Karadeniz'i Akdeniz'e ve Avrupa kıtasını Asya kıtasına bağlayan boğazların ekonomik, askeri ve siyasi bakımlardan önemi ortada. Dünya, Möntrö'yü konuşuyor. AKP iktidarı, 'Möntrö ne diyorsa o' diyor.
Bende boğazlarla ilgili dünden bugüne ne olmuş, ne yazılmış, ne anlaşmalar yapılmış bir bakayım, dedim. Tarihi kayıtlara geçen notları epeyce okudum ve bir özet çıkardım. İşte Hünkar İskelesi Sözleşmesinden Möntrö'ya Boğazlar meselesi.
1453'ten 1841 tarihine kadar yaklaşık 300 yıl boyunca Osmanlı imparatorluğu boğazlar üzerinde mutlak hakimdir ve Karadeniz bir Türk gölü olmuştur.
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşında Osmanlının mağlubiyeti ile Karadeniz'in bir Türk gölü olma özelliği ortadan kalkmıştı.
Değişen dünyada Osmanlı, kendi siyasi stratejini üretemeyerek bir Rusların, bir İngiliz, Fransız ve Almanların çizgisinde duruş göstermiş, boğazlar başlığında da bu iki kutup arasında git-geller yaşamış, bir çok anlaşma ve sözleşmeler imzalanmıştır. İşte o anlaşmalar:
1833 Hünkar İskelesi Sözleşmesi
1841 tarihinde Londra'da, 'Londra Boğazlar Sözleşmesi'
1856 Paris Sözleşmesi
1870 Karadeniz Konferansı
1918 Mondros Ateşkes Antlaşması
1918 Sevr paylaşım anlaşması
Bu anlaşmaların tamamında Boğazlar, Osmanlı toprağı ve etkisi içinde olsa da yetki ve söz hakkı hep başkalarının elinde olmuştur.
Mondros Ateşkes Antlaşmasında boğazlar ile ilgili olarak özetle:
1- Osmanlı Devleti suları içerisinde bulunan tüm mayınlar taranarak temizlenecektir.
2- İstanbul ve Çanakkale Boğazları açılacak, Karadeniz işgal edilecektir.
3- İtilaf Devletleri esirleri ile Ermeni esirler, İstanbul'da şartsız şekilde itilaflara iade edilecektir.
4- Osmanlı ordusu hudutların korunması ve asayişin temini dışında terhis edilecek.
Sevr Antlaşması'nın Boğazlar ile ilgili hükümleri 37-61. maddelerde yer alır. Bu maddelerde özetle şunlar vardır:
Çanakkale ve İstanbul Boğazı, Marmara da dahil olmak üzere, Boğazlardan geçiş barışta ve savaşta, hangi devlete ait olursa olsun, her türlü harp ve ticaret gemilerine açık olacaktır.
Bu serbestin temini için Osmanlı, Boğazların kontrolünü geniş yetkileri olan bir Boğazlar komisyonuna bırakacak, komisyonun bağımsız bir bayrağı ve bütçesi olacaktır. (Böylece Boğazlar Bölgesi'ndeki Osmanlı hakimiyeti tamamen bitiyor ve çok uluslu yönetim başlıyor)
Kurulan komisyon başkanı iki yılda bir, dört büyük devlet arasında değişecektir. (Osmanlı komisyon başkanı olamıyor)
Fransa, Britanya ve İtalya, Türk Boğazları bölgesinde silahtan arınmış bölgede müştereken asker bulundurma hakkına sahiptir."
Milli Mücadele ile emperyalistleri bu topraklardan gönderen Atatürk, Lozan anlaşması ile de daha önce yapılan anlaşmaları da çöpe atmıştır.
Lozan anlaşmasında da, boğazlar başlığı vardır. Lozan'daki, Boğazlar Sözleşmesi şu maddelerle özetlenebilir:
Ticaret gemileri ve uçakları barış zamanında Türk Boğazları'ndan geçiş serbestîsine sahiptirler.
Savaş gemileri ve uçakları barış zamanında Boğazlardan geçiş serbestîsine sahiptir; ancak Karadeniz yönüne geçişte savaş gemileri için sınırlama vardır.
Savaş zamanı: Türkiye, muharip değilse tarafsızlık haklarını geçişi engelleyecek şekilde kullanamaz.
Türkiye muharip ise; tarafsız devletlerin ticaret gemileri düşmana yardım götürmüyorlarsa geçebilirler; savaştığı devletin gemilerine karşı Türkiye, her türlü hakkını kullanabilir.
Boğazlar çevresinde belirli bölgeler askerden arındırılmıştır.
Antlaşmanın öngördüğü düzene uyulmasını başkanının, Türk olduğu bir komisyon denetleyecektir.
Bunların yanında Başkanı, Türk olan dokuz devlet temsilcisinden oluşan bir Boğazlar Komisyonu kuruluyordu. Ama Türkiye, dokuz üyeli komisyonda sadece bir oya sahipti.
Boğazlardan savaş gemilerinin ve uçakların geçişini Türkiye denetleyemiyor, sadece Boğazlar Komisyonu denetliyordu. Bu da Türkiye'nin egemenliğiyle bağdaşmıyordu.
Ayrıca yabancı askerler, Boğazlar bölgesinden çıkarılmıştı ama bölgeye Türk askeri sokulamıyordu. Bu durum egemenliğimize ters düşüyordu.
Atatürk bu eksikliklerin farkındaydı. Ama bu sözleşme ile o günün şartlarında Türkiye'ye eski düzenlemeler ile kıyaslanamayacak düzeyde kazanımlar sağlamıştı.
Örneğin Türkiye, kendi güvenliği için bölgeyi silahlandırma hakkına sahip olmuştur. Bu sayede uluslararası güç dengeleri arasında kendine yer açmıştı. (Yarın devam edecek)
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025