Batılı ülkelerin demokrasi, özgürlük ve insan hakkı anlayışının ne anlama geldiğini dün Irak’ta gördük bugün de Libya’da görüyoruz.
Irak’a Amerikan demokrasisi milyonlarca masum insanın katledilmesiyle geldi. Ardından devlet iradesi ortadan kaldırıldı, kukla idareciler getirildi. Irak’ın toprak bütünlüğü, üniter yapısı darmadağın oldu. Irak’ın kuzeyinde kendi parlamentosu, ordusu, bayrağı olan kendi parasını basan ve pasaportla girilebilen özerk bir bölge oluştu. Şii ve Sünni çatışması da körüklenmeye devam ediyor.
ABD demokrasisi Irak’a kan, gözyaşı, bölünme ve parçalanma getirdi.
Bugün aynı kaderi, yine Batılıların demokrasisinin getirildiği Libya yaşıyor.
Libya’da Batılıların linç ettirdiği Kaddafi öyle ya da böyle ülkeyi bir arada tutuyordu, üniter yapı vardı, devlet milletine hizmet sunuyordu, güvenliği sağlayan bir ordu vardı.
İçeriden ve dışarıdan yapılan işgal faaliyetiyle Kaddafi devre dışı bırakılınca, fazla zaman geçmediği halde aynen Irak’ta olduğu gibi bölünme ve parçalanma sesleri yükselmeye başladı.
Libya’da zengin petrol yataklarının bulunduğu doğudaki Sirenayka (Barka) bölgesi özerkliğini ilan etti. Karar, Bingazi’de aralarında aşiret liderleri ve milis komutanlarının da bulunduğu 2000 kişinin katıldığı bir toplantıda alındı.
Toplantıda liman kenti Sirte’den Mısır sınırına kadar olan bölgeyi kapsayan Sirenayka’nın hükümet tarafından yıllarca ihmal edildiği iddiasıyla bundan böyle yarı–özerk yapı içinde yerel meselelerde bölge halkının söz sahibi olacağı belirtildi.
Şeyh Ahmed Zübeyir’in bölge lideri seçildiği toplantıda, bölge için federal sistemin tek seçenek olduğu belirtildi.
Toplantıdan sonra bir açıklama yapan sözcü Deir Elheyri, kararı bölgesel askeri liderlerle siyasilerin ve aşiret liderlerinin de desteklediğini söyledi.
Kaddafi öncesinde Libya Trablus, Fizan ve Sirenayka olmak üzere üç bölgeden oluşuyordu.
Anlaşılan özerklik ilanı sadece Sirenayka ile sınırlı kalmayacak. Çok kısa zamanda Trablus ve Fizan da devreye girecek. Emin olun ki onlar da özeklik bayrağını açmak için zaman kolluyorlar.
Bu üç bölgenin bir arada olarak üniter Libya’yı oluşturması Kaddafi’nin varlığı sayesindeydi.
Şimdi neden Kaddafi’nin devre dışı bırakıldığını daha net görüyoruz.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bulunan ve halihazırda Amerikan demokrasisi(!) getirilmemiş olan İslam ülkelerinin liderleri Irak ve Libya örneğinden ders çıkarmalıdır.
Çok iyi taşeron olabilirsiniz, BOP’un eşbaşkanlığını dahi yürütüyor olabilirsiniz ama unutmayın ki sizin varlığınız bölünmeyi engelliyorsa Batı dünyası sizi devre dışı bırakmaktan asla vazgeçmeyecektir.
Eğer varlığınız bölünmeye yol açıyorsa, bölünme gerçekleştikten sonra zaten sizin de bir kıymetiniz kalmayacaktır. Maruz kalacağınız kader deliğe süpürülmek olacaktır.
Yani taşeron olunduğu vakit, iktidar koltuğunda kalabilmek asla mümkün değildir.
O halde yapılması gereken milli temeller üzerinde güçlü bir ulus devlet oluşturmaktır.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Sosyal Devlet- Milli Devlet” tezi büyük önem arzetmektedir.
Prof. Dr Baş’ın ifadesiyle, “Sosyal Devlet-Milli Devlet” tezi, sömürüden uzak bir bağımsızlığın, demokrasinin, devletin ve milletin bir ve beraber yaşayabilmesinin, tüm dünyaya açık olmasına rağmen hiçbir dış güce ihtiyaç duymadan kalkınabilmenin adıdır.”
