İmam Cevad’ın tarihî mirası
Ebû Ca'fer'e (a.s.) bir mektup yazarak Zülkifl'in adını ve gönderilmiş peygamberlerden olup olmadığını sordum. Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun, bana şu mektubu gönderdi
11.05.2024 18:01:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Allâme Meclisî, Şeyh Sâduk'tan, o da Abdulazim el-Hasanî'den şöyle rivâyet etmiştir:
"Ebû Ca'fer'e (a.s.) bir mektup yazarak Zülkifl'in adını ve gönderilmiş peygamberlerden olup olmadığını sordum. Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun, bana şu mektubu gönderdi:
Yüce Allah yüz yirmi dört bin peygamber göndermiştir. Bunların üç yüz on üç tanesi resûldür. Zülkifl de onlardan biridir.
Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun. Dâvud oğlu Süleyman'dan (a.s.) sonra gelmiş ve insanlar arasında Dâvud'un hükümleri doğrultusunda hüküm veriyordu.
Sadece Allah için öfkelenirdi. İsmi Uveydiya idi. Yüce Allah, Kitab'ında ondan şöyle söz etmektedir: 'İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.'
Tarihçi Mes'udî, kendi rivâyet zinciriyle Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali er-Rızâ'nın (a.s.) atalarından şöyle rivâyet ettiğini belirtir:
"Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.), Ebû Muhammed (oğlu Hasan el-Mücteba) ve Selman-ı Farisî ile birlikte mescide gelip oturdu.
İnsanlar etrafında toplanmaya başladılar. O sırada güzel görünümlü ve kıyafeti düzgün bir adam çıkageldi. Emîrü'l-Mü'minîn'e (a.s.) selâm verip oturdu. Sonra şöyle dedi:
'Ey Emîrü'l-Mü'minîn! Sana üç soru sormak maksadıyla geldim. Eğer bu sorulara cevap verirsen, senin gerçekten Resûlullah'ın (s.a.a.) vasîsi olduğunu anlarım. Eğer cevap veremezsen, seninle diğerleri arasında bir fark olmadığını bilirim.'
Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.), 'İstediğini sor' dedi.
Bunun üzerine adam dedi ki: 'Söyler misin, insan uyuduğu zaman ruhu nereye gider? Bir adam nasıl hatırlar ve nasıl unutur? Bir de bir adamın çocukları nasıl amcalarına ve dayılarına benzer?'
İmam Ali (a.s.), Ebû Muhammed'e (Hasan) baktı ve 'Ey Ebû Muhammed! Ona cevap ver' dedi.
Ebû Muhammed şu cevabı verdi: 'İnsan uyuduğu zaman ruhu rüzgâra, rüzgâr da havaya asılır, ta ki adam uyanmak üzere kımıldamaya başlayıncaya kadar.
Allah, ruhun adama geri dönmesine izin verirse, ruh rüzgârı, rüzgâr da havayı çeker, böylece ruh bedendeki yerine geri döner.
Eğer Allah, ruhun, sahibine geri dönmesine izin vermezse, hava rüzgârı, rüzgâr ruhu çeker ve Allah'ın bütün insanları dirilteceği güne kadar bir daha sahibine dönmez.
Hatırlamakla unutmaya gelince, insanın kalbi hak misalidir ve üzerinde de bir tabaka vardır. Eğer Allah'ın adını anıp zikreder ve unuttuğu zaman Muhammed'e ve Ehl-i Beyt'ine salât getirirse, kalbinin üzerindeki bu tabaka açılır.
Bu tabaka hakkın üzerindeki bir perde gibidir. Kalbi aydınlanır ve unuttuğu şeyi hatırlar. Eğer Allah'ı zikrettikten sonra Muhammed'e ve Ehl-i Beyt'ine salât getirmezse, bu perde hakkın üzerini kapatır. Kalp karanlığa bürünür ve adam hatırladığını unutur.
Amcalarına ve dayılarına benzeyen çocuğa gelince; adam eşine yaklaştığında kalbi sakin, damarları (nabzı) dingin ve bedeni huzurlu (mustaripsiz) olarak ilişkiye girerse, nutfesi rahim boşluğuna yerleşir, bundan da babasına ve annesine benzeyen bir çocuk doğar.
