Zikirle ilgili bazı tespitler* Prof. Dr Haydar Baş
Ebu Abdurrahman es Sülemi'den dinledim. O da Hüseyin oğlu Abdullah'dan, o da Ebu Muhammed El Belazuri'den o da Bekir oğlu Abdurrahman'dan, o da Zü'n-Nûn Mısri'den dinledi: "Kim ki hakikat üzerinde Allah'ı anarsa zikirden ötürü herşeyi unutur. Allah onu her şeyden korur ve zikir onun için herşeyin yerine geçer."
Ebu Abdurrahman'dan dinledim. Üstad Ebu Ali Ed Dekkak'dan soruyordu: "Zikir mi, yoksa fikir mi daha tamamdır? Acaba şeyhin bu husustaki fikri nedir?" Ebu Abdurrahman: "Bana göre zikir, fikirden daha tamamdır. Çünkü Cenab-ı Hak zikirle vasıflandırmıştır nefsini. Fakat fikirle vasıflandırmamıştır. Binaenaleyh Hak Teala'ya vasıf olan; olmayan ve halkın özelliği olan bir mânâdan daha tamamdır." Bu sözü üstad Ebu Ali güzel saydı.
Bir haberde varid olmuştur: Cebrail, Allah Resulü'ne dedi ki: "Allahu Teala ferman ediyor: Ey Muhammed hiçbir ümmete vermediğimi senin ümmetine verdim." Bunun üzerine Resulullah (sav) Cebrail'den sordu: "Ey Cebrail o nedir?" Cebrail (as) cevap buyurdu: "O Hak Teala'dan, 'Beni anınız ki, sizi anayım.' âyet-i celilesidir. Bu ümmetten başka bu hiçbir ümmete söylenmemiştir."
Hasan El Basri: "Taatı üç şeyde arayınız: Namazda, zikirde, Kur'an okumakta. Eğer bulursanız ne ala, aksi takdirde biliniz ki, kapı kapalıdır." demiştir.
Sufyan-ı Sevri: " Herşeyin bir felaketi vardır. Allah'ı bilenin felaketi ise zikirden kesilmesidir." demiştir.
İmam-ı Gazali'nin zikirle
ilgili bazı tespitleri
Davud (as) demiştir ki, "Allah'ım eğer ben zikir meclisini bırakıp da gafillerin meclislerine gidersem, zikir meclisinde ayağımı kır da beni orada bırak, o zaman benim ayağımı kırışın bana inam ettiğin bir nimet olur." Ebu Hüreyre ise, "Biz insanlar nasıl gökteki yıldızları parlak görüyorsak, sema ehli olan melekler de, yeryüzünde zikir yapılan evleri karanlık dünya üzerinde yıldızlar gibi nurlu görerek zikir yapılan evleri seçerler." demiştir. Süfyan İbn-i Üyeyne diyor ki: "Bir cemaat toplanıp da Allah'ı zikre başladıklarında şeytan ve dünya oradan kaçarlar. Şeytan dünyaya sorar: Görüyor musun bunlar ne yapıyorlar? Dünya cevaben der ki: Şimdi onları bırak, zikirlerini bırakıp dağıldıklarında onları sana teslim ederim." Ebu Hüreyre diyor ki: "Bir gün çarşıya gittim. Çarşı halkına dedim ki: 'Siz burada ne duruyorsunuz. Halbuki mescidde Resulullah Efendimiz'in mirası paylaşılıyor.' Herkes camiye koştular ve çarşıyı terkettiler, fakat mescidde miras göremediler. O zaman bana dediler ki: 'Biz mescidde taksim edilen bir miras göremedik.' Ben ise, 'O zaman ne gördünüz?' dedim. Dediler ki: 'Biz Allah'ı zikreden bir cemaat ile Kur'an okuyanlardan başka birşey görmedik.' Ben de: 'İşte Peygamberimizin mirası bunlardır.' dedim."
Buradan anlaşılan şeylerden biri şudur: Demek ki, gerek Asr-ı Saadette, gerekse Hulafe-i Raşidin devrinde müslümanlar camide toplanıp topluca zikrederlerdi. Yani camide topluca zikir yapmak, sonradan ortaya çıkmış bir bid'at değildir.
