Hz. Ali’nin şahitliğinin kabul edilmemesi
Hz. Fâtıma (a.s.)’ın Fedek konusundaki ikinci savunması olan miras konusuna geçmeden evvel, Hz. Ali’nin O’na şahitlik etmesi ve O’nu savunmak için söylediklerinin bazı Sünni alimler tarafından kabul görmediğini belirtmeliyiz
12.08.2023 19:03:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Fâtıma (a.s.)'ın Fedek konusundaki ikinci savunması olan miras konusuna geçmeden evvel, Hz. Ali'nin O'na şahitlik etmesi ve O'nu savunmak için söylediklerinin bazı Sünni alimler tarafından kabul görmediğini belirtmeliyiz.
Bazı Ehl-i Sünnet kaynakları, "Ali hak ile beraberdir. Ali nerede ise hak da oradadır. Havuz (mahşerde) başına gelinceye kadar ikisi birbirinden ayrılmazlar" şeklindeki hadisi reddetmektedirler. Resulullah (s.a.v.)'den böyle bir hadis rivayet edilmediğini iddia etmektedirler.
Bu hadisi reddedenler, "Eğer Ali (a.s.) nerede ise hak orada olsaydı, O'nun da Resulullah (s.a.v.) gibi masum olması gerekirdi. Ama Hz. Ali'nin, Ebu Bekir, Ömer veya Osman ve hatta başkalarından masumlukta -ki hiç birisi masum değildir- evlâ olmadığını bilen rafiziler bu iddialarının yalan olduğunu gayet iyi biliyorlar" diyebilmektedirler.
Bu kişilere göre Hz. Ali'nin fetvaları Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın fetvaları gibidir. Fetvalarında onlardan daha isabetli olmadığı gibi, tercih edilen fetvalar da onlardan ileri değildir.
Öncelikle reddedilen, "Ali hak ile beraberdir. Ali nerede ise hak da oradadır. Havuz başına gelinceye kadar ikisi birbirinden ayrılmazlar" hadisinin kaynağını verelim: Mustedrek-u Ala's-Sahihayn, c. 3, s. 124.
İmam Ali'nin üstünlükleri hakkında Resûlullah (s.a.v.)'in bu hadisin dışında pek çok hadisi vardır.
Yine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Ali'den ayrılan Benden ayrılmıştır; Benden ayrılan ise Allah'tan ayrılmıştır."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ya Ali! Mü'minden başkası Seni sevmez; münafıktan başkası da Sana buğzetmez."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ali, Allah'ın ahdine daha vefalı olanınızdır; Allah'ın emri için daha çok kıyam edeninizdir; daha çok adaletlinizdir; daha çok eşit böleninizdir; Allah katında fazileti daha büyük olanınızdır."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ey Ensar topluluğu! Sizleri sıkıca sarıldığınız takdirde asla sapmayacağınız bir kimseye hidayet edeyim mi?
Ashab: 'Evet, ya Resulallah' deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular: Sarılmış olduğunuz takdirde dalalete düşmeyeceğiniz o kimse (gördüğünüz) bu Ali'dir. Öyleyse Benim sevgimle O'nu seviniz; Benim kerametimle O'na ikramda bulununuz. Şüphesiz Cebrail, Allah tarafından size söylediklerimi Bana emretti."
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve vârisi vardır; Benim vasi ve vârisim ise Ebu Tâlib oğlu Ali'dir."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen o kapıdan gelmelidir."
Ve Hz. Ali'nin doğruluğu ile ilgili ayetler: "O'nun te'vilini Allah ve ilimde ileri gidenlerden başka kimse bilmez."
İmam Sâdık buyuruyor ki: İlimde ileri gidenler, Emirü'l- Mü'minîn Ali (a.s.) ve O'ndan sonraki imamlardır."
"Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Elçisi ve namaz kılıp ve rükû hâlinde sadaka veren mü'minlerdir."
Namazda rükûda iken yüzüğünü sadaka olarak veren İmam Ali'nin velayeti hakkında nâzil olmuştur.
"Sen ancak bir uyarıcısın, her toplumun bir yol göstericisi vardır."
İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.) şöyle rivayet edilmiştir: "Uyarıcı Resûlullah'tır (s.a.v.). Her zaman bizden insanları Allah'ın Peygamberinin (s.a.v.) getirdiği şeylere hidayet eden bir yol gösterici vardır. Resûlullah'tan (s.a.v.) sonra yol gösterici Ali'dir ve O'ndan sonra da birbirinden sonra gelen vasileridir."
Hz. Ali'nin şahitliğinin kabul edilmemesi
Tahireliği ve doğruluğu ayetle sabit olan Hz. Fâtıma'nın (a.s.) iddiasına ve yine doğruluğuna Allah'ın kefil olduğu Hz. Ali'nin şahitliğini kabul etmeyen Hz. Ebu Bekir'in, diğer bazı meselelerde şahit istemeden hareket ettiğini görüyoruz.
Ala-i Hazremî tarafından Medine'ye bir miktar mal getirildiğinde, Ebu Bekir halka şöyle bir duyuru yaptı:
"Kimin Peygamber'den (s.a.v.) bir talebi varsa, ya da Hz. Peygamber ona bir söz vermişse, gelip alsın."
Câbir de bu kimselerdendi. O, Ebu Bekir'in yanına gidip, şöyle dedi: "Peygamber (s.a.v.) bana şu kadar dirhem yardım yapmak için söz vermişti."
Ebu Bekir de ona 3500 dirhem verdi.
Ebu Said diyor ki: "Ebu Bekir tarafından böyle ilan edilince, bir grup Müslüman onun yanına gidip bir miktar para aldılar. Bu kimselerin arasında Ebu Beşer Mazeni de vardı.