Ama sakin olmayan bir kalple, yüksek nabızla ve huzursuz bir bedenle ilişkiye girerse, nutfe de mustarip ve huzursuz akarak damarlardan birine değer.
Eğer amcalara çeken damarlardan birine değmişse, çocuk amcalarına; şayet dayılara çeken damarlardan birine değmişse, çocuk dayılarına benzer.'
Adam (Hasan'a) şöyle dedi: 'Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Ki ben buna hep şahitlik ettim. Şahitlik ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûlü'dür. Ki ben buna hep şahitlik ettim. Şahitlik ederim ki sen O'nun vasîsi, halifesi ve O'nun hüccetini ayakta tutansın.'
Emîrü'l-Mü'minîn'i de işaret ederek şöyle dedi: 'Şahitlik ederim ki sen de onun vasîsi ve hüccetini ayakta tutansın.'
Sonra tekrar Hasan'a döndü ve şöyle dedi: 'Şahitlik ederim ki kardeşin Hüseyin babanın ve senin vasîndir, senden sonra onun hüccetini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ali b. Hüseyin, Hüseyin'in emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Muhammed b. Ali, Ali b. Hüseyin'in emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ca'fer b. Muhammed, babasının, emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Mûsâ b. Ca'fer, babası Ca'fer'den sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ali b. Mûsâ, babasından sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Muhammed b. Ali, babasından sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ali b. Muhammed, babası Muhammed b. Ali'den sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Hasan b. Ali, babası Ali b. Muhammed'in emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Hüseyin'in soyundan gelen ve Allah'ın, işini ortaya çıkaracağı zamana kadar ismi söylenmeyen, sadece künyesi söylenen bir kişi zulüm ve zorbalıkla dolu yeryüzünü adaletle dolduracaktır.
Ey Emîrü'l- Mü'minîn! Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun.' Sonra da kalkıp gitti.
Bunun üzerine Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.) şöyle dedi: 'Ey Ebû Muhammed! Onu takip et, nereye gittiğine bak.'
Hasan b. Ali arkasından gitti. Adam ayağını mescidden dışarı atar atmaz, Allah'ın arzında nasıl kaybolduğunu anlayamadı. Geri dönüp babasına olayı anlattı. Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.) dedi ki: 'Ey Ebû Muhammed! Onu tanıdın mı?'
'Allah, Resulü ve Emîrü'l-Mü'minîn daha iyi bilir' dedi.
'O Hızır'dı' buyurdu."
Ebû Ca'fer el-Meşhedî kendi rivâyet zinciriyle İmam Ebû Ca'fer el-Cevad'dan (a.s.) şöyle rivâyet etmiştir: "Resûlullah (s.a.a.), Selman'ı bir iş için Fâtıma'nın (a.s.) yanına gönderdi.
Selman anlatıyor: 'Selâm vermek üzere kapıda durdum. Fâtıma'nın yavaşça Kur'ân okuduğunu duydum. El değirmeni de kimse olmadığı hâlde kendiliğinden dönüp un öğütüyordu.
Derhal Resûlullah'ın (s.a.a.) yanına döndüm ve dedim ki: Ya Resûlallah! Fâtıma'nın yavaşça Kur'ân okuduğunu duydum. El değirmeni de yanında kimse olmadığı hâlde kendiliğinden dönüyordu.'
Resûlullah (s.a.a.) tebessüm etti ve şöyle dedi: 'Ey Selman! Allah, kızım Fâtıma'nın kalbini ve bedeninin bütün organlarını iman ve yakînle doldurmuştur. O, kendini Allah'a itaate vermiştir. Allah da Rufail adlı bir melek göndermiştir ona. -Başka bir yerde Rahmet isimli bir melek deniyor- Bu melek el değirmenini onun yerine döndürüyor. Dünya ve âhiretteki bütün ihtiyaçları için Allah ona yeter.'
Hâfız Ebû Nuaym rivâyet etmiştir: "Bize Ahmed b. İshak anlattı. Ona İbrahim b. Nâile anlatmış. O da Ca'fer b. Muhammed b. Mezid'den şöyle duymuş: Bağdat'ta idim. Muhammed b. Mende b. Mehrbuzd, 'Seni, İbn Rızâ'nın (a.s.) yanına götürmemi ister misin?' dedi.
