İnsanın hayat boyu verdiği mücadele
İnsanın hayat boyu aslında verdiği bir mücadele vardır. Nedir bu mücadele? İman, küfür mücadelesidir
17.09.2024 08:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İnsanın hayat boyu aslında verdiği bir mücadele vardır. Nedir bu mücadele? İman, küfür mücadelesidir.
Evvela bunu kendi, nefsinde verir. İblis dediğimiz, şeytan dediğimiz güç her zaman onun karşısında nefisle işbirliği yapmaya çalışır.
İşte bize düşen vazife aralarını açmak. Bağlarını koparmak, nefsi yola getirip iman ettirmek.
Nefsin emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, raziye, merziye, safiye, kâmile makamları var.
O emmâre makamı, reddir. Kimi? Hakk'ı, Allah'ı. Eğer o mertebede nefsi bırakırsan şeytanla dost olur ve seni öyle perişan ederler ki, dünyaya geldiğine pişman edip, dinsiz olarak gönderirler o tarafa. Allah'ı inkâr edersin.
Onun için kulun hazırlanacağı ve de yapacağı hakikaten çok ciddi bir müsabaka var. Son nefes müsabakası. Kiminle yapacak bu müsabakayı? İblisle yapacak. Şeytanla, nefsiyle yapacak. Onun için nefsi ölümden önce ikna etmek lazım.
Bu tarafa almak lazım. Nefsi mutmainne noktasına taşımak. O zaman o mutmain olur. Geçer senin safına. Kalır o zaman iblis tek başına, alır havasını. Anlatabildim mi? …
"İnsanoğlunun iki vadi altını olsa bir üçüncü vadi altını olmasını arzu eder…" Peygamberimizin (s.a.a.) hadisi.
"Ancak onun gözünü bir avuç toprak doyurur…"
Şimdi maddeyle insanın arzuları tatmin olmaz. İstekleri tatmin olmaz. Bunun sonu yoktur. Bütün dünya senin olsa bu seferde dersin, "yıldızlar neden gelmiyor." Böyle bir ihtiras yönü var insanın.
Zaten batılı insanlar, insanı kavrayamadı. İhtiyaç derken, ihtiyacın yerine ihtirası koydular, doymak da bilmiyorlar. Doymak nedir bilmeyen ihtiraslarına, bütün insanlığı kurban ediyorlar. Onun için ne diyorlar: Kaynaklar sınırlı…
Bakınız; bir, bunun sebebi manevi yani inançtan kaynaklanan bir sebebi var. İki, maddi.
O inançları gereği hiçbir zaman doymayacaklarını düşündükleri, doymaları için de, senin elinde olanın onun elinde olmasının mantığıyla, düşüncesiyle hep gözü senin elindedir. Kulağı senin elindedir.
Ne var? Yeraltı kaynakların? Ne var? Yerüstü zenginliklerin, bunun işte tarım arazileri, orman arazileri… ne dersen de.
Esasen dünyanın başına bela da bu. Nedir? Sınırlı. Doymuyor ki bu insan. Halbuki yiyeceği bunun iki parça ekmek, bir bardak su. Bir tabak yemek. Hadi yesin üç tabak. Hadi beş tabak getir ona! Yani doyacak.
Ama öyle bir ihtirasın kurbanı ki, adeta hiç hayat boyu doymayacak. Birinci sebep bu. Yani bu ihtirastan dolayı.
İkinci asıl sebep de arada müthiş bir mücadele var. Bilhassa İslâm dünyasıyla onların arasında. Onların genleri bunu kabul etme durumunda değil. Etmiyorlar, devamlı ters, tezat teşkil ediyor.
Bir iman küfür mücadelesi var ve Müslümanı da Allah uyarıyor: "Sakın ha, dikkat et, onlarla beraber olma dost olma! Dost olursan onlardan olursun." "Onlardansın" olursun değil. "Onlardan oldun." Böyle kesin. Niye? Dost oldun arkadaş oldun.
"Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmeyin onlar birbirlerinin dostudur. Şayet onları dost edinirseniz siz onlardansınız…" (Maide 51)
Allah Allah! Böyle şey mi olur? Evet. İbn-i Kesir bu ayet-i kerimenin tefsirinde: "Kalp o tarafa kayar" diyor. "Asla geriye dönmez."
Şimdi hayatınızda dikkat edin, görüş alışverişi, ticaretle beraber eğer gönlünü o dünyaya kaptırmışsa bir insan, onun asıl buraya dönmesi mümkün değil. Bu Allah'ın kanunu. Buna hilkat kanunu denir.
Şimdi o bakımdan iman, küfür mücadelesi nereye kadar vardır. Bir insanın son nefesine kadar vardır.
Ha! Böyle bir şey yoktur. Ne bilim? Ben onun algılamasıyla beraber yaşarım çok rahat ederim, canım ne var bundaki, deyip de değerlerini kendi değerlerinin yerine geçirirse ayet diyor işte. fe innehu minhum/Onlardansın!" onlardan oldun.
Bize düşen vazife bu iman küfür mücadelesinde evvela kalp dünyamızı sağlama almak. Bizim hiçbir şeye ihtiyacımız yok.
Adam, kendi servetini kendi varlığını amade kılıyor. Kime? Ona. Bir de onun kendinden güçlü olduğunu vehmediyor. Şu imansızlığa bak ya!
O geliyor, o senin servetinde, geleceğini -değil mi?- imar etmeye çalışıyor. Geleceğini hazırlamaya çalışıyor…
Afrika'ya bakın. Onların yeraltı kaynaklarını, yerüstü zenginliklerini hatta insanlarını köleleştirdiler.
Şimdi biz, bu kafalara en güçlü insanlar diyoruz. Allah, seni ıslah etsin. Ne gücü be! Bu hain. Bunun ölçüsü yok. Niçin böyle bu? Ne zamana kadar devam edecek?
Ne kadar dost olursak olalım, onların gözü, bizim dinimizde, imanımızda toprağımızda, vatanımızda, insanımızda…" (Prof. Dr. Haydar Baş Ramazan Sohbetlerinden)
Evvela bunu kendi, nefsinde verir. İblis dediğimiz, şeytan dediğimiz güç her zaman onun karşısında nefisle işbirliği yapmaya çalışır.
İşte bize düşen vazife aralarını açmak. Bağlarını koparmak, nefsi yola getirip iman ettirmek.
Nefsin emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, raziye, merziye, safiye, kâmile makamları var.
O emmâre makamı, reddir. Kimi? Hakk'ı, Allah'ı. Eğer o mertebede nefsi bırakırsan şeytanla dost olur ve seni öyle perişan ederler ki, dünyaya geldiğine pişman edip, dinsiz olarak gönderirler o tarafa. Allah'ı inkâr edersin.
Onun için kulun hazırlanacağı ve de yapacağı hakikaten çok ciddi bir müsabaka var. Son nefes müsabakası. Kiminle yapacak bu müsabakayı? İblisle yapacak. Şeytanla, nefsiyle yapacak. Onun için nefsi ölümden önce ikna etmek lazım.
Bu tarafa almak lazım. Nefsi mutmainne noktasına taşımak. O zaman o mutmain olur. Geçer senin safına. Kalır o zaman iblis tek başına, alır havasını. Anlatabildim mi? …
"İnsanoğlunun iki vadi altını olsa bir üçüncü vadi altını olmasını arzu eder…" Peygamberimizin (s.a.a.) hadisi.
"Ancak onun gözünü bir avuç toprak doyurur…"
Şimdi maddeyle insanın arzuları tatmin olmaz. İstekleri tatmin olmaz. Bunun sonu yoktur. Bütün dünya senin olsa bu seferde dersin, "yıldızlar neden gelmiyor." Böyle bir ihtiras yönü var insanın.
