Eskiler daha çok, "Cebinde akrep mi!" var derlerdi, parası olduğu halde elini cebine atmayanlara... AKP hükümeti piyasayı ABD dolarına endeksleyince, "Ya hu cebinde Amerikan yılanı mı var!" demeye başlandı. ABD Merkez Bankası, 1958'lerden bu yana ilk kez gecelik faiz oranlarını yüzde 1'lere filan çekince, dolar bazında faizi yüzde 14 ila 17'lerde gezinen Türkiye "dolara doyurulmuş"tu; tefeciler dünyanın hiçbir yerinde kazanmadıkları faizi kazanıyorlardı. Ama piyasamız da dolara doyuyor, "karşılığının olmadığı herkesçe ma'lum" dolar fiyatları aşağı da aşağı düşüyor; AKP hükümeti ise "ekonomik pirim" devşiriyordu. Bakın dolar bile nerelere düştü, diye geriliyorlardı. Halkın gözünü boyarcasına "Doları biz düşürdük" demeye getiriyorlardı.
"Dolar sağanağı" sebebiyle piyasalardaki "dolar fiyat"ları aşağı çekilmişti. Hatta ihracatçılar-ithalatçılar mırın-kırın etmişlerdi; ama ne de olsa hükümet pirim kazanıyordu ya... Öyle çok da fazla ses çıkartmadılar.
Piyasalar ne kadar da rahatlamıştı.
Ekonomi tam da düzelmişti.
Ekonomi yönetimi "kişi başına milli gelir şu kadar arttı" beyanatları vermişti.
Yeni TL imalatına bile başlanmıştı.
Düşük kur sebebiyle "düşük enflasyon" rakamları kolayca çıkartılabiliyordu.
Hazine, "düşük kur" sebebiyle iç borcun "paçal maliyeti"ni yüzde 12'lerde gösterip övünüyordu.
Hatta Hazine'nin dolara endeksli borcu "düşük kur" sebebiyle TL cinsinden düşük gösteriliyor, borçlarımıza karşılık şu kadar daha az faiz ödedik gibi kandırmacalar yayılabiliyordu.
Devlet Bakanı Ali Babacan, daha dün "herhangi bir kriz belirtisi yok" diyerek kendince piyasaları rahatlatmaya çalıştı.
Ama şimdi iş değişti.
Kuzu postuna bürünmüş dolar, kurtluğunu göstermeye başladı.
Hazine'mizdeki "güya uyuyan" Amerikan yılanı başını kaldırmaya başladı.
Bu sadece esintisi... Somut adım yok.
İşin esintisi, piyasalarımızda dolara "yüzde 5 değer" kazandırdı.
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Greenspan, bankanın faiz artırımına gideceği sinyalini verdi o kadar.
Bu zaten bekleniyordu. Amerikan Merkez Bankası'nın Ekim-Kasım'da faiz artırımına gideceği tahmin ediliyordu.
George Bush, harcadıkça harcadı, kağıtları yeşile bandırdıkça bandırdı; ve dünyaya saldıkça saldı... 450 milyar dolar bütçe açığı, 680 milyar dolar dış ticaret açığı oluştu.
Dünya piyasalarındaki dolarları toplayıp ABD'ye gitsek Amerika'nın sülalesini satın alır... Vaziyet bu. Dolayısıyla ABD, kontrollü olarak dolarını içeriye çekmek için Kasım ayında düşündükleri faiz artırımını önümüzdeki günlerden itibaren kademeli olarak yapmaya karar aldı. Bu oran yıl sonuna kadar yüzde 2'lere, hatta yüzde 4'lere kadar çıkabilecek.
"Önce güven" sloganıyla piyasalara dadanan global tefeciler, kendilerini Türkiye'den ziyade ABD'de daha güvende hissedecekleri için "daha çok kazanç" niyetiyle Atlantik ötesine doğru sefere başlayacaklar.
Bizimkiler de bu seferlerin sayısını ve turasını azaltmak, kaçışa güya mani olmak için, önce "rezerv"deki şu borç dahi ödemeyerek faizini verip Merkez Bankası'nda bir kenarda tuttuğumuz 38-40 milyar doları devreye alacak. Olmadı mecburen "faizler tekrar yukarıya doğru çekilecek."
İthal mallar pahalanacak. Enflasyon da başını yukarı kaldıracak.
AKP hükümetinin ise başı aşağı düşecek.
Bu arada euro-dolar paritesi de başını aşağıya çevireceği için, Avrupa Merkez Bankası da baskılar karşısında faizi aşağı çekerse, daha önceki "dolar kontratı"ndan kaçıp "euro kontratı"na geçenler de, silkelenecek. 1.5 yıldan beri üfürülen pembe ekonomik teraneler artık üfürülemeyecek. Milletimiz, daha da fakirleştiğini iliğine kadar hissetmeye başlayacak çünkü... Yazık.
