logo
16 TEMMUZ 2025

İmam Hasan ile imam Hüseyin döneminin farklı şartları

Birinci fark şudur: İmam Hasan’ın (a.s.) hilafet makamında olması, Muaviye’nin ise sadece bir yönetici, vali ve hakim konumunda olmasıdır; Muaviye o döneme kadar kendi kendini halife ve mü’minlerin emiri olarak henüz tanıtmamıştı

13.08.2023 08:17:00
Haber Merkezi
İmam Hasan ile imam Hüseyin döneminin farklı şartları
İmam Hasan ile imam Hüseyin döneminin farklı şartları
Birinci fark şudur: İmam Hasan'ın (a.s.) hilafet makamında olması, Muaviye'nin ise sadece bir yönetici, vali ve hakim konumunda olmasıdır; Muaviye o döneme kadar kendi kendini halife ve mü'minlerin emiri olarak henüz tanıtmamıştı.

O, Emirü'l-Mü- minin Ali'nin (a.s.) döneminde isyancı ve itiraz eden bir kişi konumunda idi.

Muaviye, "Ben, Ali'nin hilafetini kabul etmiyorum. Çünkü Ali, Müslümanların hak halifesi olan Osman'ın katillerine sığınak vermiş, hatta Osman'ın katline kendisi de iştirak etmiştir; işte bu yüzden Ali Müslümanların hak halifesi değildir" sözleriyle Ali'ye (a.s.) karşı oluşuna bir delil olarak göstermeye çalışmıştır.

Muaviye, hak olmayan ve eli bir önceki hükümetin kanına bulaşan hükümete itiraz eden bir kişi (ve bir grup) konumunda mücadele başlattı. O zamana kadar hilafet iddiasında bulunmuyor, halk da onu mü'minlerin emiri olarak görmüyordu; o, bu halifeye uymak istemiyoruz diyordu.

İmam Hasan (a.s.), Emirü'l-Mü'minin Ali'den (as) sonra hilafete geçiyor. Muaviye ise günden güne güç kazanıyor.

Emirü'l- Mü'minin Ali'nin (a.s.) döneminde, İmam Hasan'ın (a.s.) da miras aldığı hükümet, kendine has tarihî nedenlerle tedricen içten içe zayıflıyor.

Öyle ki Emirü'l-Mü'minin Ali'nin (a.s.) şehadetinden on sekiz gün sonra (ki bu on sekiz gün, haberin hızla Şam'a ulaşması ve Muaviye'nin hemen genel seferberlik ilan etmesinden ibarettir) Muaviye Irak'ı fethetmek için harekete geçiyor.

Burada İmam Hasan'ın (a.s.) durumu özel bir durumdur; yani isyancı ve azgın bir gücün kendisine karşı kıyam ettiği Müslümanların halifesidir. İmam Hasan'ın (a.s.) bu durumda öldürülmesi Müslümanların halifesinin öldürülmesi ve hilafet merkezinin yenilgiye uğraması demektir.

İmam Hasan'ın (a.s.) öldürülmeye varacak kadar direnmesi Hz. Osman'ın kendi hilafeti dönemindeki direnişi gibidir; fakat İmam Hüseyin'in (a.s.) direnişi gibi değildir.

İmam Hüseyin (a.s.) mevcut hükümete karşı itiraz eden bir kişi konumunda idi. (İmam Hüseyin'in (a.s.) haklı bir itirazcı, İmam Hasan'ın (a.s.) ise hak imam olması ve ona bâtıl bir kişinin itiraz etmesi arasındaki farka değinmek istemiyorum, sadece toplumsal açıdan durumu açıklamak istiyorum).

Öldürülecek olsaydı (ki nihayet öldürüldü de) iftihar edilecek bir ölüm olacaktı ki öyle de oldu. Mevcut duruma, mevcut hükümete, fesadın yayılmasına karşı çıktı; onların salahiyetlerinin olmadığın ilan etti ve yirmi yıl boyunca nasıl insanlar olduklarını ortaya çıkarıp ispatladılar da. İmam Hüseyin (a.s.) öldürülünceye kadar da bu sözü üzerinde ısrarla durup ayak diretti. İmam Hüseyin'in (a.s.) kıyamı bu nedenlerden dolayı iftihar edilir bir kıyam ve yiğitçe bir duruş olarak kabul görmüş ve böyle de kalmıştır.

