Fethullah Gülen, milletimize ve devletimize karşı ihanet ederek darbe girişiminde bulundu. Darbe girişimi sonucunda kazanan; milletimiz oldu, devletimiz oldu ve elbette demokrasi oldu. Fakat Feto'nun yıllar önce yapmış olduğu ilk darbenin sonucu, milletimiz açısından büyük bir kayıpla sonuçlanmıştır. Kelime-i Tevhit'ten Resulullah efendimiz çıkarılarak "Muhammed'e iman, kemalattandır" düşüncesi milletimize empoze edilmeye çalışıldı; 4 hak din ortaya çıkarıldı; İslam dini ılımlı hale getirildi; Papa, hazret ve cenap sıfatlarına layık görüldü; hak yoluna hizmet eden, ayet ve hadis dışında söz-kelam etmeyen, Allah için mücadele eden gruplara "marjinal" denilerek alay konusu edilmeye çalışıldı ki bu (haşa!) Allah'a karşı başlatılmak istenen bir savaştı ve daha neler neler?
Milletimiz bu münafığa inandı (veya inandırıldı). Mü'min yaşadığı her olaydan ders alır mantığı ile sohbetimize milletine ve devletine ihanet eden Feto münafığının gerçek yüzünü yıllar önce gören Haydar Baş Hoca'nın ferasetinden ve artık O'nun yanında olmamızın gerekliliği konusuyla devam edelim.
Feraset zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir insanın ahlakını, kabiliyetini yüzünden anlamak melekesi demektir. Feraset iki türlüdür. Biri bir nevi ilham eseridir ki, sebebi bilinmeksizin meydana gelir. Diğeri bir kazanma eseridir ki, muhtelif tabiatlara vakıf olmak sebebiyle meydana gelir. Ferasetin zıddı ahmaklıktır, zekâdan mahrumiyettir. Ferasetli kimselerin huzurlarında uyanık bulunmalı, edebe, fazilete aykırı şeylerden kaçınmalıdır. "Müminin ferasetinden sakınınız. Çünkü o, Allah'ın nuruyla bakar." buyrulmuştur. (Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen) Mü'min olmak, dünya fenerinin ışığını yakmaktır. Mü'min kul, dünyayı bütün gerçekleri ile görür ve tanır. Diğer insanlar da hiçbir şeyin farkına evvelinden varamaz. Aradan 15-20 yıl geçse bile, o basiretsiz insanlar bir musibetin kendine yaklaştığını anlayamaz. Ayıkmadığı müddetçe de helak olmaya mecbur olacaktır.
Bazıları da vardır ki, Mü'min'in ferasetinden nemalanmak isterler. Olay gerçekleşmeden Mü'min'in ikazını önemsemez, gerçekleştiği zaman ise 'biz bunun böyle olacağını zaten biliyorduk' demeye başlarlar. Bu ne büyük nasipsizliktir! Haydar Hoca tarafından tam yirmi sene evvel ikaz edilen fakat bu ikazı kulak arkası eden bazı cübbeli şahıslar şimdi kalkıp, 'bu durumun böyle olacağı kırk yıl evvelden belliydi' diyorlar. İşte bu şahısların cübbesini kaldırdığınızda döşünde taşıdığı haç ile karşı karşıya kalırsınız.
Bakınız Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah'tan korkarak hareket eder de takva dairesinde bulunursanız, Allah size hakkı batıldan ve doğruyu eğriden ayıracak bir kabiliyet, bir nur verir." (Enfal, 29)
Başka bir ayette; "Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır)." (A'raf, 203) buyrulmuştur.
Ve yine Yüce Allah buyuruyor: "Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez."
(Bakara Suresi, 269)
Münafığı tanımak hak alametidir. Ülkemizde Feto'nun gerçek yüzünü gören ve milletimizi uyaran ilk kişi Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'dır. Hocamızın "Ehl-i Beyt her Mü'min için turnusol kâğıdı olmalıdır" ikazından yola çıkarak arzu ederseniz bu konuyu bir de Ehl-i Beyt'e danışalım.
