İmam Sadık’ın Rey ve Ahvaz Valisi’ne mektubu
Rey ahalisinden bir şahıs şöyle diyor: “Yahya b. Halid bir kimseyi bize vali tayin etti. Bir miktar vergi borcum vardı. Sürekli benden istiyorlardı. Ama ben onu ödemekten acizdim
24.10.2022 12:24:00





Rey ahalisinden bir şahıs şöyle diyor: "Yahya b. Halid bir kimseyi bize vali tayin etti. Bir miktar vergi borcum vardı. Sürekli benden istiyorlardı. Ama ben onu ödemekten acizdim.
Çünkü benden tahsil ederlerse fakir ve muhtaç bir hale düşerdim. Valinin, İmam Câfer'i sevenlerden olduğunu bana söylediler. Yine de onun yanına gitmekten korktum.
Çünkü bu haberin doğru çıkmamasından ve beni yakalamalarından ve borcumu ödemeye mecbur bırakmalarından korkuyordum.
Bu sorunun çözümü için Allah'a sığınmayı istedim. Kâbe'yi ziyaret edip İmam Sâdık'ın huzuruna vardım. Ve kendi halimden şikayet ettim. İmam, benim sözlerimi dinledikten sonra valiye şöyle bir mektup yazdı:
"Bismillahirrahmanirrahim, bil ki Allah'ın Arş'ının altında bir gölge vardır. Kardeşine ihsan eden, onun sorununu gideren veya onun kalbini şen edenden başka bir kimse o gölgenin altında yer alamaz. Ve bu senin kardeşindir. Vesselam!"
Hac amellerini yaptıktan sonra kendi şehrime geri döndüm. Geceleyin o adamın yanına gidip mülakat için izin istedim. Ve "Ben, Câfer b. Muhammed'in elçisiyim" dedim.
Valinin kendisi yalın ayak gelip kapıyı açtı. Ve iki gözümün arasından öpüp beni bağrına bastı.
İmam'ı görmekle ilgili benden soru sorduğu her defasında aynı hareketi tekrarlıyordu. (gözlerimin arasından öpüp beni bağrına basıyordu).
İmam'ın sıhhatinin yerinde olduğunu söylediğimde çok sevindi. Ve Allah'a şükretti.
Daha sonra beni evinin baş tarafına oturttu. Kendisi ise karşımda oturdu. İmam'ın ona hitaben yazmış olduğu mektubu ona teslim ettiğimde, ayağa kalkıp mektubu öptü ve okudu.
Daha sonra para ve elbise istedi, paraları dinar dinar, dirhem dirhem bölüp elbiseleri de bir bir taksim etti, hatta bölmesi mümkün olmayan malları da bana bağışlıyordu.
O böldükleri ve bağışladıkları mal ve paraları bana verdikçe, "Kardeş! Seni hoşnut ettim mi?" diye soruyordu.
Ben de cevaben, "Evet, Allah'a and olsun ki, sen benim hoşnutluk ve sevincimi arttırdın" diyordum.
Daha sonra vergi defterini istedi. Ve benim adım yazılan her şeyi, bütün borcu sildi. Ve "bu, vergi vermekten muaftır" diye bir mektup da yazıp bana verdi. Sonra onunla vedalaşıp evime döndüm.
Eve dönerken kendi kendime, "Ben bu adamın (valinin) hizmetini telafi etmekten acizim. Gelecek yıl hacca müşerref olduğumda onun benim için yaptığı şeyleri İmam'a anlatmam iyi olur" diye düşündüm.
Düşündüğümü de yaptım. Hac mevsiminde vali ile aramızda geçenleri bir bir İmam'a anlattım. İmam'ın bu duruma sevindiği yüzünden okunuyordu.
Ben, "Efendim, bu habere sevindiniz mi?" diye sordum.
İmam, "Evet, Allah'a and olsun ki, bu haber beni, Emirü'l- mü'minin Ali'yi, ceddim Resulûllah'ı ve Allah'ı hoşnut ve mesrur etti" buyurdu."
İmam Sâdık zamanında Ahvaz ve Şiraz'ın valisi olan Neccaşi isminde bir zât vardı. O, Abbasi halifeleri tarafından vali olmasına rağmen, İmam Sâdık'ı çok severdi.