Irak’a Amerikan demokrasisi milyonlarca masum insanın katledilmesiyle geldi. Ardından devlet iradesi ortadan kaldırıldı, kukla idareciler getirildi. Irak’ın toprak bütünlüğü, üniter yapısı darmadağın oldu. Irak’ın kuzeyinde kendi parlamentosu, ordusu, bayrağı olan kendi parasını basan ve pasaportla girilebilen özerk bir bölge oluştu. Şii ve Sünni çatışması da körüklenmeye devam ediyor.
ABD demokrasisi Irak’a kan, gözyaşı, bölünme ve parçalanma getirdi.
Bugün aynı kaderi, yine Batılıların demokrasisinin getirildiği Libya yaşıyor.
Libya’da Batılıların linç ettirdiği Kaddafi öyle ya da böyle ülkeyi bir arada tutuyordu, üniter yapı vardı, devlet milletine hizmet sunuyordu, güvenliği sağlayan bir ordu vardı.
İçeriden ve dışarıdan yapılan işgal faaliyetiyle Kaddafi devre dışı bırakılınca, fazla zaman geçmediği halde aynen Irak’ta olduğu gibi bölünme ve parçalanma sesleri yükselmeye başladı.
Libya’da zengin petrol yataklarının bulunduğu doğudaki Sirenayka (Barka) bölgesi özerkliğini ilan etti. Karar, Bingazi’de aralarında aşiret liderleri ve milis komutanlarının da bulunduğu 2000 kişinin katıldığı bir toplantıda alındı.
Toplantıda liman kenti Sirte’den Mısır sınırına kadar olan bölgeyi kapsayan Sirenayka’nın hükümet tarafından yıllarca ihmal edildiği iddiasıyla bundan böyle yarı–özerk yapı içinde yerel meselelerde bölge halkının söz sahibi olacağı belirtildi.
Şeyh Ahmed Zübeyir’in bölge lideri seçildiği toplantıda, bölge için federal sistemin tek seçenek olduğu belirtildi.
Toplantıdan sonra bir açıklama yapan sözcü Deir Elheyri, kararı bölgesel askeri liderlerle siyasilerin ve aşiret liderlerinin de desteklediğini söyledi.
Kaddafi öncesinde Libya Trablus, Fizan ve Sirenayka olmak üzere üç bölgeden oluşuyordu.
Anlaşılan özerklik ilanı sadece Sirenayka ile sınırlı kalmayacak. Çok kısa zamanda Trablus ve Fizan da devreye girecek. Emin olun ki onlar da özeklik bayrağını açmak için zaman kolluyorlar.
Bu üç bölgenin bir arada olarak üniter Libya’yı oluşturması Kaddafi’nin varlığı sayesindeydi.
Şimdi neden Kaddafi’nin devre dışı bırakıldığını daha net görüyoruz.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bulunan ve halihazırda Amerikan demokrasisi(!) getirilmemiş olan İslam ülkelerinin liderleri Irak ve Libya örneğinden ders çıkarmalıdır.
Çok iyi taşeron olabilirsiniz, BOP’un eşbaşkanlığını dahi yürütüyor olabilirsiniz ama unutmayın ki sizin varlığınız bölünmeyi engelliyorsa Batı dünyası sizi devre dışı bırakmaktan asla vazgeçmeyecektir.
Eğer varlığınız bölünmeye yol açıyorsa, bölünme gerçekleştikten sonra zaten sizin de bir kıymetiniz kalmayacaktır. Maruz kalacağınız kader deliğe süpürülmek olacaktır.
Yani taşeron olunduğu vakit, iktidar koltuğunda kalabilmek asla mümkün değildir.
O halde yapılması gereken milli temeller üzerinde güçlü bir ulus devlet oluşturmaktır.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Sosyal Devlet- Milli Devlet” tezi büyük önem arzetmektedir.
Prof. Dr Baş’ın ifadesiyle, “Sosyal Devlet-Milli Devlet” tezi, sömürüden uzak bir bağımsızlığın, demokrasinin, devletin ve milletin bir ve beraber yaşayabilmesinin, tüm dünyaya açık olmasına rağmen hiçbir dış güce ihtiyaç duymadan kalkınabilmenin adıdır.”
Murat Çabas / diğer yazıları
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024