IMF ile çalışmak da, ona karşı omak da siyasi bir tercihtir. Her iki tercih ile bir anlayıştan kaynaklanmaktadır. Anlayışı, hayat tarzı, dünya görüşü, IMF ile çalışmayı zorunlu kılan bir kişinin veya bir grubun "IMF'ye karşıyım" demesi, aldatmacadır. Bunu bilmeyerek yapılanlar, hem kendilerini, hem de başkalarını aldatırlar. Bilerek yapanlar ise bir oyunun peşindedirler. Siyasi hayatta, gerkçek karşı oluşların önünü kesmek, halkı yanıltmak için, yalandan karşı oluş sergilemek çok görülmüş bir oyundur. Son günlerde bu oyun sahneleniyor. Basında IMF'ye meydan okuyan bildiriler yayımlanıyor. Amaç belli. Suyu bulandırmak, havayı karartmak, IMF'nin gerçek karşıtlarını toplumdan gizlemektir. Başka bir deyişle, IMF karşıtlığı ile toplumu bir kere daha avlamaktır.
Milliyet Gazetesi'nin köşe yazarlarından Osman Ulagay, 6 Temmuz 2003 tarihli yazısında, IMF'nin sahte karşyıtlarına dikkat çekiyor. Osman Ulagay şöyle diyor: "IMF (Uluslararası Para Fonu) ve programları kuşkusuz eleştirilebilir. Hatta sonuçlarını göze alabilen bir hükümet ben IMF programını uygulamaktan vazgeçip kendi ekonomi politikalarını izleyeceğim" de diyebilir. Bu davranışın bir mantığı vardır ve kendi koşulları içinde değerlendirilir. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, ekonomik sıkıntıların temel nedeninin "IMF politikaları" olduuna ilişkin oldukça yaygın bir kanı var. IMF'yi kovmanın halkın yararına ekonomik çözümlerin yolunu açacağına inananların hayli fazla olduğu bir ortamda, bu tercihi savunmanın siyasal bir getirisi olabileceği de meydanda. Bu nedenle aslında IMF'yi kovmayı falan düşünmeyen siyasetçilerin bile zaman zaman "IMF'ye posta koyma" hevesine kapıldıkları ve "Türkiye'yi IMF'den kurtarma" niyetlerini açıkladıkları görülüyor".
Burada görev halka düşüyor. Halk kimin gerçekten IMF karşıtı, kimin sahte karşıtlığa soyunduğunu, seçmesi gerekiyor. Şunu çok iyi bilmemiz lazım. IMF politikaları bir bütündür. Bu politikaların birçok ayağı vardır. Daha doğrusu, IMF'ye karşı olmak, farklı bir ekonomik sistemi ortaya koymayı zorunlu kılar. Bu sistem de "milli ekonomik sistemidir". Milli ekonomik sistemi benimsemeyenlerin, IMF karşıtlığı, IMF'nin ekmeğine yağ sürmektir. IMF'nin sahte karşıtları, sadece bizim ülkemizde yok. Birçok ülkede, bu karşıtlara rastlamak mümkün. Bunların taktiği şöyle. Güya IMF'ye karşıymış gibi davranıyorlar, sonra da IMF'ye teslim oluyorlar. Halka da dönüp şöyle diyorlar: "Gördünüz, IMF'ye en sert karşı koyuşu ortaya koydum, en acımasız muhalefeti yaptım. Ama ne yazık ki IMF'siz olmuyor. Bu mantığı ileri sürerek IMF'yi onaylıyorlar, desteliyorlar, temize çıkarıyorlar.
Türkiye'de, Genç Parti ve onun lideri bu görevi üstlenmiş durumda. IMF ve ABD düşmanığı yaparak oy toplamanın peşinde. Her devirde böyle pazarlamacılara benzeyen politikacılar olmuştur. Pazarlamacılar, nasıl ki, hangi malın sürümü varsa, o malı pazara götürürler, bu politikacılar da hangi fikir revaçta ise onun savunuculuğunu yaparlar. Onlar için önemli olan oy toplamaktır. Halbuki partilerin çok oy toplaması, gerçek başarı değildir. Gerçek başarı, topluma bir ideal vermek, bir ufuk göstermek, bir tez sunmaktır. Çok oy topladığı halde bu tarakta hiç bir bezi olmayan partiler olabilir. İşte bu partiler, iktidara gleseler bile, topluma hiçbir hizmet yapamazlar, arkalarında kalıcı en ufak olumlu bir iz bırakmazlar. Onun için partileri fikir, ideal ve tezleri ile değerlendirmek gerekir. Aksi halde, yine aldanmamız kaçanılmaz olur.