Ebu Abdurrahman es Sülemi'den dinledim. O da Hüseyin oğlu Abdullah'dan, o da Ebu Muhammed El Belazuri'den o da Bekir oğlu Abdurrahman'dan, o da Zü'n-Nûn Mısri'den dinledi: "Kim ki hakikat üzerinde Allah'ı anarsa zikirden ötürü herşeyi unutur. Allah onu her şeyden korur ve zikir onun için herşeyin yerine geçer."
Ebu Abdurrahman'dan dinledim. Üstad Ebu Ali Ed Dekkak'dan soruyordu: "Zikir mi, yoksa fikir mi daha tamamdır? Acaba şeyhin bu husustaki fikri nedir?" Ebu Abdurrahman: "Bana göre zikir, fikirden daha tamamdır. Çünkü Cenab-ı Hak zikirle vasıflandırmıştır nefsini. Fakat fikirle vasıflandırmamıştır. Binaenaleyh Hak Teala'ya vasıf olan; olmayan ve halkın özelliği olan bir mânâdan daha tamamdır." Bu sözü üstad Ebu Ali güzel saydı.
Bir haberde varid olmuştur: Cebrail, Allah Resulü'ne dedi ki: "Allahu Teala ferman ediyor: Ey Muhammed hiçbir ümmete vermediğimi senin ümmetine verdim." Bunun üzerine Resulullah (sav) Cebrail'den sordu: "Ey Cebrail o nedir?" Cebrail (as) cevap buyurdu: "O Hak Teala'dan, 'Beni anınız ki, sizi anayım.' âyet-i celilesidir. Bu ümmetten başka bu hiçbir ümmete söylenmemiştir."
Hasan El Basri: "Taatı üç şeyde arayınız: Namazda, zikirde, Kur'an okumakta. Eğer bulursanız ne ala, aksi takdirde biliniz ki, kapı kapalıdır." demiştir.
Sufyan-ı Sevri: " Herşeyin bir felaketi vardır. Allah'ı bilenin felaketi ise zikirden kesilmesidir." demiştir.
İmam-ı Gazali'nin zikirle
ilgili bazı tespitleri
Davud (as) demiştir ki, "Allah'ım eğer ben zikir meclisini bırakıp da gafillerin meclislerine gidersem, zikir meclisinde ayağımı kır da beni orada bırak, o zaman benim ayağımı kırışın bana inam ettiğin bir nimet olur." Ebu Hüreyre ise, "Biz insanlar nasıl gökteki yıldızları parlak görüyorsak, sema ehli olan melekler de, yeryüzünde zikir yapılan evleri karanlık dünya üzerinde yıldızlar gibi nurlu görerek zikir yapılan evleri seçerler." demiştir. Süfyan İbn-i Üyeyne diyor ki: "Bir cemaat toplanıp da Allah'ı zikre başladıklarında şeytan ve dünya oradan kaçarlar. Şeytan dünyaya sorar: Görüyor musun bunlar ne yapıyorlar? Dünya cevaben der ki: Şimdi onları bırak, zikirlerini bırakıp dağıldıklarında onları sana teslim ederim." Ebu Hüreyre diyor ki: "Bir gün çarşıya gittim. Çarşı halkına dedim ki: 'Siz burada ne duruyorsunuz. Halbuki mescidde Resulullah Efendimiz'in mirası paylaşılıyor.' Herkes camiye koştular ve çarşıyı terkettiler, fakat mescidde miras göremediler. O zaman bana dediler ki: 'Biz mescidde taksim edilen bir miras göremedik.' Ben ise, 'O zaman ne gördünüz?' dedim. Dediler ki: 'Biz Allah'ı zikreden bir cemaat ile Kur'an okuyanlardan başka birşey görmedik.' Ben de: 'İşte Peygamberimizin mirası bunlardır.' dedim."
Buradan anlaşılan şeylerden biri şudur: Demek ki, gerek Asr-ı Saadette, gerekse Hulafe-i Raşidin devrinde müslümanlar camide toplanıp topluca zikrederlerdi. Yani camide topluca zikir yapmak, sonradan ortaya çıkmış bir bid'at değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.