensupları, üniversite öğrencileri, işçi aileleri çok sıcak bir ilgi ile ev sahipliği yaptılar… Ehl-i Beyt’e… Şehid-i Kerbelâ Hz. Hüseyin Efendimiz’e… O‘nun bağlıları, sevdalıları, takipçileri Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosuna…
Konu Ehl-i Beyt olunca her şey güzel ve bereketli oluyor. İlk dört sempozyum da çok güzeldi. Bu da çok muhteşem oldu. Hepsinde ayrı bir tecelli ve rahmet var... Birlik ve beraberlik heyecanı var…
Kimler yoktu ki… Sünnisi, Alevisi, Caferisi, Bektaşisi… İmamlar, dedeler, hocalar…
Anadolu insanının her zenginliği oradaydı. Ortak yönleri Ehl-i Beyt’i sevmek, Allah’a ve Resulüne inanmak, Kâbe’yi kıble edinmekti. Prof. Dr. Haydar Baş’ın bu konudaki gayretlerini hayranlıkla takip etmişler, Berlin’de O’nunla buluşmaya gelmişlerdi. Heyecan doruktaydı. Sevgi de, saygı da…
Sempozyumun Almanya’nın başkenti Berlin’de olması bir başka açıdan da anlamlıydı. Çünkü 60 yıldır rızık için vatancüda olmuş bu insanlar, çok istismar edilmiş ve hırpalanmıştı. Resmen çalınmışlardı. Holding’lerle, Fener’lerle… 17 milyar Euro iç edilmişti. İşin ucu nerelere ve kimlere uzanmıyordu ki…
Yetmedi, Berlin’e gelen Başbakan, “Alman vatandaşı olun, entegre olun” diyordu. Alman siyasetçiler ise (Eski İçişleri Bakanı, Otto Şili), “En iyi entegrasyon asimilasyondur” diyordu. Yani Almanlaşın, Hristiyanlaşın… Kızlarını gayrimüslimlere vermeye başladılar… Papazlar salih kul, kiliseler dua ve ibadet yeri, haç-siyon yıldızı-hilal ve İsrail’den gelen barış mumu camide, havrada, kilisede tavaf edilir oldu… Bu sefer dinlerarası dialog çalışmaları ile imanları çalınmaya başlanmıştı. Nesiller İslâm rıhtımından haçlı rıhtımına taşınıyordu…
Yetmedi, Alevi vatandaşlarımıza, “Alevilik İslam’dan değildir, apayrı bir inanıştır, Hıristiyanlık köklerine daha yakındır diyerek” farklı ve yeni bir azınlık oluşturulmaya çalışılıyordu. AB’nin Türkiye üzerindeki ayrıştırıcı-bölücü projesi buydu. Kürtçülük akınlarını desteklediği gibi…
Ama gurbetçilerimiz, kendilerine yakın hisettikleri ve meseleleri büyük bir vukufiyetle ele alan, çözüm üreten Prof. Dr. Haydar Baş limanına, irfanına, yüreğine, vatan perverliğine güveniyorlardı… O nedenle Ehl-i Beyt gemisine koştular.
Prof. Dr. Haydar Baş manifesto tarzında bir konuşma yaptı:
1- “Alevi-Sünni, Bektaşi-Caferi, Şii-Sünni kardeştir. Mü’minler ancak kardeştir, amentüleri birdir, Alevi-Sünnî ayrımı bir oyundur” dedi.
2- Anadolu’nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde, İmam Musa Kazım’ın torunu Hacı Bektaş-ı Veli’nin önemli rolünü ve hizmetlerini anlattı. “Türklük-Müslümanlık eş anlamlı kullanılmaktadır. Türklük şemsiyesi olmazsa, Müslümanlığımızı da, birliğimizi de koruyamayız” dedi.
3- Fener’le çalanların, haç-hilal-siyon yıldızlı diyalog çevrelerinin ve Erbakan’dan beri İsrail’le en köklü anlaşmayı yapıp, “one minute” tiyatroları ile milleti kandıranların foyalarını ortaya çıkardı.
4- Prof. Dr. Haydar Baş, kendisi gibi bir lideri ve ilim adamını sevip takdir ederken, “Kadronuz da çok mükemmel” diyenlere karşı, “Evet… Ben her işimi arkadaşlarıma danışarak yaparım ve kadrom da çok iyi yetişmiştir” diye mukabelede bulundu.
AB’nin en güçlü ülkelerinin başkentinden, Avrupa’ya, dünyaya ve Türkiye’ye Ehl-i Beyt’in mayası, nefesi, birliği, dirliği yayıldı.
Deccallerin foyaları ortaya çıktı. Yezidlerin adresleri netleşti. Kûfeli ahlâklılar tebarüz etti. Ehl-i Beyt aşıkları ve taraftarları da Hüseynî safta yer aldılar.
Allah (c.c.) vesile olanlardan razı olsun.
