Hicaz Demiryolu fikri, ilk defa Amerikalı Mühendis Dr. Zimpel tarafından 1864 yılında ortaya atıldı. Ancak, Hicaz Bölgesi'ne yapılacak demiryolu ile ilgili en önemli proje Cidde Evkaf Müdürü Ahmet İzzet Efendi'den geldi. İzzet Efendi, 1891 yılında padişaha sunduğu teklifnamesinde bu konunun önemini anlatıyor ve bu demiryolunun, Hicaz Bölgesi'ne gelebilecek dış saldırı ve iç isyanlara karşı önemli bir savunma aracı olacağını, aynı zamanda da "Hac" ibadetini büyük ölçüde kolaylaştıracağını belirtiyordu.
İstanbul'dan Hicaz'a gönül köprüsü
Osmanlı padişahlarının gözünde Hicaz Bölgesi çok önemli bir yer almaktaydı; zira, Mekke ve Medine buradaydı. Bu topraklar İslam'ın kalbiydi. Her koşulda bu topraklar korunmalı ve gözetilmeliydi. Bu nedenle Sultan II. Abdülhamit kendisine sunulan Hicaz Demiryolu projeleriyle yakından ilgileniyor ve bu konuyu titizlikle değerlendiriyordu. Nihayet, bu konudaki kararını 2 Mayıs 1900 yılında yayınladı. Bu proje ile Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul; Şam üzerinden kutsal topraklar Mekke ve Medine şehirlerine bağlanacaktı. Diğer Osmanlı demiryollarının aksine; bu demiryolu, yabancı şirketlere ihâle edilmeyecek, tamamen yerli kaynaklardan karşılanacaktı; ve öyle de olmuştur. Projenin maliyeti 4 milyon Osmanlı Lirası olarak hesaplanmıştı. O zamanki Osmanlı bütçesinin 20-22 milyon olduğu göz önüne alınacak olursa, bu, büyük bir rakamdı. Üstelik o yıllarda Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya savaş tazminatı ödemeleri devam ediyordu. Bu nedenle bu projenin gerçekleştirilmesi için bütün İslam dünyasını kapsayan büyük bir bağış kampanyasına gidilmesi kararlaştırıldı.
Kutsal hat, muhteşem eser
Padişah II. Abdülhamit, 50.000 lira bağışla bu kampanyayı başlattı. Onu, diğer devlet erkânı ve üst seviyedeki bürokratlar izledi. Başlatılan proje ve bağış kampanyası, İslâm âleminde büyük bir coşku ve heyecan ile karşılandı. Başlatılan kampanya, milli basında, aylarca en baş sayfalarda yer aldı. İstanbul'da yayınlanan Sabah Gazetesi, projeden "Kutsal hat ve halifenin muhteşem eseri " diye bahsediyordu. Gerçekten de hem Osmanlı topraklarında hem de dünyanın dört bir yanından yapılan bağışlar gerekli sermayenin önemli bir kısmını karşıladı. Sadece Hindistan'dan gelen bağış 40.000 lirayı bulmuştu. Ayrıca Mısır'dan gelen yardımlarda küçümsenmeyecek oranda idi. Bu yardımlar aynı zamanda bu iki ülke halkının İngiliz'lere olan tepkisinin de bir göstergesiydi. Fas,Tunus, Cezayir, Rusya, Çin, Singapur, Hollanda, Güney Afrika ve dünyanın diğer ucundaki Müslümanlar da bu kampanyaya gönülden katılıyorlardı. 1908 yılına gelindiğinde toplam bağış miktarı 1.127.893 liraya ulaşmıştı.
Dünyada borçsuz, faizsiz, kâra geçmiş tek demiryolu
Bağışta bulunanları ödüllendirmek için nikel, gümüş ve altın "Hicaz Demiryolu Madalyaları" ve kimin ne kadar bağışta bulunduğunu belirten ve babadan oğula miras olarak geçen "Beratlar" verilmekteydi. Halkı, bağış kampanyasına yönlendirmede bu madalyaların etkisi çok büyük olmuştur.Osmanlı yönetiminin Hicaz Demiryolu'na gelir sağlamak için bulduğu başka bir yöntem de, yurtdışındaki temsilcilikler aracılığıyla tarihi değer taşıyan pulları açık arttırmayla satmaktı. Kurban derileri de, projenin hayata geçirilmesinde önemli bir gelir kaynağı olmuştur. İngiliz yazar R. Taurnet, "Hicaz Demiryolu" adlı kitabında bu projeden, "Dünyada belki de borçsuz, faizsiz ve tamamlandığında kâra geçmiş tek demiryolu" olarak bahsediyordu. Demiryolu yapımına ilk olarak Şam-Dera arasında başlandı. 1903'de Amman'a, 1904'de Maan'a ulaşıldı. Demiryolunun Maan'a ulaşmasından sonra bir işletme idaresi kuruldu ve 1 Eylül 1905 yılında yolcu ve eşya taşınmaya başlandı. 1 Eylül 1906 tarihinde Medayin-i Salih'e, 31 Ağustos 1908 tarihinde de Medine'ye ulaşıldı. Demiryolu'nun tamamı 1464 km.'yi bulmuştu. Hicaz Demiryolu, Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 33. yıl dönümü olan 1 Eylül 1908 tarihinde resmi bir törenle tamamen işletmeye açıldı. 1 Eylül 1900'da Şam'dan başlayıp 1908'de Medine'de noktalanan Hicaz Demiryolu'nun, yapılan ilave hatlar ve yarı bağlantılarla toplam maliyeti 4.558.000 lira olmuştur.
Hac seyahati 40 günden3 güne indirildi
Hicaz Demiryolu inşaatı sırasında, Şam ve Medine'de lokomotif bakım atölyesi, 2666 adet kargir köprü ve menfez, 7 adet demir köprü, 9 adet tünel, 96 adet istasyon, 7 adet gölet, 37 adet su deposu, Tebük ve Maan'da hastane; Hayfa, Dera ve Maan'da fabrika, ayrıca Hayfa'da iskele, ambarlar, dökümhane ve boruhane yapıldı. Bazı istasyonlarda kurulan postane ve telgraf merkezleri de Hicaz Demiryolu projesi için önemli bir hizmeti yerine getirdi. Demiryoluna paralel olarak döşenen telgraf hattı, İstanbul - Medine arasında doğrudan irtibat sağlayarak resmi ve sivil görüşmelerde çok büyük kolaylıklar sağlamıştır. Hicaz Demiryolu'nu, diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliği, Mü'minlerin mukaddes topraklara yapacakları hac seyahatini daha kolay hale getirmek olması idi. Nitekim, daha önce Şam-Medine güzergahı, develerle 40 günde aşılırken, Hicaz Demiryolu hattı ile aynı mesafe 3 güne indirilmişti. Üstelik hareket saatleri namaz vakitlerine uygun şekilde düzenlenerek, hacı adaylarına kolaylıklar sağlanıyordu. Aynı zamanda hacıların ibadetlerini gerçekleştirmeleri için cami vagonu yapıldı ve yolculuk yapan hacılara müezzinlik yapması için bir memur görevlendirildi.(devam edecek)n Oğuz Köroğlu