İmam-ı Sadık (a.s) buyuruyor: "Basiret ve ferasetten yoksun durumda olan birisi bir işe başlarsa nereye gittiğinin farkında olmayan yolcuya benzer. Bu tür birisi her ne kadar hızlı ve süratli bir şekilde yol alırsa da o kadar da caddeden uzaklaşmış olur." Yani, basiret ve feraset sahibi Prof. Dr. Haydar Baş ile olmadığımız müddetçe, nereye gittiğimizden bihaber olur; doğru yoldan saparız. Yüce Allah, yalnızca bakan değil bakıp da görebilen göz nasip etsin.
Milletimiz bu münafığa inandı (veya inandırıldı). Mü'min yaşadığı her olaydan ders alır mantığı ile sohbetimize milletine ve devletine ihanet eden Feto münafığının gerçek yüzünü yıllar önce gören Haydar Baş Hoca'nın ferasetinden ve artık O'nun yanında olmamızın gerekliliği konusuyla devam edelim.
Feraset zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir insanın ahlakını, kabiliyetini yüzünden anlamak melekesi demektir. Feraset iki türlüdür. Biri bir nevi ilham eseridir ki, sebebi bilinmeksizin meydana gelir. Diğeri bir kazanma eseridir ki, muhtelif tabiatlara vakıf olmak sebebiyle meydana gelir. Ferasetin zıddı ahmaklıktır, zekâdan mahrumiyettir. Ferasetli kimselerin huzurlarında uyanık bulunmalı, edebe, fazilete aykırı şeylerden kaçınmalıdır. "Müminin ferasetinden sakınınız. Çünkü o, Allah'ın nuruyla bakar." buyrulmuştur. (Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen) Mü'min olmak, dünya fenerinin ışığını yakmaktır. Mü'min kul, dünyayı bütün gerçekleri ile görür ve tanır. Diğer insanlar da hiçbir şeyin farkına evvelinden varamaz. Aradan 15-20 yıl geçse bile, o basiretsiz insanlar bir musibetin kendine yaklaştığını anlayamaz. Ayıkmadığı müddetçe de helak olmaya mecbur olacaktır.
Bazıları da vardır ki, Mü'min'in ferasetinden nemalanmak isterler. Olay gerçekleşmeden Mü'min'in ikazını önemsemez, gerçekleştiği zaman ise 'biz bunun böyle olacağını zaten biliyorduk' demeye başlarlar. Bu ne büyük nasipsizliktir! Haydar Hoca tarafından tam yirmi sene evvel ikaz edilen fakat bu ikazı kulak arkası eden bazı cübbeli şahıslar şimdi kalkıp, 'bu durumun böyle olacağı kırk yıl evvelden belliydi' diyorlar. İşte bu şahısların cübbesini kaldırdığınızda döşünde taşıdığı haç ile karşı karşıya kalırsınız.
Bakınız Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah'tan korkarak hareket eder de takva dairesinde bulunursanız, Allah size hakkı batıldan ve doğruyu eğriden ayıracak bir kabiliyet, bir nur verir." (Enfal, 29)
Başka bir ayette; "Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır)." (A'raf, 203) buyrulmuştur.
Ve yine Yüce Allah buyuruyor: "Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez."
(Bakara Suresi, 269)
Münafığı tanımak hak alametidir. Ülkemizde Feto'nun gerçek yüzünü gören ve milletimizi uyaran ilk kişi Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'dır. Hocamızın "Ehl-i Beyt her Mü'min için turnusol kâğıdı olmalıdır" ikazından yola çıkarak arzu ederseniz bu konuyu bir de Ehl-i Beyt'e danışalım.
İmam-ı Sadık (a.s) buyuruyor: "Basiret ve ferasetten yoksun durumda olan birisi bir işe başlarsa nereye gittiğinin farkında olmayan yolcuya benzer. Bu tür birisi her ne kadar hızlı ve süratli bir şekilde yol alırsa da o kadar da caddeden uzaklaşmış olur." Yani, basiret ve feraset sahibi Prof. Dr. Haydar Baş ile olmadığımız müddetçe, nereye gittiğimizden bihaber olur; doğru yoldan saparız. Yüce Allah, yalnızca bakan değil bakıp da görebilen göz nasip etsin.
M. Haydar AKYAVUZ / diğer yazıları
- ‘Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık’ / 30.05.2020
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018