logo
14 HAZİRAN 2025

Hep aynı hüsran

06.12.2019 00:00:00


OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) tarafından üç yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubu öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren PISA Testi 2018 yılı sonuçları açıklandı. Maalesef ülkemiz açısından yine bir hüsran olan sonuçlara göre 15 yaş grubu öğrencilerimizin %73'ünü temsil eden 186 farklı okuldan 6 bin 890 öğrenciye uygulanan bu testte Türkiye, 'okuma, matematik, fen bilimi' alanlarının tamamında OECD ortalamasının altında kaldı. 78 ülke öğrencilerine uygulanan sınavda Türkiye okuma alanında 40., matematik alanında 42., fen alanında ise 37. sırada yer aldı. Sıralamada ilk üç, bütün alanlarda Çin, Singapur, Macau şeklinde oldu. İlk on içinde değişmeyen iki ülke her dönem olduğu gibi yine Finlandiya ve Güney Kore oldu. 



Sonuçları değerlendirmeye geçmeden önce PISA sınavının nasıl bir sınav olduğuna bir bakalım isterseniz. Böylelikle başarısızlığımızın nedenlerini daha doğru görebilelim. Öncelikle PISA sınavları bizim öğrencilerimizin alışık olduklarının aksine test sınavı değil. Soruların çok az bir bölümünde öğrencilere seçenek sunuluyor. Çoğunlukla boşluk doldurma ya da sorunun altında bırakılan bölüme öğrencinin görüşlerinin yazılmasının istendiği sorulardan oluşuyor. Sınavın tarzının daha iyi anlaşılması için farklı alanlardan birer örnek vermek isterim. Örneğin kuş göçleri ile ilgili bir pasaj veriliyor ve daha sonra öğrencilerden kuş göçlerinin sonuçlarını değerlendirerek bırakılan boşluğa bir paragraf halinde yazmaları isteniyor. (Kuşların göç yolu üzerine havaalanı yapmış bir ülke olduğumuzdan ne desem bilemedim.) Ya da Eski Yunan'da Atina'daki demokrasi sürecinden bahseden bir metin veriliyor ve bu metni yazan kişinin demokrasiyi hangi açıdan ele aldığını yazmaları isteniyor. Örneğin Matematik alanında çizilmiş bir ev planı veriliyor. Tabii ki düzgün bir şekil değil, L şeklinde, farklı ebatlarda. Öğrencilerden bu evin alanını hesaplamak için hangi dört duvar uzunluğunun bilinmesinin yeterli olacağını işaretlemeleri isteniyor. Ya da dünyadaki sera etkisinden bahsedilen bir metnin ardından karbondioksit gazı salınımındaki artışın yıllara göre grafiği verilerek iki farklı kişinin bu konudaki öngörülerinden bahsediliyor ve öğrencilerden bu görüşleri yorumlamaları ve hangisine katıldıklarını belirtmeleri isteniyor. Ya da problem çözme becerisini ölçen bir soruda bir kütüphanenin kitap ödünç alma kuralları açıklandıktan sonra ödünç aldığı kitaplar ve teslim süreleri verilen bir kişinin bir kitap daha alması gerektiğinde bunu hangi koşullarda ve ne kadarlık bir teslim süresi ile alabileceği soruluyor öğrencilere. (Biz problem çözme deyince bambaşka bir şey anlıyoruz halbuki).



