… Peygamber'in (s.a.a)
Ehl-i Beyt'ine ve çocuklarına zarar vermek için türlü dolaplar çeviriyorsunuz, gizli saklı plânlar kuruyorsunuz. Yüreğe saplanan bıçak gibi, ok gibi acı veren eziyetlerinize sabrediyoruz ve siz şimdi benim, babamdan miras alma hakkımın olmadığını diyorsunuz. Yoksa siz, cahiliye hükmünü mü istiyorsunuz? Kesin olarak inanan bir kavim için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?! Hâlâ bilmiyor musunuz? Evet, size gün gibi aşikârdır ki, ben onun kızıyım.
Ey Müslümanlar! Bana kalan miras zorla elimden mi alınacak?!
Ey Ebu Kuhafe'nin oğlu! Allah'ın kitabında, sen babanın mirasını alabilirsin, fakat ben alamam diye mi yazıyor? Öyleyse iğrenç bir şey yapıyorsun. Yoksa bilinçli olarak mı Allah'ın kitabını terk ettiniz, onu arkanıza attınız?
Çünkü Allah'ın kitabında: "Ve Süleyman Davud'a mirasçı oldu." deniliyor. Zekeriyya Peygamber'in (a.s) oğlu Yahya'dan söz edilirken de şöyle deniyor: "Bana bir veli lütfet ki, bana ve Yakub'un soyuna mirasçı olsun."
Ve yine şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kitabında akrabaların bazıları, bazılarına (miras hususunda) daha evlâdır." Yine buyurmuştur ki: "Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder."
Yine buyurmuştur ki: "Eğer bir hayır (mal) bırakıyorsa, baba ve annesine ve yakınlarına verilmesi için adalet ve iyilik üzere vasiyet etmek takva sahipleri için bir borç olarak yazılmıştır."
Ama siz, benim bir payımın olmadığını, babamın mirasını alamayacağımı, onunla benim aramızda bir akrabalık olmadığını iddia ediyorsunuz. Yoksa Allah özel olarak size bir ayet indirdi de babamın, miras ayetinin hükmünün dışında tutulmasını mı emretti?
Yoksa her biri başka bir dine mensup iki kişi birbirlerine mirasçı olamazlar mı demek istiyorsunuz? Acaba ben ve babam aynı dinin mensupları değil miyiz? Siz Kur'ân'ın özel nitelikli hükümlerini ve genel nitelikli hükümlerini babamdan ve amcamın oğlundan (Ali'den) daha mı iyi bileceksiniz?
Fedek'i hazır süslenmiş olarak al. Ama haşredildiğin gün karşına çıkacağını bil. Allah ne iyi hakemdir! Ve Muhammed (s.a.a) ne iyi önderdir! Kıyamette buluşuruz. Kıyamet kopunca batıl ehli olanlar büyük bir hüsrana uğrayacaklardır. O zaman pişmanlık da size bir fayda sağlamayacaktır. Her haberin gerçekleştiği bir zaman vardır.
"Rezil eden azabın kime geldiğini göreceksiniz. Kimin kalıcı azaba mahkûm olduğunu da."
Sonra Ensar'a taraf baktı ve şöyle dedi: Ey yiğitler topluluğu! Ve ey dinin yardımcıları ve İslâm'ın koruyucuları! Bana yapılanlara karşı içinde bulunduğunuz bu gaflet nedir? Uğradığım zulme karşı bu uyuşukluk da neyin nesi? Babam Resûlullah (s.a.a) şöyle demiyor muydu?: "Kişinin saygınlığı çocuklarında devam eder." Ne çabuk bozuldunuz? Bu aceleniz ne? Şu anda maruz kaldığım eziyetleri savma gücünüz var oysa. İstediğimi ve istemeye devam ettiğimi geri alacak kudrete sahipsiniz.
Yoksa: "Muhammed öldü!" mü diyorsunuz? Evet, onun ölümü boşluğu doldurulmayacak, çatlağı kapatılmayacak, gediği doldurulmayacak denli büyük bir felâkettir. Onun kaybından dolayı yeryüzü karanlığa gömüldü. Güneşin, ayın yüzü tutuldu. Onun ölümüyle meydana gelen felâket yüzünden yıldızlar söndüler. Ümitler suya düştü, dağlar ürperdi; dokunulmazlıklar, mahremiyetler çiğnenir oldu. Onun ölümüyle birlikte hürmetlere riayet eden kalmadı.