Bu açıdan İmam Hasan'ın (a.s.) durumu, İmam Hüseyin'in (a.s.) durumunun tam aksidir. Yani biri hilafet makamında oturmuş, diğeri ise ona itiraz ediyor; biri öldürülecek olursa Müslümanların halifesi hilafet makamında öldürülmüş olacak; bu ise İmam Hüseyin (a.s.) için dahi bir sorun olacaktı.

Nitekim İmam Hüseyin de (a.s.) birinin Resulüllah'ın (s.a.v.) yerinde ve Hazretin hilafet makamında öldürülmesini istemiyordu.

İmam Hüseyin'in (a.s.) Mekke'de öldürülmeye razı olmadığını görüyoruz. Neden acaba? Şöyle buyuruyor: "Bu durumda Mekke'nin saygınlığı çiğnenmiş olur; bu saygınlık ortadan kalkar. Nasıl olsa beni öldürecekler; neden beni Allah'ın hareminde öldürsünler ve böylece Allah'ın hareminin ve Beytullah'ın da saygınlığını çiğnesinler?"

Biz İmam Ali'yi (k.veche) görüyoruz ki; Hz. Osman'ın döneminde insanlar ayaklanınca; (ki hak üzere de ayaklanmışlardı; yani bütün itirazları yerindeydi, (bugün Ehl-i Sünnet kaynakları da Hz. Osman'a karşı olanların itirazlarının yerinde olduğunu kabul etmektedir) dolayısıyla Ali (a.s.) kendi hilafeti döneminde onları ağırlıyordu.

Osman'a itiraz edenler ve onun katilleri arasında Muhammed b. Ebubekir ve Mâlik-i Eşter gibi kişiler vardı; bunlar daha önce olduğu gibi sonraları da Emirü'l-Mü'minin Ali'nin (a.s.) özel ashabından oldular.

Hz. Ali, onların isteklerinin yerine getirilmesini çok fazla isterken, asla Hz. Osman'ın öldürülmesini istememektedir.

Nitekim Hz. Ali, Hz. Osman'ı ciddi bir şekilde savunmakta ve bu konuda Nehcü'l Belaga'da da şöyle buyurmaktadır: "Osman'ı o kadar savundum ki bu açıdan günahkâr olmaktan korktum." 

Hz. Osman'ı savunmasının nedeni onun taraftarı olduğu için miydi, yoksa bunda başka bir amaç mı güdüyordu? Elbette ki Osman taraftarı değildi, savunmasının illetini şu sözlerinden çıkarmak mümkündür: "Senin öldürülmüş halife olmandan korkuyorum.

Müslümanların halifesinin hilafet makamında öldürülmesi İslam âlemi için utanç vericidir; hilafet makamına saygısızlıktır. Bunların istekleri meşrudur, onları yerine getir, bırak bunlar çekip gitsinler."

Diğer taraftan Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.) ayaklanan insanlara, hak sözü söylemeyin, Hz. Osman'ın işlerine karışmayın; bu diretiyorsa sizler çekip gidin, evlerinizde oturun demek de istemiyordu.

Çünkü halifenin eli her ne kadar açık ve serbest olsa, haksızlıkları da bir o kadar artar. Elbette bunu insanlara açıklamıyordu; açıklamaması da gerekiyordu. Fakat Hz. Osman'ın hilafet makamınday- ken öldürülmesini de istemiyordu. Ne yazık ki Emirü'l-Mü'minin Ali'nin istemediği şey oldu.