'Evet' dedim.
Beni, İbn Rızâ'nın yanına götürdü, selâm verdik ve oturduk. İmam (a.s.), Resûlullah'ın (s.a.a.) şu hadisini ona söyledi: 'Fâtıma iffetini korudu. Bunun üzerine Yüce Allah da onun zürriyetine Cehennem ateşini haram kıldı.'
Dedi ki: 'Bu, Hasan ve Hüseyin'e (Allah her ikisinden râzı olsun) hastır.'
Ali b. İbrahim b. Hâşim'den, o babasından, o Ahmed b. Muhammed b. Ebû Nasr el-Bezentî'den şöyle rivâyet edilmiştir:
"Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali b. Mûsâ'ya (a.s.) dedim ki: 'Size muhalif olan bir topluluk, babanıza er-Rızâ isminin, veliahtlık görevini kabul edip râzı olduğu için Halife Me'mun tarafından verildiğini iddia ediyorlar, ne dersiniz?'
Buyurdu ki: 'Allah'a yemin ederim ki yalan söylüyorlar, günah işliyorlar. Bilakis Yüce Allah ona er-Rızâ ismini vermiştir. Çünkü o, semâda Yüce Allah'ın, yerde Resûlü'nün ve kendisinden sonraki İmamların (Allah'ın salât ve selâmı onların üzerine olsun) râzı olduğu kimsedir.'
Dedim ki: 'Senin geçmiş bütün ataların Allah'ın, Resûlü'nün ve İmamların râzı oldukları kimseler değil miydiler?'
'Evet' dedi.
Bunun üzerine dedim ki: 'O hâlde niçin onların arasında sadece senin babana er-Rızâ adı verilmiştir?'
Buyurdu ki: 'Çünkü kendisini onaylayan dostları ondan râzı oldukları gibi, kendisini onaylamayan düşmanları da ondan râzıydılar. Atalarının içinde hiçbiri böyle bir özelliğe sahip değildi. Bu yüzden onlar arasında sadece ona er-Rızâ adı verilmiştir.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
"Ebû Ca'fer'e (a.s.) bir mektup yazarak Zülkifl'in adını ve gönderilmiş peygamberlerden olup olmadığını sordum. Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun, bana şu mektubu gönderdi:
Yüce Allah yüz yirmi dört bin peygamber göndermiştir. Bunların üç yüz on üç tanesi resûldür. Zülkifl de onlardan biridir.
Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun. Dâvud oğlu Süleyman'dan (a.s.) sonra gelmiş ve insanlar arasında Dâvud'un hükümleri doğrultusunda hüküm veriyordu.
Sadece Allah için öfkelenirdi. İsmi Uveydiya idi. Yüce Allah, Kitab'ında ondan şöyle söz etmektedir: 'İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.'
Tarihçi Mes'udî, kendi rivâyet zinciriyle Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali er-Rızâ'nın (a.s.) atalarından şöyle rivâyet ettiğini belirtir:
"Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.), Ebû Muhammed (oğlu Hasan el-Mücteba) ve Selman-ı Farisî ile birlikte mescide gelip oturdu.
İnsanlar etrafında toplanmaya başladılar. O sırada güzel görünümlü ve kıyafeti düzgün bir adam çıkageldi. Emîrü'l-Mü'minîn'e (a.s.) selâm verip oturdu. Sonra şöyle dedi:
'Ey Emîrü'l-Mü'minîn! Sana üç soru sormak maksadıyla geldim. Eğer bu sorulara cevap verirsen, senin gerçekten Resûlullah'ın (s.a.a.) vasîsi olduğunu anlarım. Eğer cevap veremezsen, seninle diğerleri arasında bir fark olmadığını bilirim.'
Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.), 'İstediğini sor' dedi.
Bunun üzerine adam dedi ki: 'Söyler misin, insan uyuduğu zaman ruhu nereye gider? Bir adam nasıl hatırlar ve nasıl unutur? Bir de bir adamın çocukları nasıl amcalarına ve dayılarına benzer?'