Çok oy toplamış partilerin durumunu görüyoruz. Sağa sola yalpalıyorlar. Halkın önünde değil, arkasında gitmeye çalışıyorlar. Hiçbir tezleri, hiçbir plan ve programları yok. Onun için tekrar uyarıyoruz. IMF'nin sahte karşıtlarının söylemlerine kanmayalım. IMF'ye karşı olmak, karşıyım demek yeterli değildir. Aslolan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş gibi yeni bir ekonomik model ortaya koymaktır. Bu modeli ortaya koyarsanız IMF karşıtlığı, o zaman bir anlam ifade eder. Bunun aksi laf-ü güzaftır.
Milliyet Gazetesi'nin köşe yazarlarından Osman Ulagay, 6 Temmuz 2003 tarihli yazısında, IMF'nin sahte karşyıtlarına dikkat çekiyor. Osman Ulagay şöyle diyor: "IMF (Uluslararası Para Fonu) ve programları kuşkusuz eleştirilebilir. Hatta sonuçlarını göze alabilen bir hükümet ben IMF programını uygulamaktan vazgeçip kendi ekonomi politikalarını izleyeceğim" de diyebilir. Bu davranışın bir mantığı vardır ve kendi koşulları içinde değerlendirilir. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, ekonomik sıkıntıların temel nedeninin "IMF politikaları" olduuna ilişkin oldukça yaygın bir kanı var. IMF'yi kovmanın halkın yararına ekonomik çözümlerin yolunu açacağına inananların hayli fazla olduğu bir ortamda, bu tercihi savunmanın siyasal bir getirisi olabileceği de meydanda. Bu nedenle aslında IMF'yi kovmayı falan düşünmeyen siyasetçilerin bile zaman zaman "IMF'ye posta koyma" hevesine kapıldıkları ve "Türkiye'yi IMF'den kurtarma" niyetlerini açıkladıkları görülüyor".
Burada görev halka düşüyor. Halk kimin gerçekten IMF karşıtı, kimin sahte karşıtlığa soyunduğunu, seçmesi gerekiyor. Şunu çok iyi bilmemiz lazım. IMF politikaları bir bütündür. Bu politikaların birçok ayağı vardır. Daha doğrusu, IMF'ye karşı olmak, farklı bir ekonomik sistemi ortaya koymayı zorunlu kılar. Bu sistem de "milli ekonomik sistemidir". Milli ekonomik sistemi benimsemeyenlerin, IMF karşıtlığı, IMF'nin ekmeğine yağ sürmektir. IMF'nin sahte karşıtları, sadece bizim ülkemizde yok. Birçok ülkede, bu karşıtlara rastlamak mümkün. Bunların taktiği şöyle. Güya IMF'ye karşıymış gibi davranıyorlar, sonra da IMF'ye teslim oluyorlar. Halka da dönüp şöyle diyorlar: "Gördünüz, IMF'ye en sert karşı koyuşu ortaya koydum, en acımasız muhalefeti yaptım. Ama ne yazık ki IMF'siz olmuyor. Bu mantığı ileri sürerek IMF'yi onaylıyorlar, desteliyorlar, temize çıkarıyorlar.
Türkiye'de, Genç Parti ve onun lideri bu görevi üstlenmiş durumda. IMF ve ABD düşmanığı yaparak oy toplamanın peşinde. Her devirde böyle pazarlamacılara benzeyen politikacılar olmuştur. Pazarlamacılar, nasıl ki, hangi malın sürümü varsa, o malı pazara götürürler, bu politikacılar da hangi fikir revaçta ise onun savunuculuğunu yaparlar. Onlar için önemli olan oy toplamaktır. Halbuki partilerin çok oy toplaması, gerçek başarı değildir. Gerçek başarı, topluma bir ideal vermek, bir ufuk göstermek, bir tez sunmaktır. Çok oy topladığı halde bu tarakta hiç bir bezi olmayan partiler olabilir. İşte bu partiler, iktidara gleseler bile, topluma hiçbir hizmet yapamazlar, arkalarında kalıcı en ufak olumlu bir iz bırakmazlar. Onun için partileri fikir, ideal ve tezleri ile değerlendirmek gerekir. Aksi halde, yine aldanmamız kaçanılmaz olur.
Çok oy toplamış partilerin durumunu görüyoruz. Sağa sola yalpalıyorlar. Halkın önünde değil, arkasında gitmeye çalışıyorlar. Hiçbir tezleri, hiçbir plan ve programları yok. Onun için tekrar uyarıyoruz. IMF'nin sahte karşıtlarının söylemlerine kanmayalım. IMF'ye karşı olmak, karşıyım demek yeterli değildir. Aslolan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş gibi yeni bir ekonomik model ortaya koymaktır. Bu modeli ortaya koyarsanız IMF karşıtlığı, o zaman bir anlam ifade eder. Bunun aksi laf-ü güzaftır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018