Dolayısıyla tarihten anlaşıldığı kadarıyla İmam Hasan (a.s.) direnecek olsaydı bu, onun ölümüyle sonuçlanacaktı; bu ise imamın ve halifenin hilafet makamında öldürülmesi demekti. İmam Hüseyin'in (a.s.) öldürülmesi böyle değildi, yönetime karşı çıkan bir kişinin öldürülmesiydi. İmam Hasan (a.s.) dönemi ile İmam Hüseyin (a.s.) dönemi arasındaki farklı şartların ilki buydu.

İkinci farka gelince... İmam Hasan'ın (a.s.) ashabından birçoğu ihanet etmiş, Kûfe'de çok sayıda münafık türemiş, birçok tarihî olay ve etkenlerin sonucu Kûfe bozuk bir hâl almıştı.

Ancak her ne kadar Irak (Kûfe) ordusu zayıf duruma düşmüş idiyse de; bu, ordunun tamamen yok olduğu, Muaviye'nin orayı rahat bir şekilde elde edeceği, (hâşâ) Resulüllah'ın (s.a.v.) Mekke'yi fethettiği gibi çok kolay bir şekilde ele geçireceği anlamına gelmezdi.

Kûfe'de yaşanan büyük sıkıntılardan birisi de Haricilerin ortaya çıkmasıdır. Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.) Haricilerin ortaya çıkışını, gerçekleşen hesapsız fetihlerden kaynaklandığını düşünmektedir.

İnsanların talim ve terbiyeye tâbi olamadan, İslam ahlakıyla ve dinin ruhuyla aşina olmadan, belli prensipler doğrultusunda genişletilmesi gereken İslam sınırlarının, bunlara paralel olarak genişletilmediğini ve fitnenin kökünün de bu sorundan kaynaklandığını söylüyordu.

Nehcü'l-Belaga'da bu konu şöyle geçer: "Eğitim almayan, öğrenmeyen, İslam'ı tanımayan ve İslam'ın talimatının derinlikleri-ne aşina olmayan kişiler Müslümanların arınsa girip diğerlerinden daha fazla Müslümanlık iddiasında bulundular."

Her halükârda, Kûfe'de parçalanma ve gruplaşma meydana geldi. Ahlâk, insanlık, din ve iman ilkelerine bağlı olmayanların, söz konusu ilkelere bağlı olan insanlara oranla daha güçlü konumda olduğunu hepimiz kabul etmekteyiz. Muaviye parayla Kûfe'de büyük bir üs oluşturmuştu; sürekli Kûfe'ye gönderdiği casuslar bir taraftan bol miktarda para dağıtıp insanları satın alıyor, diğer taraftan da yaygara çıkarıp halkın moralini bozuyorlardı.

İmam Hasan (a.s.) direnecek olsaydı Muaviye'nin yüz elli bin kişilik ordusuna karşı koyabilecek en az otuz kırk bir kişilik bir ordu oluştururdu ve belki de (tarihte yer aldığı üzere) yüz bin kişilik büyük bir ordu çıkarabilirdi onun karşısına.

Fakat bütün bu çabasının karşısında elde edeceği sonuç ne olurdu? Sıffin'de Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.) Irak ordusunun daha iyi ve sayısal üstünlüğü olduğu o dönemde Muaviye'yle on sekiz ay savaştı. On sekiz ay sonra Muaviye nerdeyse tam bir yenilgiye uğramak üzereyken Kur'an sayfaların mızraklara takarak bu hile ile onları durdurmayı başarmıştı.

İmam Hasan (a.s.) savaşacak olsaydı Şam ve Irak Müslümanlarından oluşan iki büyük ordu arasında yıllarca sürecek olan bir savaş çıkar ve iki taraftan belli bir sonuca varmadan on binlerce insan ölürdü. Tarihte kaydedilen şartlara göre Muaviye'yi yenilgiye uğratma ihtimali yoktu; İmam Hasan'ın (a.s.) yenilgiye uğraması daha büyük ihtimaldi.

İmam Hasan (a.s.) iki üç yıl savaşacak, bu savaşta iki taraftan on binlerce ve belki de yüz benden fazla insan öldürecek; sonuçta, ya iki taraf da geri çekilecek ya da İmam Hasan (a.s.) hilafet makamında öldürülecek!