İmam Ali (a.s.), Ebû Muhammed'e (Hasan) baktı ve 'Ey Ebû Muhammed! Ona cevap ver' dedi.
Ebû Muhammed şu cevabı verdi: 'İnsan uyuduğu zaman ruhu rüzgâra, rüzgâr da havaya asılır, ta ki adam uyanmak üzere kımıldamaya başlayıncaya kadar.
Allah, ruhun adama geri dönmesine izin verirse, ruh rüzgârı, rüzgâr da havayı çeker, böylece ruh bedendeki yerine geri döner.
Eğer Allah, ruhun, sahibine geri dönmesine izin vermezse, hava rüzgârı, rüzgâr ruhu çeker ve Allah'ın bütün insanları dirilteceği güne kadar bir daha sahibine dönmez.
Hatırlamakla unutmaya gelince, insanın kalbi hak misalidir ve üzerinde de bir tabaka vardır. Eğer Allah'ın adını anıp zikreder ve unuttuğu zaman Muhammed'e ve Ehl-i Beyt'ine salât getirirse, kalbinin üzerindeki bu tabaka açılır.
Bu tabaka hakkın üzerindeki bir perde gibidir. Kalbi aydınlanır ve unuttuğu şeyi hatırlar. Eğer Allah'ı zikrettikten sonra Muhammed'e ve Ehl-i Beyt'ine salât getirmezse, bu perde hakkın üzerini kapatır. Kalp karanlığa bürünür ve adam hatırladığını unutur.
Amcalarına ve dayılarına benzeyen çocuğa gelince; adam eşine yaklaştığında kalbi sakin, damarları (nabzı) dingin ve bedeni huzurlu (mustaripsiz) olarak ilişkiye girerse, nutfesi rahim boşluğuna yerleşir, bundan da babasına ve annesine benzeyen bir çocuk doğar.
Ama sakin olmayan bir kalple, yüksek nabızla ve huzursuz bir bedenle ilişkiye girerse, nutfe de mustarip ve huzursuz akarak damarlardan birine değer.
Eğer amcalara çeken damarlardan birine değmişse, çocuk amcalarına; şayet dayılara çeken damarlardan birine değmişse, çocuk dayılarına benzer.'
Adam (Hasan'a) şöyle dedi: 'Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Ki ben buna hep şahitlik ettim. Şahitlik ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûlü'dür. Ki ben buna hep şahitlik ettim. Şahitlik ederim ki sen O'nun vasîsi, halifesi ve O'nun hüccetini ayakta tutansın.'
Emîrü'l-Mü'minîn'i de işaret ederek şöyle dedi: 'Şahitlik ederim ki sen de onun vasîsi ve hüccetini ayakta tutansın.'
Sonra tekrar Hasan'a döndü ve şöyle dedi: 'Şahitlik ederim ki kardeşin Hüseyin babanın ve senin vasîndir, senden sonra onun hüccetini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ali b. Hüseyin, Hüseyin'in emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Muhammed b. Ali, Ali b. Hüseyin'in emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ca'fer b. Muhammed, babasının, emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Mûsâ b. Ca'fer, babası Ca'fer'den sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ali b. Mûsâ, babasından sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Muhammed b. Ali, babasından sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Ali b. Muhammed, babası Muhammed b. Ali'den sonra Allah'ın emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Hasan b. Ali, babası Ali b. Muhammed'in emrini ayakta tutandır.
Şahitlik ederim ki Hüseyin'in soyundan gelen ve Allah'ın, işini ortaya çıkaracağı zamana kadar ismi söylenmeyen, sadece künyesi söylenen bir kişi zulüm ve zorbalıkla dolu yeryüzünü adaletle dolduracaktır.
Ey Emîrü'l- Mü'minîn! Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun.' Sonra da kalkıp gitti.
Bunun üzerine Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.) şöyle dedi: 'Ey Ebû Muhammed! Onu takip et, nereye gittiğine bak.'
Hasan b. Ali arkasından gitti. Adam ayağını mescidden dışarı atar atmaz, Allah'ın arzında nasıl kaybolduğunu anlayamadı. Geri dönüp babasına olayı anlattı. Emîrü'l-Mü'minîn (a.s.) dedi ki: 'Ey Ebû Muhammed! Onu tanıdın mı?'
