İş çığrından çıkmadan...

Geçtiğimiz hafta Fatih Camii'nde Cuma namazı çıkışı gösteri yapan Hizb-ut Tahrir örgütüne yönelik polisin yeterli müdahaleyi yapmadığı suçlamasına ilişkin açıklama yapan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah "Biz yakalıyoruz, onlar bırakıyor" sözleriyle sistemdeki çarpıklığı bir anda gündemin başköşesine taşıyıvermişti. Bu söylemle zan altında kalan İçişleri Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı ise hiç gecikmeden gelmişti İngiltere'den: "Sen işini yap".Her gün olayların içinde olan İstanbul Emniyet Müdürü bu senaryoyu kafasından uydurmadığına göre, bu bir realite.Kapkaç, hırsızlık ve toplumsal olaylarda aynı kişilerin onlarca defa aynı suçu işlemesinden dolayı vatandaşa da illallah ettiren bu acı sistem gerçeği Sayın Cerrah'ı da rahatsız etmiş anlaşılan. Bu gerçekten yola çıkarak şu olayı bir irdeleyelim...Yer Mardin'in Nusaybin İlçesi, tarih 4 Eylül 2005.23 yaşındaki Ziver Demirbağ adlı PKK'lı teröristin cenaze töreninde atılan sloganlar ise aynen şunlar: 'Dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan', 'HPG (PKK'nın silahlı kanadı) misillemeye, gerilla cepheye'.Yaklaşık 2 bin kişinin ve DEHAP'lı belediye başkanı Mehmet Tanhan'ın da katılımıyla gerçekleştirilen cenaze töreninde bu sloganlar atılırken, polise taş yağmuru ve sonrasında çıkan arbedede gözaltına alınan 9 kişi... Suçlu bununan ise 2 kişi.Evet, yalnızca 2 kişi!Acaba tekrardan nasıl olsa bırakılacak diye mi diğerlerine el sürülmemişti?Orası muamma.2 bin kişinin Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bölücü ve yıkıcı provokasyona karşı polis orada bin kişiyi gözaltına alsaydı ne olacaktı peki? Bu da cevabı düşünülecek bir soru.Ama bana sorarsanız bu sloganı atan hiçbir insanın bu ülke sınırları içerisinde demir parmaklıklar dışında yaşama hakkı ve hürriyeti yoktur. Hatta Türk askeri ve polisine karşı kurşun sıkma çağrısı yapan bu insanların, bırakın demir parmaklıklar ardında yaşamayı, bu ülkenin vatandaşlarıyla belki aynı havayı bile teneffüs etme hakkı dahi yoktur. Çünkü bu yapılanlar açık açık terördür. Kürt kardeşlerimizle de uzaktan yakından alakası yoktur. Hatırlayın! Hukuki tabirle "adam öldürmeye tam teşebbüs" diye bir olay vardır. Ve bu işe girişen şahıs TCK'nın hangi kanunun bilmem hangi fıkrasına göre cezaya çarptırılır ve cezasını çeker. Peki ya bu ne?Bırakın bir kişinin canına kast etmeyi, adamlar cumhuriyet rejimini yıkmaya, içindekilerin canına kastetmeye çağırıyor insanları. Bölücülük yapıyor, infial uyandırıyor, iç savaşa kışkırtıyor, bu suç değil mi?2 bin kişiden 2 tanesi mi attı bu sloganları.Ve sen bu cenaze törenin bu şekilde yapılmasına ve bu sloganların atılmasına izin veriyorsun, daha doğrusu göz yumuyorsun. 3 Ekim diye diye polisin elini kolunu bağlayanlar!..Bu düpedüz acziyettir!Bu olay polisin 3 Ekim acziyetidir. 3 Ekime kadar olaylara müdahale etmeme doğrultusunda kendini mecbur hisseden polis, kasıltı çıkartılan toplumsal olayların altında ezilmiştir.Gerek yakalanamayan Hizb-ut Tahrir lideri Yılmaz Çelik'in hala firarda olması, gerekse her terörist cenazesinde olduğu gibi bu cenazede de bölücü sloganlar atan diğer teröristlerin elini kolunu sallaya sallaya gezmeleri, kimlerin kimler için elinin kolunun bağlandığının açık bir kanıtıdır.Ve tüm bunların ardından Sayın Başbakan vatandaşa sağduyu çağrısı yapmaktadır. Bizde bu sütunlardan iletelim, vatandaşın sağduyulu davranması için birilerinin bu anarşistlerin sesini kesmesi lazım sayın Başbakan.Bu millet ırzına, namusuna, vatanına dil ve el uzatanı asla affetmez. Sen bu milletin eli-dili olabilirsen ancak bu millete sağduyu çağrısı yapabilirsin. Ancak o zaman sağduyulu olabilir bu millet. Yoksa polisin elini kolunu bağlamak, vatandaşı çileden çıkarmaktan başka hiçbir işe yaramaz.Not: Olayların bir sonraki günü, yine terörist cenazelerinde, Adana ve Hakkari'de benzeri olaylar meydana gelmiştir. Bu olaylarda da aynı sloganlar atılmış, aynı senaryo oynanmıştır.