Örnekler arttırılabilir elbette ama uzatmak istemiyorum. Sonuç olarak; gayet hayatın içinden, güncel dünya gündeminden, her an her yerde karşılarına çıkabilecek ve esasında günümüz insanının asgari olarak bilmesi gereken konular ve sahip olması gereken beceriler bağlamında sorulan sorulardan oluşan bir sınav PISA sınavı. Aslında şu an sizi duyar gibiyim: 'Başarımızın bu kadar düşük olması normal o zaman' der gibisiniz. Bir eğitim sistemi için tek bir sınav kriter midir? Elbette değildir. Ancak bu sınav sistemindeki sorular teknik olarak eğitimde kabul görmüş birçok kritere göre anlamlı sorular. Örneğin Bloom'un taksonomisine göre analiz, sentez seviyesindeki sorular çoğunlukta. Bu da ölçme değerlendirme anlamında iyi bir sınav olduğunu gösterir. Ki sonuçların böyle bir değerlendirmesi de var ki çok teknik olmasın diye onlardan bahsetmedim. Sorular altı farklı seviyede hazırlanmış ve bizim öğrencilerimizin büyük bölümü sadece birinci, ikinci düzeydeki soruları cevaplayabilmişler. Altıncı seviyedeki soruları cevaplayabilen öğrenci oranımız %3-5 düzeyinde. Yani bu başarımızın sıralaması düşük olduğu gibi cevaplanan soruların seviyesi de çok düşük. Okullara göre dağılımda da ciddi bir dengesizlik olduğu ortaya çıkmış. Avantajlı diye nitelendirilen okullardaki öğrencilerin bu başarıyı oluşturdukları, diğer okullardaki öğrencilerin en temel düzeydeki soruları bile cevaplamakta zorlandıkları gözlenmiş. 



Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda sürekli değişen, test sistemine ve sınavlara boğulan, kitap okumayan, sorgulamayan, araştırmayan ya da bir grubun sınavlara hazırlanmaktan bunlara vakit bulamadığı, bir diğer grubun ise hayatta hiçbir amacı olmadan, çalışmadan, aileden ve okuldan yana şanssız, istemeden sistem tarafından bir meslek lisesine ya da imam hatip okuluna gönderildiği, neredeyse hiç çalışmadan, 8-9 zayıfla bile geçebildiği bir eğitim sisteminde iyi ki ara tatiller konuldu ki artık eğitim sistemimizin başarısı uçacak ve bir sonraki PISA sınavında liderliğe oynayacağız(!) Velilerin yaptığı proje ödevleriyle, Google'dan kes yapıştır yapıp, okumaya bile tenezzül edilmeden, çıktı alınan ödevlerle mi öğrenci yetiştireceğiz? Allah aşkına söyleyin! Her yıl müfredat, sistem değişiyor, 5+3+4, 4+4+4, OKS, LGS, ÖSS, ÖYS, YKS, TYT, AYT oluyor, adı A iken B oluyor da ne değişiyor? Nesiller heba oluyor. Amaçsız, ilk fırsatta kapağı yurt dışına atmak ve bir daha dönmemek isteyen, hiçbir aidiyet duygusu olmayan, vatanına, ailesine, dinine bağlılığı olmayan bir nesil yetişiyor. Bunu göremiyor musunuz? Evet, ekonomi ülkemizin çok büyük bir sorunu, dış politikada çok büyük problemler var ama eğitimde köklü bir düzenleme yapılmadan hiçbir alanda kesin çözüm sağlayamazsınız. Çünkü eğitim bakış açınızı değiştirir. Eğitimli insanlardan oluşan bir toplum seçimlerini doğru yapar, olayları doğru değerlendirir, oyunlara gelmez. 



İşte bu yüzden önce sınavları kaldırmamız ve eğitime sadece öğrenmek, kendini geliştirmek ve topluma faydalı olmak hedefiyle bakan öğrenciler ve öğretmenler yetiştirmemiz lazım. Öğretmene gereken değeri vermemiz, madden, manen desteklememiz, çalışma koşullarını iyileştirmemiz lazım. Bunun yolu Prof. Haydar Baş'ın sosyal devlet modelinden geçer. Önce örnek Türk genci tarifimizi ortaya koyup, bu yönde gençler yetiştirecek milli ve çağdaş eğitim sistemini ivedilikle ortaya koymalıyız. Zaman geçiyor, nesiller büyüyor ve biz kaybediyoruz. Gençlerimizi, geleceğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi, insan kaynağımızı kaybediyoruz... 