'Allah, Resulü ve Emîrü'l-Mü'minîn daha iyi bilir' dedi.
'O Hızır'dı' buyurdu."
Ebû Ca'fer el-Meşhedî kendi rivâyet zinciriyle İmam Ebû Ca'fer el-Cevad'dan (a.s.) şöyle rivâyet etmiştir: "Resûlullah (s.a.a.), Selman'ı bir iş için Fâtıma'nın (a.s.) yanına gönderdi.
Selman anlatıyor: 'Selâm vermek üzere kapıda durdum. Fâtıma'nın yavaşça Kur'ân okuduğunu duydum. El değirmeni de kimse olmadığı hâlde kendiliğinden dönüp un öğütüyordu.
Derhal Resûlullah'ın (s.a.a.) yanına döndüm ve dedim ki: Ya Resûlallah! Fâtıma'nın yavaşça Kur'ân okuduğunu duydum. El değirmeni de yanında kimse olmadığı hâlde kendiliğinden dönüyordu.'
Resûlullah (s.a.a.) tebessüm etti ve şöyle dedi: 'Ey Selman! Allah, kızım Fâtıma'nın kalbini ve bedeninin bütün organlarını iman ve yakînle doldurmuştur. O, kendini Allah'a itaate vermiştir. Allah da Rufail adlı bir melek göndermiştir ona. -Başka bir yerde Rahmet isimli bir melek deniyor- Bu melek el değirmenini onun yerine döndürüyor. Dünya ve âhiretteki bütün ihtiyaçları için Allah ona yeter.'
Hâfız Ebû Nuaym rivâyet etmiştir: "Bize Ahmed b. İshak anlattı. Ona İbrahim b. Nâile anlatmış. O da Ca'fer b. Muhammed b. Mezid'den şöyle duymuş: Bağdat'ta idim. Muhammed b. Mende b. Mehrbuzd, 'Seni, İbn Rızâ'nın (a.s.) yanına götürmemi ister misin?' dedi.
'Evet' dedim.
Beni, İbn Rızâ'nın yanına götürdü, selâm verdik ve oturduk. İmam (a.s.), Resûlullah'ın (s.a.a.) şu hadisini ona söyledi: 'Fâtıma iffetini korudu. Bunun üzerine Yüce Allah da onun zürriyetine Cehennem ateşini haram kıldı.'
Dedi ki: 'Bu, Hasan ve Hüseyin'e (Allah her ikisinden râzı olsun) hastır.'
Ali b. İbrahim b. Hâşim'den, o babasından, o Ahmed b. Muhammed b. Ebû Nasr el-Bezentî'den şöyle rivâyet edilmiştir:
"Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali b. Mûsâ'ya (a.s.) dedim ki: 'Size muhalif olan bir topluluk, babanıza er-Rızâ isminin, veliahtlık görevini kabul edip râzı olduğu için Halife Me'mun tarafından verildiğini iddia ediyorlar, ne dersiniz?'
Buyurdu ki: 'Allah'a yemin ederim ki yalan söylüyorlar, günah işliyorlar. Bilakis Yüce Allah ona er-Rızâ ismini vermiştir. Çünkü o, semâda Yüce Allah'ın, yerde Resûlü'nün ve kendisinden sonraki İmamların (Allah'ın salât ve selâmı onların üzerine olsun) râzı olduğu kimsedir.'
Dedim ki: 'Senin geçmiş bütün ataların Allah'ın, Resûlü'nün ve İmamların râzı oldukları kimseler değil miydiler?'
'Evet' dedi.
Bunun üzerine dedim ki: 'O hâlde niçin onların arasında sadece senin babana er-Rızâ adı verilmiştir?'
Buyurdu ki: 'Çünkü kendisini onaylayan dostları ondan râzı oldukları gibi, kendisini onaylamayan düşmanları da ondan râzıydılar. Atalarının içinde hiçbiri böyle bir özelliğe sahip değildi. Bu yüzden onlar arasında sadece ona er-Rızâ adı verilmiştir.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.