Haklarında Kur'an'da onlarca ayet var olan; her türlü günah kirinden arındıkları ve tertemiz oldukları, İslam ümmeti tarafından sevilmelerinin Allah (c.c.) tarafından emredildiği, Peygamber (s.a.a.) düşmanlarına karşı lanetleşmeye gideceği zaman yanına aldığı ve neticesinde de zafer kazandığı Ehl-i Beyt inkâr edildi.Peygamber(s.a.a.) Veda Hutbesi'nde ümmetinin uyması gereken birçok emir ve yasaklar bildirdi. Bunların içinden bir tanesi "sakaleyn" denilen iki önemli emanet ki; onlar da Allah'ın kitabı "Kur'an ve Itreti/Ehl-i Beyt" gerçeğinden Ehl-i Beyt inkâr edildi.Peygamber (s.a.a.) hac görevini tamamlayıp Medine'ye giderken "Ğadir-i Hum" denen yere geldiği zaman kendisine inen "tebliğ ayeti"ni oradaki yüz binlerce sahabesine tebliğ etmesine rağmen bu hutbe inkâr edildi ki; bu hutbe "Sünni" kaynak dediğimiz 220 kaynakta var olmasına rağmen yok sayıldı.Cenab-ı Hak (c.c.); elçi, uyarıcı ve müjdeleyici göndermediği hiçbir kavme azap etmeyeceğini ifade ediyor. O halde Hz. Muhammed (s.a.a.) son peygamber, bundan sonra da peygamber gelmeyeceğine göre; bu irşad ve ikaz görevini yerine getiren birisi olması lazım ki, Allah'ın vaad ettiği gerçekleşmiş olsun. İşte "Nübüvvet" yolu Hz. Peygamber (s.a.a.) ile bitmiş ama İmam Ali'nin başında olduğu "Velayet" yolu başlamıştır. Kıyamete kadar da sürecek olan bu yol da maalesef gizlenmiştir.Müslümanlara dünya ve ahiret yolunda yardım edecek. Aklını, gönlünü ve midesini nasıl tatmin edeceği noktasında ona yol gösterecek "halife" seçimini Allah ?haşa- muallakta bırakmış olabilir mi? Olamaz; Hz. Peygamber (s.a.a.) kendinden sonra ve kıyamete kadar "Hilafet" hakkının kime ait olduğunu Ğadir-i Hum'da alenen ortaya koymasına rağmen dünya sevgisi ve makam hırsı bunun önüne geçmiştir.Hz. Peygamber'e (s.a.a.) yakınlara haklarını vermesi konusunda gelen ayet gereği, kızı Hz. Fâtıma'ya "Fedek" arazisini vermiştir. Bu arazi miras olmayıp Hz. Peygamber (s.a.a.) sağlığında verdiği ve Hz. Fâtıma (r.a.) tarafından kullanıldığı ve icara verildiği bilinmesine rağmen kendisinden zorla alındı. Hz. Fâtıma (r.a.) hakkını arayınca da "dünyalık" elde etmek için bu işi yaptığını ifade ettiler. Halbuki, Kur'an ayetiyle günahsız ve tertemiz olduğu bildirilmesine rağmen yine bu hakikat gizlendi.Bütün bu konular açık ve seçik ortada iken; gizlenmiş, inkâr edilmiş, üstü örtülmüş veya bizlere yanlış anlatılmıştı. İşte gizlenen ve inkâr edilen bu konular "nasipli" bir insan olan Prof. Dr. Haydar Baş tarafından ortaya kondu. Hakları teslim edildi. Ne hazin tecellidir ki; bu sefer de Haydar Baş gizleniyor, yok sayılıyor, inkâr ve reddediliyor. Nasıl ki, geçmişte inkâr edilenler haklı idiyseler, Haydar Baş da haklıdır ve doğrudur. Nasıl ki geçmişte haklı ve doğru olanların hakkını Haydar Baş teslim ettiyse, Haydar Baş'ın hakkını da elbette birileri teslim edecektir.
Hasan Aydın / diğer yazıları
- Gazi Mustafa Kemal farkı / 10.10.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023