Gerçekten İmam Hasan (a.s.) için bir iftihar mıdır bu? Fakat İmam Hüseyin'in (a.s.) yetmiş iki kişilik bir grubu var; hatta onları da göndermek istiyor; "İsterseniz gidin; beni yalnız bırakın" diyor. Onlarda da direnip öldürülüyorlar; o da yüzdü yüz iftihar edilecek bir şekilde.

O hâlde burada şu iki fark söz konusudur:

Biri; İmam Hasan'ın (a.s.) hilafet makamında olmasıdır ve imam öldürülecek olsaydı halife hilafet makamında öldürülmüş olurdu.

Diğeri ise İmam Hasan (a.s.) hemen hemen Muaviye gücüne karşı koyabilecek bir güce sahipti ve bu savaşın başlatılması, beraberinde kabul edilir nihai bir zafer getiremeyeceği gibi uzun bir süre devam etmesine ve Müslümanlardan büyük bir grubun öldürülmesine neden olurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
İsrail terörü Suriye'de
Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay vuruldu
Dervişoğlu Grup Toplantısı'nda konuştu
'Makyajlanmış Sevr'e imza atmayacağız'
Ne görüştüler?
Adalet Bakanından açıklama
6 aylık açık 980 milyar TL
Bütçede dev açık
ABD'den savaşı körükleyecek hamle
Patriotlar sevk edilmeye başlandı
Faiz indirimi yalanlaması
Bakanlıktan 'Şimşek' açıklaması
Esad katletmedi...
Suriye'deki çatışmalarda ölü sayısı 203'e yükseldi
İsrail, Harem-i İbrahim Camisi'ni gasp etti
Filistinli belediyenin yetkilerine el koydu
Tekirdağ'da çıkan orman yangını geniş alana yayıldı
Yerleşim yerine ilerliyor
Hüseyin Baş'tan 15 Temmuz mesajı
'Egemenlik milletindir'
Erdoğan, TBMM'de konuştu
'Millet şanlı bir destan yazdı'
İsrail'in de dahil olduğu çatışmalar duracak mı?
Suriye yönetimi: Süveyda’da ateşkes ilan edildi
Özellikle gençler göç ediyor
2023'te göç veren İstanbul, geçen yıl göç aldı
"Seyirlik tehditlerini umursamadık"
Rusya'dan Trump'a şok cevap
15 Temmuz'un kara kutuları firarda
Türkiye onları neden getiremiyor?
İsrail terörü Suriye'de
Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay vuruldu
Dervişoğlu Grup Toplantısı'nda konuştu
'Makyajlanmış Sevr'e imza atmayacağız'
Ne görüştüler?
Adalet Bakanından açıklama
6 aylık açık 980 milyar TL
Bütçede dev açık
ABD'den savaşı körükleyecek hamle
Patriotlar sevk edilmeye başlandı
Faiz indirimi yalanlaması
Bakanlıktan 'Şimşek' açıklaması
Esad katletmedi...
Suriye'deki çatışmalarda ölü sayısı 203'e yükseldi
İsrail, Harem-i İbrahim Camisi'ni gasp etti
Filistinli belediyenin yetkilerine el koydu
Tekirdağ'da çıkan orman yangını geniş alana yayıldı
Yerleşim yerine ilerliyor
Hüseyin Baş'tan 15 Temmuz mesajı
'Egemenlik milletindir'
Erdoğan, TBMM'de konuştu
'Millet şanlı bir destan yazdı'
İsrail'in de dahil olduğu çatışmalar duracak mı?
Suriye yönetimi: Süveyda’da ateşkes ilan edildi
Özellikle gençler göç ediyor
2023'te göç veren İstanbul, geçen yıl göç aldı
"Seyirlik tehditlerini umursamadık"
Rusya'dan Trump'a şok cevap
15 Temmuz'un kara kutuları firarda
Türkiye onları neden getiremiyor?
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.