Elbette bunun ekonomi ile de desteklenmesi, okul sayılarının ve iç niteliğinin artırılması, laboratuvarlara, spor salonlarına, sosyal aktivitelere daha çok önem verilmesi, atanamayan, sözleşmeli, ücretli öğretmen gibi sorunların ortadan kalkması, işsizliğin bitmesi ve tam istihdamın sağlanması, sanayileşme ve bilimsel gelişmeler alanında atılacak adımlar, hukuk sisteminin güvenilirliğinin artırılması da elbette ki gençlerin ülkelerine aidiyet duygularını güçlendirmede ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlamada çok önemli olacaktır. Başka türlüsü gerçekten zor. Bu problemler ise ancak insanı merkeze alan, her çocuğu kendi çocuğu gibi gören bir bakış açısı ile çözülebilir. Bu bakış açısı da sadece Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet, Milli Devlet tezinde ve sahibi Prof. Haydar Baş'ta vardır. Bunun artık farkına varalım...


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Asude Havuzlu / diğer yazıları
'İsrail bölgenin istikrarı ve güvenliği için en büyük tehdit'
Erdoğan Selman ile görüştü
Narin Güran cinayetinde 15 sanık için gerekçeli karar
Suçları tek tek sıralandı
İşte nedeni
İBB'nin taksi plakalarına ilgi düşük kaldı
Ferdi Zeyrek'in ölümüyle ilgili soruşturmada yeni gelişme
3 şüpheli tutuklandı
90 şehit daha
Gazze'de soykırım sürüyor
'Müzakere anlamsız hale geldi'
İran'dan ABD ile nükleer müzakere açıklaması
Çin ve Rusya nerede duruyor?
İran'ın dostu yok mu?
İşte vize gerçekleri
Avrupa ülkeleri Türklere vizede tenkisata gitti
En gezgin meclis başkanı
Basın ordusuyla ülke ülke dolaşıyor
İsrail'de 3 ölü, yüzlerce yaralı var
İran İsrail'i füze yağmuruna tuttu
İran'ın karşı saldırılarında İsrail genelinde patlamalar
İsrail görüntü paylaşılmasını yasakladı
İsrail, İran'ın nükleer tesislerini vurmaya devam ediyor
Natanz'dan sonra İsfahan'daki tesis...
RTÜK'ten yayıncılara 'İran' uyarısı
"Toplumu ayrıştıran söylemler hız kazandı"
İşçi servisi yolun kenarında duran tıra çarptı
Çok sayıda işçi yaralandı
İran: İsrail'in saldırıları ABD desteğiyle gerçekleşti
"İstihbarat, operasyonel ve politik..."
'İsrail bölgenin istikrarı ve güvenliği için en büyük tehdit'
Erdoğan Selman ile görüştü
Narin Güran cinayetinde 15 sanık için gerekçeli karar
Suçları tek tek sıralandı
İşte nedeni
İBB'nin taksi plakalarına ilgi düşük kaldı
Ferdi Zeyrek'in ölümüyle ilgili soruşturmada yeni gelişme
3 şüpheli tutuklandı
90 şehit daha
Gazze'de soykırım sürüyor
'Müzakere anlamsız hale geldi'
İran'dan ABD ile nükleer müzakere açıklaması
Çin ve Rusya nerede duruyor?
İran'ın dostu yok mu?
İşte vize gerçekleri
Avrupa ülkeleri Türklere vizede tenkisata gitti
En gezgin meclis başkanı
Basın ordusuyla ülke ülke dolaşıyor
İsrail'de 3 ölü, yüzlerce yaralı var
İran İsrail'i füze yağmuruna tuttu
İran'ın karşı saldırılarında İsrail genelinde patlamalar
İsrail görüntü paylaşılmasını yasakladı
İsrail, İran'ın nükleer tesislerini vurmaya devam ediyor
Natanz'dan sonra İsfahan'daki tesis...
RTÜK'ten yayıncılara 'İran' uyarısı
"Toplumu ayrıştıran söylemler hız kazandı"
İşçi servisi yolun kenarında duran tıra çarptı
Çok sayıda işçi yaralandı
İran: İsrail'in saldırıları ABD desteğiyle gerçekleşti
"İstihbarat, operasyonel ve politik..."
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.