İşçilerden biri İmam Câfer'in huzuruna vararak şöyle dedi: "Ahvaz ve Şiraz Valisi olan Neccaşi, sizi seven mü'min bir adamdır. Onun vergi defterinde benim için bir miktar vergi yazılıdır. Bundan dolayı ben, onlara borçluyum. Eğer uygun görürseniz benim hakkımda ona bir mektup yazarak halimi anlatınız."
İmam, valiye kısa bir mekup yazdı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, kardeşini sevindir, Allah da seni sevindirsin."
Adam mektubu alarak Neccaşi'nin yanına gitti. Neccaşi genel bir mecliste oturduğu sırada o da o meclise gelip oturdu. Meclis sakinleştiğinde mektubu Neccaşi'ye verdi. Ve bu "İmam Sâdık'ın mektubudur" dedi.
Neccaşi mektubu öpüp gözünün üzerine koyarak, "Hacetin nedir?" diye sordu.
İşçi adam, "Sizin vergi defterinizde benim adıma bir miktar borç yazılmış" dedi.
Neccaşi, "Ne kadar?" diye sordu.
İşçi adam, On bin dirhem" dedi.
O anda Neccaşi vergi defteri memurunu çağırarak ona şöyle emretti: "Bu adamın borcunu defterden sil, onu benim hesabımdan öde, onun gelecek yılının vergisi hakkında da aynı işi yap."
Daha sonra vali Neccaşi işçiye dönerek, "Seni sevindirdim mi?" diye sordu.
İşçi, "Evet" dedi.
Bu sırada vali, etrafındakilere, işçi adama bir merkep, bir hizmetçi ve bir takım elbise vermelerini de emretti. Onların her biri verildikçe, "Seni sevindirdim mi?" diye soruyordu.
İşçi adam, "evet" diyordu. O, evet dedikçe, Neccaşi bağışını arttırıyordu. Nihayet o adama şöyle dedi: "İmam Sâdık'ın mektubunu bana verdiğin zaman üzerinde oturmuş olduğum halıyı da al götür. Bundan sonra da bir ihtiyacın olduğunda benim yanıma gel."
İşçi adam halıyı da toplayıp sevinçle dışarı çıktı. Daha sonra İmam'ın yanına gelip Neccaşi'yle görüşme olayını anlattı.
İmam, Neccaşi'nin davranışını duyunca hoşnut oldu. İşçi dedi ki: "Ey Resulûllah'ın oğlu! Görüyorum ki Neccaşi'nin bana karşı davranışı sizi de hoşnut etti."
İmam, "Evet, Allah'a and olsun ki, Neccaşi, Allah'ı ve Allah'ın Peygamberini de hoşnut etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Çünkü benden tahsil ederlerse fakir ve muhtaç bir hale düşerdim. Valinin, İmam Câfer'i sevenlerden olduğunu bana söylediler. Yine de onun yanına gitmekten korktum.
Çünkü bu haberin doğru çıkmamasından ve beni yakalamalarından ve borcumu ödemeye mecbur bırakmalarından korkuyordum.
Bu sorunun çözümü için Allah'a sığınmayı istedim. Kâbe'yi ziyaret edip İmam Sâdık'ın huzuruna vardım. Ve kendi halimden şikayet ettim. İmam, benim sözlerimi dinledikten sonra valiye şöyle bir mektup yazdı:
"Bismillahirrahmanirrahim, bil ki Allah'ın Arş'ının altında bir gölge vardır. Kardeşine ihsan eden, onun sorununu gideren veya onun kalbini şen edenden başka bir kimse o gölgenin altında yer alamaz. Ve bu senin kardeşindir. Vesselam!"
Hac amellerini yaptıktan sonra kendi şehrime geri döndüm. Geceleyin o adamın yanına gidip mülakat için izin istedim. Ve "Ben, Câfer b. Muhammed'in elçisiyim" dedim.
Valinin kendisi yalın ayak gelip kapıyı açtı. Ve iki gözümün arasından öpüp beni bağrına bastı.
İmam'ı görmekle ilgili benden soru sorduğu her defasında aynı hareketi tekrarlıyordu. (gözlerimin arasından öpüp beni bağrına basıyordu).
İmam'ın sıhhatinin yerinde olduğunu söylediğimde çok sevindi. Ve Allah'a şükretti.
Daha sonra beni evinin baş tarafına oturttu. Kendisi ise karşımda oturdu. İmam'ın ona hitaben yazmış olduğu mektubu ona teslim ettiğimde, ayağa kalkıp mektubu öptü ve okudu.
