Mekke Valisi Galip Paşa 1916 Martı ortalarında yazlamak için Taif'e gider. Mekke'de yönetim için yerine Mekke Kadısı Sıtkı efendiyi vekil yapar. Beraberinde tümen komutanı ve kurmay heyetini de götürür. Yani Mekke'de yüksek rütbeli bir subay kalmaz.Mekke'de adet olduğu üzere, Ramazan ayı içerisinde Arap ileri gelenleri de Taif'e göçerlerdi Ne tekim Vali Paşa'nın göçünden sonra Arap ileri gelenlerinin çoğu göçer. Yalnız Şerif Hüseyin ve oğulları göçmezler. Onlar bu göçlerin yapılmasından da memnundurlar. Zira Mekke'de, isyan hazırlığı sırasında yöneticilerin denetiminden kurtulmuş oluyorlardı. Ayrıca yüksek Rütbeli subayların da bulunmayışı onlar için büyük bir avantajdı.O sırada Mekke'de bulunan Tevfik Özmert Şerif Hüseyin ve oğullarının isyan hazırlıklarını şöyle anlatır: "Galip Paşa'nın bu mevsimsiz hareketi muhitte hayretlerle karşılandı. Çünkü Emir Şerif Hüseyin, Taif'e çıkmak niyetinde değildi. Yaz mevsimini Mekke'de geçirmek niyetinde idi. 23 Nisan 1916 da vilayetten gelen emir üzerine askeri ve mülki devair de Tarif'e hareket eder. Mekke'de Vilayet umuru vekâleten nizamiye binbaşılarından Ziya Beye tevdi edildi. Mekke'nin bu şekilde boşaltılmasından bilistifade Emir Şerif Hüseyin tedabir-i ihtilal karenesini bir kat daha arttırarak emaret dairesinde kendi telkinat ve planları ile büyük bir meclis akdetmiştir. Bu mecliste Hanefi Müftüsü Şeyh Abdullah Saraç, Şerif Hüseyin'e hitaben:( Efendimiz. Siz buranın Emir ve sahip-i salahiyet velinimetisiniz. Memleketin selameti, atisi sizden sorulur. Ahali açlık ve sefaletten ölüyor. Bu felaketin yegâne amili deniz ablukasının kaldırılması neye mütevakkıf (Onunla iş görecek olan) ise esbabına tevessül (sebep tutma) buyurunuz. İşte bu meclis Zat-ı Haşimanelerinden bunu istirham ediyor.) diyor. Emir Şerif Hüseyin de (Merak etmeyiniz icabına bakarım, hatta üzerimdeki cübbemi de satarak size sarf ederim) diyor. Bundan başka yine kendi tertibiyle iki defa Cuma namazına giderken ahali yolunu keserek açlıktan, sefaletten şikâyet ediyor. Emir Hüseyin de:" Denizi açmaklığımı mı istiyorsunuz? Pekiyi açarım, merak etmeyiniz, müsterih olunuz" cevabile amal-i ihtilalkarenesini açığa vurmaktan çekinmiyor. Herkesin vakıf olduğu bu ahval karşısında Galip Paşa lakayt davrandığından vatanseverler Emir Şerif Hüseyin'in bütün harekâtını tarassut ve tetkik ederek keyfiyeti askeri ve mülki zevat vasıtası ile zevat vasıtası ile Galip Paşa'ya ulaştırıyorlarsa da O," Bunların aslı esası yoktur, bu şayi at öteden beri emaretle vilayet arasında nifak ve mefsedet (fesat kurma) üzerine bir takım müfsitlerin eser-i tasniidir." Cevabını veriyordu. İhtilal tertip ve haberlerinin bu derce şayi olması, İngilizlerin Kızıl Denizi Abluka etmekle beraber Cidde ve civarına tayyare ile " Mekkeliler size gönderdiğimiz erzakı Türklere verecek olursanız badema size erzak göndermeyeceğiz." Mealinde beyannameler atması vilayet muhitinde endişeler yaratıyordu."İhtilal hareketinin bu dereceye gelmesi üzerine nizamiye Yüzbaşılarından Feridun Bey müdafaa tertibatına başlar. Bundan haberdar olan Şerif Hüseyin Vali Gaip paşaya başvurarak, harekâtın önlenmesini ister. Galip Paşa Telefon ederek, müdafaanın kaldırılmasını ve Yüzbaşı Feridun Beyin ifadesinin alınmasını ister. Şerif Hüseyin, Yüzbaşı Feridun Bey tehlikesini atlattıktan sonra, ihtilal hazırlığına Taif ve Cidde'de başlar.""Taif'in, Şebre mevkiindeki Mekke sabık Mekke Emiri Şerif Ali Paşanın yeğeni Şerif Abdullah'ın konağına gitmiştim. Şerif Abdullah hükümete sadık olduğundan, Şerif Hüseyin'in ihtilal hazırlığından her zaman haber verirdi. Bende aldığım malumatı Vali ve Kumandan Galip Paşa'ya bildirirdim. Öğle yemeği yiyorduk. Şerif Abdullah'ın kölesi geldi:" Hanefi ve Şafii müftüleri ile Miftardar-ı Beyt-i Hüda(Kâbe anahtarını taşıyan) Şeyh Abdülkadir'in geldiklerini söyledi? Mutad mükâlemeden sonra Hanefi Müftüsü Şeyh Abdullah Sarac, Şerif Abdullah'a hitaben " Ya Seyyid, velinimetimiz Emir hazretleri (Şerif Hüseyin'i kastederek) artık denizi açsınlar( İngiliz Ablukasının kaldırılması). Türklerin buradan çıkarılması bahasına dahi olsa buna razıyız. Biz artık bu hale dayanamayacağız. İngilizlerin Mısırda, Hindistan'da yaratmış oldukları adalet, refah ve saadet! Bizde görelim. Bu hükümetten çektiğimiz yeter" diyor. Şerif Abdullah Şeyh Sarc'a hitaben, sen Mısır'a Hindistan'a gittin mi" diyor? Orada bulunan Şerif Hamit ibn-i Huzaa, Hanefi müftüsüne hitaben şöyle konuşur: "Ya Şeyh Sarac sen hangi adalet ve saadetten bahsediyorsun? Azıcık olsun tarih okumadın mı? Hamdolsun biz bugün beşikteki çocuklarımıza kadar hükümetin tahsis etmiş olduğu maaşla ve tekalif-i emiriyeden muaf olarak mesut ve müreffeh yaşıyoruz? "Yarın bir ejnebi boyunduruğuna girersek mezellet ve mahkumiyet içinde yaşarız, temenni ederim ki hepimizin velinimeti ve efendimiz Şerif Hüseyin Hazretleri böyle bir teşebbüste bulunmasınlar."
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011