Zaten batılı insanlar, insanı kavrayamadı. İhtiyaç derken, ihtiyacın yerine ihtirası koydular, doymak da bilmiyorlar. Doymak nedir bilmeyen ihtiraslarına, bütün insanlığı kurban ediyorlar. Onun için ne diyorlar: Kaynaklar sınırlı…
Bakınız; bir, bunun sebebi manevi yani inançtan kaynaklanan bir sebebi var. İki, maddi.
O inançları gereği hiçbir zaman doymayacaklarını düşündükleri, doymaları için de, senin elinde olanın onun elinde olmasının mantığıyla, düşüncesiyle hep gözü senin elindedir. Kulağı senin elindedir.
Ne var? Yeraltı kaynakların? Ne var? Yerüstü zenginliklerin, bunun işte tarım arazileri, orman arazileri… ne dersen de.
Esasen dünyanın başına bela da bu. Nedir? Sınırlı. Doymuyor ki bu insan. Halbuki yiyeceği bunun iki parça ekmek, bir bardak su. Bir tabak yemek. Hadi yesin üç tabak. Hadi beş tabak getir ona! Yani doyacak.
Ama öyle bir ihtirasın kurbanı ki, adeta hiç hayat boyu doymayacak. Birinci sebep bu. Yani bu ihtirastan dolayı.
İkinci asıl sebep de arada müthiş bir mücadele var. Bilhassa İslâm dünyasıyla onların arasında. Onların genleri bunu kabul etme durumunda değil. Etmiyorlar, devamlı ters, tezat teşkil ediyor.
Bir iman küfür mücadelesi var ve Müslümanı da Allah uyarıyor: "Sakın ha, dikkat et, onlarla beraber olma dost olma! Dost olursan onlardan olursun." "Onlardansın" olursun değil. "Onlardan oldun." Böyle kesin. Niye? Dost oldun arkadaş oldun.
"Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmeyin onlar birbirlerinin dostudur. Şayet onları dost edinirseniz siz onlardansınız…" (Maide 51)
Allah Allah! Böyle şey mi olur? Evet. İbn-i Kesir bu ayet-i kerimenin tefsirinde: "Kalp o tarafa kayar" diyor. "Asla geriye dönmez."
Şimdi hayatınızda dikkat edin, görüş alışverişi, ticaretle beraber eğer gönlünü o dünyaya kaptırmışsa bir insan, onun asıl buraya dönmesi mümkün değil. Bu Allah'ın kanunu. Buna hilkat kanunu denir.
Şimdi o bakımdan iman, küfür mücadelesi nereye kadar vardır. Bir insanın son nefesine kadar vardır.
Ha! Böyle bir şey yoktur. Ne bilim? Ben onun algılamasıyla beraber yaşarım çok rahat ederim, canım ne var bundaki, deyip de değerlerini kendi değerlerinin yerine geçirirse ayet diyor işte. fe innehu minhum/Onlardansın!" onlardan oldun.
Bize düşen vazife bu iman küfür mücadelesinde evvela kalp dünyamızı sağlama almak. Bizim hiçbir şeye ihtiyacımız yok.
Adam, kendi servetini kendi varlığını amade kılıyor. Kime? Ona. Bir de onun kendinden güçlü olduğunu vehmediyor. Şu imansızlığa bak ya!
O geliyor, o senin servetinde, geleceğini -değil mi?- imar etmeye çalışıyor. Geleceğini hazırlamaya çalışıyor…
Afrika'ya bakın. Onların yeraltı kaynaklarını, yerüstü zenginliklerini hatta insanlarını köleleştirdiler.
Şimdi biz, bu kafalara en güçlü insanlar diyoruz. Allah, seni ıslah etsin. Ne gücü be! Bu hain. Bunun ölçüsü yok. Niçin böyle bu? Ne zamana kadar devam edecek?
Ne kadar dost olursak olalım, onların gözü, bizim dinimizde, imanımızda toprağımızda, vatanımızda, insanımızda…" (Prof. Dr. Haydar Baş Ramazan Sohbetlerinden)