Ekonomik ve politik manevralarla Türkiye'yi Amerika'nın 52 eyaleti vaziyetine sokanlar utansınlar.
BTP dışında bu gidişata son verecek "milli bir ekonomik modeli" olan, söyleyecek sözü olan var mı? CHP'nin, MHP'nin, SP'nin, DSP'nin... var mı? Ne gezer!
O halde tek çare, Türkiye'nin B planı BTP.
"Dolar sağanağı" sebebiyle piyasalardaki "dolar fiyat"ları aşağı çekilmişti. Hatta ihracatçılar-ithalatçılar mırın-kırın etmişlerdi; ama ne de olsa hükümet pirim kazanıyordu ya... Öyle çok da fazla ses çıkartmadılar.
Piyasalar ne kadar da rahatlamıştı.
Ekonomi tam da düzelmişti.
Ekonomi yönetimi "kişi başına milli gelir şu kadar arttı" beyanatları vermişti.
Yeni TL imalatına bile başlanmıştı.
Düşük kur sebebiyle "düşük enflasyon" rakamları kolayca çıkartılabiliyordu.
Hazine, "düşük kur" sebebiyle iç borcun "paçal maliyeti"ni yüzde 12'lerde gösterip övünüyordu.
Hatta Hazine'nin dolara endeksli borcu "düşük kur" sebebiyle TL cinsinden düşük gösteriliyor, borçlarımıza karşılık şu kadar daha az faiz ödedik gibi kandırmacalar yayılabiliyordu.
Devlet Bakanı Ali Babacan, daha dün "herhangi bir kriz belirtisi yok" diyerek kendince piyasaları rahatlatmaya çalıştı.
Ama şimdi iş değişti.
Kuzu postuna bürünmüş dolar, kurtluğunu göstermeye başladı.
Hazine'mizdeki "güya uyuyan" Amerikan yılanı başını kaldırmaya başladı.
Bu sadece esintisi... Somut adım yok.
İşin esintisi, piyasalarımızda dolara "yüzde 5 değer" kazandırdı.
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Greenspan, bankanın faiz artırımına gideceği sinyalini verdi o kadar.
Bu zaten bekleniyordu. Amerikan Merkez Bankası'nın Ekim-Kasım'da faiz artırımına gideceği tahmin ediliyordu.
George Bush, harcadıkça harcadı, kağıtları yeşile bandırdıkça bandırdı; ve dünyaya saldıkça saldı... 450 milyar dolar bütçe açığı, 680 milyar dolar dış ticaret açığı oluştu.
Dünya piyasalarındaki dolarları toplayıp ABD'ye gitsek Amerika'nın sülalesini satın alır... Vaziyet bu. Dolayısıyla ABD, kontrollü olarak dolarını içeriye çekmek için Kasım ayında düşündükleri faiz artırımını önümüzdeki günlerden itibaren kademeli olarak yapmaya karar aldı. Bu oran yıl sonuna kadar yüzde 2'lere, hatta yüzde 4'lere kadar çıkabilecek.
"Önce güven" sloganıyla piyasalara dadanan global tefeciler, kendilerini Türkiye'den ziyade ABD'de daha güvende hissedecekleri için "daha çok kazanç" niyetiyle Atlantik ötesine doğru sefere başlayacaklar.
Bizimkiler de bu seferlerin sayısını ve turasını azaltmak, kaçışa güya mani olmak için, önce "rezerv"deki şu borç dahi ödemeyerek faizini verip Merkez Bankası'nda bir kenarda tuttuğumuz 38-40 milyar doları devreye alacak. Olmadı mecburen "faizler tekrar yukarıya doğru çekilecek."
İthal mallar pahalanacak. Enflasyon da başını yukarı kaldıracak.
AKP hükümetinin ise başı aşağı düşecek.
Bu arada euro-dolar paritesi de başını aşağıya çevireceği için, Avrupa Merkez Bankası da baskılar karşısında faizi aşağı çekerse, daha önceki "dolar kontratı"ndan kaçıp "euro kontratı"na geçenler de, silkelenecek. 1.5 yıldan beri üfürülen pembe ekonomik teraneler artık üfürülemeyecek. Milletimiz, daha da fakirleştiğini iliğine kadar hissetmeye başlayacak çünkü... Yazık.
Ekonomik ve politik manevralarla Türkiye'yi Amerika'nın 52 eyaleti vaziyetine sokanlar utansınlar.
BTP dışında bu gidişata son verecek "milli bir ekonomik modeli" olan, söyleyecek sözü olan var mı? CHP'nin, MHP'nin, SP'nin, DSP'nin... var mı? Ne gezer!
O halde tek çare, Türkiye'nin B planı BTP.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019