Allah'ın razı olduğu İslam dini, elbette ki, hilafeti Sakife'de bir oldubittiyle ele geçirenlerin yaşadıkları ya da Ehl-i Beyt'e zulmetmiş, dini siyasetlerine alet etmiş, hilafeti saltanata dönüştürmüş olan Emevilerin yaşadıkları şeyler değildir.
Peygamber'in Ehl-i Beyt'ini hiçe sayanlar, hatta onlara lanet okuyacak kadar ileri gidenler, Peygamber'in ashabını, evlatlarını acımasızca katledenler nasıl dini temsil edebilirler ki? Kendileri dinden nasiptar değil.
Din, şekille görüntü ile alakalı değildir; din, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, tevazudur, kanaattir, cömertliktir, sabırdır, şükürdür, imandır, ibadettir, yani kısaca din güzel ahlaktır. Kur'an'da güzel ahlakı methedilenler, Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt'idir.
Ve günümüze kadar da gerçek İslam'ı; Kur'an'ı ve Peygamber'in yaşantısını dosdoğru hayatlarına geçiren Ehl-i Beyt nesli taşımıştır.
Bunun böyle olacağını Hz. Peygamber; gerek Veda Hutbesi'nde, "Size iki ağır emanet bırakıyorum: Allah'ın kitabı Kur'an ve ıtretim Ehl-i Beyt'imdir" diyerek, gerekse Gadir-i Hum Hutbesi'nde İmam Ali efendimizin elini kaldırarak tüm dünyaya ilan etmiştir.
Prof. Dr. Baş, Ehl-i Beyt Külliyatı'nın güzide eserlerinden Hz. Fatıma kitabında, Hz. Fatıma ve evlatlarıyla ilgili şunları ifade etmektedir:
"Hz. Fatıma (a.s.) beş çocuk dünyaya getirmiştir: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Muhsin. Beşinci çocuğu olan Muhsin, biat günü yaşanan acı olaylarda karnında vefat etmiştir, ölü doğmuştur. Hz. Fatıma'yı babası Hz. Peygamber (s.a.v.) terbiye etmiştir.
Bu, hayata bakış açısına yansımış, attığı her adımda, aldığı her nefeste Cenab-ı Hakk'ı hatırlayan ve O'nun rızasını arayan bir kul olmuştur.
Yetiştirdiği çocuklarına da bu hayat felsefesi ile bir terbiye kazandırmıştır. Yetiştirdiği evlatlar, İslam'ın yayılmasında ve muhafazasında örnek kahramanlar olmuştur. Bu neslin devamı, dini bu günlere kadar bozulmadan muhafaza eden imamlardır.
İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.) İslam'ın yayılmasında canlarını esirgemeyen mü'minler olmuşlardır. Hz. Zeynep ve Hz. Ümmü Gülsüm, Kerbela olayından sonra yaptıkları hutbelerle Ben-i Ümeyye'nin zalim tavrını dünyaya haykırabilmişlerdir.
Çünkü onları yetiştiren Hz. Fatıma'dır."
Bir Sünni eser olan Kenzü'l-Ummal'de Hz. Fatıma'nın evlatları ile ilgili olarak şu hadis yer almaktadır: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Her babanın evlatları, baba tarafına intisab eder; Fatıma'nın çocukları hariç. Çünkü onların velisi ve babası Benim; onlar Benim toprağım ile yoğrulmuşlardır. Vay olsun onların faziletlerini inkâr edenlere. Kim onları severse, Allah onu sever ve kim onlara buğzederse (onlara düşman olursa) Allah da ona buğzeder."
Onlar güzel ahlakın en muşahhas örnekleridir. Bakın sadece cimrilik ve cömertlikle ilgili bir örnek aktaralım. İmam Hasan (a.s.) annesi Fatıma'nın (a.s.) şöyle dediğini rivayet eder:
Rasulullah Bana dedi ki: "Cimrilikten sakının. Çünkü cimrilik saygın ve onurlu bir kimsede bulunmaması gereken bir hastalıktır. Cimrilikten sakın. Çünkü cimrilik kökü cehennemde, dalları dünyada olan bir ağaçtır. Kim bu ağacın bir dalına asılırsa, onu cehenneme götürür. Cömert ol. Çünkü cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır ve dalları yeryüzüne sarmıştır. Kim bu ağacın bir dalından tutarsa, bu dal onu cennete götürür."
Güzel ahlak, Ehl-i Beyt'e Hz. Peygamber'in mirasıdır. Rasulullah (s.a.v.) sonunda vefat ettiği hastalıktan dolayı yatağa düştüğü günlerde, Fatıma (a.s.), Hasan ve Hüseyin'i alıp Rasulullah'ın yanına getirdi ve şöyle dedi:
"Ya Rasulullah, şu ikisine miras olarak bir şey bırakmıyor musun?"
Buyurdu ki: "Hasan'a heybetimi ve liderliğimi, Hüseyin'e de cesaretimi ve Fatıma'ya cömertliğimi bırakıyorum."
Onlar, maddi ve manevi her sahada en öndeydiler.
Hz. Aişe'den şöyle rivayet ediliyor: "Fatıma'nın evlatları dışında hiç kimsenin, Fatıma gibi sarih bir lehçe ile konuştuğunu görmedim."
Hz. Peygamberin ifadesiyle, Allah'ın bir kuluna olan muamelesini, o kulun Hz. Fatıma'ya ve O'nun evlatlarına olan muamelesi belirliyor.
Rasulullah (s.a.v.) Fatıma'ya (a.s.) şöyle buyurdu: "Gerçekten Allah, Senin gazabın (hoşnutsuzluğun) için gazap eder ve Senin hoşnutluğun için de hoşnut olur."
Peygamber (s.a.v.) Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Fatıma'ya bakarak şöyle buyurmuştur: "Ben sizinle savaşan kimselerle savaşır ve sizinle barışan kimselerle de barışırım."
Vay Hz. Fatıma'yı üzenlere! Vay Hz. Fatıma evlatlarına zulmedenlere! Onlar, Allah'ın gazaplandığı ve Allah'ın harp ilan ettiği kimseler. Onlara ne dünyalarında hayır vardır, ne de ahiretlerinde.
Hz. Fatıma ve evlatları, kıyamet sabahına kadar dinin temsilcileridir, yol göstericileridir, Allah'ın muradı ve rızası onlardadır ve onlarla gerçek manada beraber olanlardadır.
Onları doğru olarak tanımak için mutlaka Prof. Dr. Baş'ın Ehl-i Beyt Külliyatı'nı ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabını okuyun. İslam'ın ruhu olan Ehl-i Beyt'i tanımak boynumuzun borcudur, bunu da sağlam kaynaklardan sağlamalıyız.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024