O, Ebu Bekir'e şöyle dedi: 'Peygamber (s.a.v.) kendisi için bir mal getirildiğinde mal vermek için yanına gitmemi istemişti."
Bunun üzerine Ebu Bekir ona 1400 dirhem verdi." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Bazı Ehl-i Sünnet kaynakları, "Ali hak ile beraberdir. Ali nerede ise hak da oradadır. Havuz (mahşerde) başına gelinceye kadar ikisi birbirinden ayrılmazlar" şeklindeki hadisi reddetmektedirler. Resulullah (s.a.v.)'den böyle bir hadis rivayet edilmediğini iddia etmektedirler.
Bu hadisi reddedenler, "Eğer Ali (a.s.) nerede ise hak orada olsaydı, O'nun da Resulullah (s.a.v.) gibi masum olması gerekirdi. Ama Hz. Ali'nin, Ebu Bekir, Ömer veya Osman ve hatta başkalarından masumlukta -ki hiç birisi masum değildir- evlâ olmadığını bilen rafiziler bu iddialarının yalan olduğunu gayet iyi biliyorlar" diyebilmektedirler.
Bu kişilere göre Hz. Ali'nin fetvaları Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın fetvaları gibidir. Fetvalarında onlardan daha isabetli olmadığı gibi, tercih edilen fetvalar da onlardan ileri değildir.
Öncelikle reddedilen, "Ali hak ile beraberdir. Ali nerede ise hak da oradadır. Havuz başına gelinceye kadar ikisi birbirinden ayrılmazlar" hadisinin kaynağını verelim: Mustedrek-u Ala's-Sahihayn, c. 3, s. 124.
İmam Ali'nin üstünlükleri hakkında Resûlullah (s.a.v.)'in bu hadisin dışında pek çok hadisi vardır.
Yine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Ali'den ayrılan Benden ayrılmıştır; Benden ayrılan ise Allah'tan ayrılmıştır."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ya Ali! Mü'minden başkası Seni sevmez; münafıktan başkası da Sana buğzetmez."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ali, Allah'ın ahdine daha vefalı olanınızdır; Allah'ın emri için daha çok kıyam edeninizdir; daha çok adaletlinizdir; daha çok eşit böleninizdir; Allah katında fazileti daha büyük olanınızdır."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ey Ensar topluluğu! Sizleri sıkıca sarıldığınız takdirde asla sapmayacağınız bir kimseye hidayet edeyim mi?
Ashab: 'Evet, ya Resulallah' deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular: Sarılmış olduğunuz takdirde dalalete düşmeyeceğiniz o kimse (gördüğünüz) bu Ali'dir. Öyleyse Benim sevgimle O'nu seviniz; Benim kerametimle O'na ikramda bulununuz. Şüphesiz Cebrail, Allah tarafından size söylediklerimi Bana emretti."
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve vârisi vardır; Benim vasi ve vârisim ise Ebu Tâlib oğlu Ali'dir."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen o kapıdan gelmelidir."
Ve Hz. Ali'nin doğruluğu ile ilgili ayetler: "O'nun te'vilini Allah ve ilimde ileri gidenlerden başka kimse bilmez."
İmam Sâdık buyuruyor ki: İlimde ileri gidenler, Emirü'l- Mü'minîn Ali (a.s.) ve O'ndan sonraki imamlardır."
"Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Elçisi ve namaz kılıp ve rükû hâlinde sadaka veren mü'minlerdir."
Namazda rükûda iken yüzüğünü sadaka olarak veren İmam Ali'nin velayeti hakkında nâzil olmuştur.
"Sen ancak bir uyarıcısın, her toplumun bir yol göstericisi vardır."
İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.) şöyle rivayet edilmiştir: "Uyarıcı Resûlullah'tır (s.a.v.). Her zaman bizden insanları Allah'ın Peygamberinin (s.a.v.) getirdiği şeylere hidayet eden bir yol gösterici vardır. Resûlullah'tan (s.a.v.) sonra yol gösterici Ali'dir ve O'ndan sonra da birbirinden sonra gelen vasileridir."
Hz. Ali'nin şahitliğinin kabul edilmemesi
Tahireliği ve doğruluğu ayetle sabit olan Hz. Fâtıma'nın (a.s.) iddiasına ve yine doğruluğuna Allah'ın kefil olduğu Hz. Ali'nin şahitliğini kabul etmeyen Hz. Ebu Bekir'in, diğer bazı meselelerde şahit istemeden hareket ettiğini görüyoruz.
Ala-i Hazremî tarafından Medine'ye bir miktar mal getirildiğinde, Ebu Bekir halka şöyle bir duyuru yaptı:
"Kimin Peygamber'den (s.a.v.) bir talebi varsa, ya da Hz. Peygamber ona bir söz vermişse, gelip alsın."
Câbir de bu kimselerdendi. O, Ebu Bekir'in yanına gidip, şöyle dedi: "Peygamber (s.a.v.) bana şu kadar dirhem yardım yapmak için söz vermişti."
Ebu Bekir de ona 3500 dirhem verdi.
Ebu Said diyor ki: "Ebu Bekir tarafından böyle ilan edilince, bir grup Müslüman onun yanına gidip bir miktar para aldılar. Bu kimselerin arasında Ebu Beşer Mazeni de vardı.
O, Ebu Bekir'e şöyle dedi: 'Peygamber (s.a.v.) kendisi için bir mal getirildiğinde mal vermek için yanına gitmemi istemişti."
Bunun üzerine Ebu Bekir ona 1400 dirhem verdi." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.