Her varlığın yaratıcısı ve yönlendiricisi Cenab-ı Hak'tır. Onun yarattığı varlıklar içerisinde irade sahibi kılıp, sorumlu kıldığı varlıklar vardır. Bunlar da; insanlar ve cinlerdir.Tarihin her döneminde sorumlu olmasına rağmen insan, sorumluluğunun gereğini yapmamış ya da eksik yapmıştır. Uymakla yükümlü olduğu Allah'ın emir ve yasaklarını inkâr etmiş, alaya almış, hafife almış, beğenmemiş veya çirkin kabul etmiştir. Bu tür davranışların hepsi insanın İslam dairesinden çıkması için yeterli bir davranıştır.İnsanı ele aldığımızda; inanan ve inanmayan olarak sınıflandırabiliriz. İnanan (Mü'min); "Lailahe İllellah Muhammedün Resûlullah" kelime-i tevhidini dili ile söyleyip kalbi ile de tasdik eden kişidir. Bu kelime-i tevhidi söyleyerek Allah'ın emir ve yasaklarının tamamını kabul ettiğini ifade etmiş olur. İnananları başka bir ayrıma tabi tutmak veya böyle bir gayret içine girmek, kabul edilebilir bir durum değildir. İnanmayanlara gelince onları da üç sınıfa tabi tutmak mümkündür.Kâfir; Allah'ın emir ve yasaklarını açıkça inkâr eden, beğenmeyen, hafife alan ve onlara kızan kişiye denir.Münafık; Allah'ın emir ve yasaklarına inanmadığı halde inanmış gibi görünen kimseye denir.Mürted; Allah'ın emir ve yasaklarını kabul edip onlara iman ettikten sonra, tekrar bunları inkâr eden kimseye denir.İnanan insan; inandığı değerleri öğrenmek, öğretmek, yaşamak ve yaşatmakla ve bu uğurda elinden gelen tüm gayreti de ortaya koymakla mükelleftir. Bu mükellefiyetini sürdürürken önüne çıkabilecek tüm engellere ve zorlamalara göğüs gererek, bunun bir imtihan olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Dünya'ya geliş gayesinin bir imtihan olduğunu, bu imtihanı kazanmak için bazen korkuyla, açlıkla, mal eksikliğiyle, meyve eksikliğiyle bazen de canla, malla ve evlatla imtihan olacağını bilmelidir. Kendinden önceki müminlerin çektiği sıkıntı, darlık ve ıstırabın benzerini çekmeden imtihanı kazanabileceğini düşünmemelidir.İnanmayanlardan olan kâfir ve münafığın İslam toplumunda yaşama hakkı ve Müslüman olma imkânı varken; Mürtedin ise ne yaşama hakkı ne de tekrar dine dönme imkânı vardır. Günümüzdeki en büyük tehlike de budur. Allah'ın hidayet verdiği ve Müslüman olmakla şereflendirdiği insan; bilerek ya da bilmeyerek Allah'ın haram dediğine helal, helal dediğine de haram diyor ve Allah'ın emir ve yasaklarından birini beğenmemek, alay etmek, hafife almak ve kızmak suretiyle hareket ediyorsa dinden çıkmış olur, ama bunun farkına varamayabilir. Diğer taraftan Müslümanlar onun dinden çıktığını bilmez Müslüman olduğunu zannederek ona hak ve hakikati anlatarak nasihat eder ama hiçbir sonuç alamaz. Günümüz insanının durumu maalesef budur.Allah'ın insana karşılıksız ve bir lütuf olarak verdiği hidayet nuru insan tarafından korunmaz ve gereğince muhafaza edilmezse onu geri alır ve inkârında ısrar ederse de bir daha ona iade etmez. Böyle olunca da insan; ne anlatılanı anlıyor ne de anlatan bir sonuç alabiliyor.
Hasan Aydın / diğer yazıları
- Gazi Mustafa Kemal farkı / 10.10.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023