Baş döndürcü hızla gelişen olaylar 21. yüzyılın kıyamete yaklaştığımız yıllar olduğunu açıkça gösteriyor. Her gün birbirinden farklı olaylar aslında hak ve bâtıl mücadelesinin ayaklarını oluşturduğu gibi, birlikte yaşadığımız asrın insanlarının taraflarını da açıkça belli ediyor.Bizi derinden üzen şudur ki; hak mücadelesi yaptıklarını iddia eden birçok zavallı, bâtıl limanına demir atmış ancak kendilerini istikamette sanmaktadırlar. Müslüman olduklarını sananlar, gelişen olayları bilgi ve analiz yolu ile anladıklarını zannetmekle yanıldıklarının ya farkında değiller ya da ihanet içindeler.Meseleleri gerçek olarak anlayabilmek için bilgi ve ilimin yanında hakiki imanın da devreye girmesi gerekir. "Biz bu konuda imanımızı bir kenara bırakalım, o meseleyi sonra düşünürüz" gibi bâtıl anlayışlar imansızlığın alametidir. Bugün insanımızın büyük bir çoğunluğunun duçar olduğu bu hastalıktır aslında. Yaşadığımız günlerde İslam ülkelerinin üzerinde oynanan oyunların anlaşılması da iman ile olur. Birkaç örneklendirme yapmak istiyorum. ABD, Afganistan'ı işgal etmeden önce İkiz Kuleler senaryosunu uyguladı ve neticesinde işgal edilen kaynakları, madenleri batılılar tarafından sömürülen bir Afgan toplumu örneği acı olarak gözler önüne serildi. Burada ABD hayali bir düşman icat edip kullandığı piyonları ile İslam ülkelerini kan gölüne çevirip işgal etmiş, kaynaklarını ele geçirmiştir. Aynı senaryoyu Irak ve Libya'da da uygulamış ve şu an da Suriye'de uygulamaktadır. Ancak Suriye'de başarılı olamayınca farklı senaryolar üretmektedir. Aslında kendileri tarfından desteklenen IŞİD terör örgütü bir zamanların Taliban ve Bin Ladin görevini üstlenmektedir.Ülkemizde ve en son Fransa'da gerçekleştirilen terör saldırıları da Suriye'yi işgal etmek için bahane üretmekten başka bir şey değildir. Elbette masum insanlar ölmesin buna karşıyız ancak, ölenler batılı olunca mı değerli oluyor? İslam coğrafyasında her gün öldürülen yüzlerce, binlerce Müslüman masum değil mi? Denizlerdeki umut yolculuğunda can veren masumlar unutulabilir mi? Suriye'yi boşaltmayı amaçlayan bu oyunun bitmesi dünya Müslümanlarının uyanmasına bağlıdır.Ahir zaman kıyamet senaryoları ile başlamıştık. Efendimizin (s.a.a), "Ahir zamanda mescitler binlerce insanla dolacak ancak içlerinde bir tane imanlı bulunmayacak" uyarısını şu günlerde daha fazla hatırlamak zorundayız. Yoksa dünyadaki bu zulme dur diyecek insan bulunamayacaktır. Ne garip günümüzün Müslümanı, siyonist İsrail'e karşı, yine aynı İsrail'in madalya verdiği BOP eşbaşkanlarından medet ummaktalar. Deriz ki; camilerde imanı olmadan namaz kılan binlerin içerisinde olmaktansa, hakkın ve hakikatin yanında olan sayıları az da olsa gerçek mü'minlerle birlikte olmak gerçek kurtuluştur. Aslında Türk insanı bu insanları kendi evlatlarını tanıdığı gibi tanımaktadır.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018