Başta AİKC (Avrupa İlim Kültür Cemiyeti) Başkanı Haydar Coşkun Yiğit ve arkadaşları, Alevî, Bektaşi, Caferi, Sünnî dernek ve cemiyetlerin başkan ve mensupları, üniversite öğrencileri, işçi aileleri çok sıcak bir ilgi ile ev sahipliği yaptılar… Ehl-i Beyt’e… Şehid-i Kerbelâ Hz. Hüseyin Efendimiz’e… O‘nun bağlıları, sevdalıları, takipçileri Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosuna…
Konu Ehl-i Beyt olunca her şey güzel ve bereketli oluyor. İlk dört sempozyum da çok güzeldi. Bu da çok muhteşem oldu. Hepsinde ayrı bir tecelli ve rahmet var... Birlik ve beraberlik heyecanı var…
Kimler yoktu ki… Sünnisi, Alevisi, Caferisi, Bektaşisi… İmamlar, dedeler, hocalar…
Anadolu insanının her zenginliği oradaydı. Ortak yönleri Ehl-i Beyt’i sevmek, Allah’a ve Resulüne inanmak, Kâbe’yi kıble edinmekti. Prof. Dr. Haydar Baş’ın bu konudaki gayretlerini hayranlıkla takip etmişler, Berlin’de O’nunla buluşmaya gelmişlerdi. Heyecan doruktaydı. Sevgi de, saygı da…
Sempozyumun Almanya’nın başkenti Berlin’de olması bir başka açıdan da anlamlıydı. Çünkü 60 yıldır rızık için vatancüda olmuş bu insanlar, çok istismar edilmiş ve hırpalanmıştı. Resmen çalınmışlardı. Holding’lerle, Fener’lerle… 17 milyar Euro iç edilmişti. İşin ucu nerelere ve kimlere uzanmıyordu ki…
Yetmedi, Berlin’e gelen Başbakan, “Alman vatandaşı olun, entegre olun” diyordu. Alman siyasetçiler ise (Eski İçişleri Bakanı, Otto Şili), “En iyi entegrasyon asimilasyondur” diyordu. Yani Almanlaşın, Hristiyanlaşın… Kızlarını gayrimüslimlere vermeye başladılar… Papazlar salih kul, kiliseler dua ve ibadet yeri, haç-siyon yıldızı-hilal ve İsrail’den gelen barış mumu camide, havrada, kilisede tavaf edilir oldu… Bu sefer dinlerarası dialog çalışmaları ile imanları çalınmaya başlanmıştı. Nesiller İslâm rıhtımından haçlı rıhtımına taşınıyordu…
Yetmedi, Alevi vatandaşlarımıza, “Alevilik İslam’dan değildir, apayrı bir inanıştır, Hıristiyanlık köklerine daha yakındır diyerek” farklı ve yeni bir azınlık oluşturulmaya çalışılıyordu. AB’nin Türkiye üzerindeki ayrıştırıcı-bölücü projesi buydu. Kürtçülük akınlarını desteklediği gibi…
Ama gurbetçilerimiz, kendilerine yakın hisettikleri ve meseleleri büyük bir vukufiyetle ele alan, çözüm üreten Prof. Dr. Haydar Baş limanına, irfanına, yüreğine, vatan perverliğine güveniyorlardı… O nedenle Ehl-i Beyt gemisine koştular.
Prof. Dr. Haydar Baş manifesto tarzında bir konuşma yaptı:
1- “Alevi-Sünni, Bektaşi-Caferi, Şii-Sünni kardeştir. Mü’minler ancak kardeştir, amentüleri birdir, Alevi-Sünnî ayrımı bir oyundur” dedi.
2- Anadolu’nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde, İmam Musa Kazım’ın torunu Hacı Bektaş-ı Veli’nin önemli rolünü ve hizmetlerini anlattı. “Türklük-Müslümanlık eş anlamlı kullanılmaktadır. Türklük şemsiyesi olmazsa, Müslümanlığımızı da, birliğimizi de koruyamayız” dedi.
3- Fener’le çalanların, haç-hilal-siyon yıldızlı diyalog çevrelerinin ve Erbakan’dan beri İsrail’le en köklü anlaşmayı yapıp, “one minute” tiyatroları ile milleti kandıranların foyalarını ortaya çıkardı.
4- Prof. Dr. Haydar Baş, kendisi gibi bir lideri ve ilim adamını sevip takdir ederken, “Kadronuz da çok mükemmel” diyenlere karşı, “Evet… Ben her işimi arkadaşlarıma danışarak yaparım ve kadrom da çok iyi yetişmiştir” diye mukabelede bulundu.
AB’nin en güçlü ülkelerinin başkentinden, Avrupa’ya, dünyaya ve Türkiye’ye Ehl-i Beyt’in mayası, nefesi, birliği, dirliği yayıldı.
Deccallerin foyaları ortaya çıktı. Yezidlerin adresleri netleşti. Kûfeli ahlâklılar tebarüz etti. Ehl-i Beyt aşıkları ve taraftarları da Hüseynî safta yer aldılar.
Allah (c.c.) vesile olanlardan razı olsun.
Dr. Abdullah Terzi / diğer yazıları
- “Tüketim en büyük kaynaktır” / 11.12.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019