Daha sonra para ve elbise istedi, paraları dinar dinar, dirhem dirhem bölüp elbiseleri de bir bir taksim etti, hatta bölmesi mümkün olmayan malları da bana bağışlıyordu.
O böldükleri ve bağışladıkları mal ve paraları bana verdikçe, "Kardeş! Seni hoşnut ettim mi?" diye soruyordu.
Ben de cevaben, "Evet, Allah'a and olsun ki, sen benim hoşnutluk ve sevincimi arttırdın" diyordum.
Daha sonra vergi defterini istedi. Ve benim adım yazılan her şeyi, bütün borcu sildi. Ve "bu, vergi vermekten muaftır" diye bir mektup da yazıp bana verdi. Sonra onunla vedalaşıp evime döndüm.
Eve dönerken kendi kendime, "Ben bu adamın (valinin) hizmetini telafi etmekten acizim. Gelecek yıl hacca müşerref olduğumda onun benim için yaptığı şeyleri İmam'a anlatmam iyi olur" diye düşündüm.
Düşündüğümü de yaptım. Hac mevsiminde vali ile aramızda geçenleri bir bir İmam'a anlattım. İmam'ın bu duruma sevindiği yüzünden okunuyordu.
Ben, "Efendim, bu habere sevindiniz mi?" diye sordum.
İmam, "Evet, Allah'a and olsun ki, bu haber beni, Emirü'l- mü'minin Ali'yi, ceddim Resulûllah'ı ve Allah'ı hoşnut ve mesrur etti" buyurdu."
Ahvaz Valisi Neccaşi'ye mektubu
İmam Sâdık zamanında Ahvaz ve Şiraz'ın valisi olan Neccaşi isminde bir zât vardı. O, Abbasi halifeleri tarafından vali olmasına rağmen, İmam Sâdık'ı çok severdi.
İşçilerden biri İmam Câfer'in huzuruna vararak şöyle dedi: "Ahvaz ve Şiraz Valisi olan Neccaşi, sizi seven mü'min bir adamdır. Onun vergi defterinde benim için bir miktar vergi yazılıdır. Bundan dolayı ben, onlara borçluyum. Eğer uygun görürseniz benim hakkımda ona bir mektup yazarak halimi anlatınız."
İmam, valiye kısa bir mekup yazdı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, kardeşini sevindir, Allah da seni sevindirsin."
Adam mektubu alarak Neccaşi'nin yanına gitti. Neccaşi genel bir mecliste oturduğu sırada o da o meclise gelip oturdu. Meclis sakinleştiğinde mektubu Neccaşi'ye verdi. Ve bu "İmam Sâdık'ın mektubudur" dedi.
Neccaşi mektubu öpüp gözünün üzerine koyarak, "Hacetin nedir?" diye sordu.
İşçi adam, "Sizin vergi defterinizde benim adıma bir miktar borç yazılmış" dedi.
Neccaşi, "Ne kadar?" diye sordu.
İşçi adam, On bin dirhem" dedi.
O anda Neccaşi vergi defteri memurunu çağırarak ona şöyle emretti: "Bu adamın borcunu defterden sil, onu benim hesabımdan öde, onun gelecek yılının vergisi hakkında da aynı işi yap."
Daha sonra vali Neccaşi işçiye dönerek, "Seni sevindirdim mi?" diye sordu.
İşçi, "Evet" dedi.
Bu sırada vali, etrafındakilere, işçi adama bir merkep, bir hizmetçi ve bir takım elbise vermelerini de emretti. Onların her biri verildikçe, "Seni sevindirdim mi?" diye soruyordu.
İşçi adam, "evet" diyordu. O, evet dedikçe, Neccaşi bağışını arttırıyordu. Nihayet o adama şöyle dedi: "İmam Sâdık'ın mektubunu bana verdiğin zaman üzerinde oturmuş olduğum halıyı da al götür. Bundan sonra da bir ihtiyacın olduğunda benim yanıma gel."
İşçi adam halıyı da toplayıp sevinçle dışarı çıktı. Daha sonra İmam'ın yanına gelip Neccaşi'yle görüşme olayını anlattı.
İmam, Neccaşi'nin davranışını duyunca hoşnut oldu. İşçi dedi ki: "Ey Resulûllah'ın oğlu! Görüyorum ki Neccaşi'nin bana karşı davranışı sizi de hoşnut etti."
İmam, "Evet, Allah'a and olsun ki, Neccaşi, Allah'ı ve Allah'ın Peygamberini de hoşnut etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.