İnsan terbiyesinde zikrin fonksiyonu* Prof. Dr Haydar Baş
TEVBE
Arınma kapısıdır. Bu kapıdan giren kul, Hakk'ın yüceliğini itiraf eder. Başka bir kapı ve sahibin olmadığını ikrar eder. Zaten insan, beşer olduğunu idrak edebildiği nispette Cenab-ı Hakk'ın uluhiyyetini, kudret ve azametini ikrar eder. Bu mânâda tevbe, kulun günahını itiraf etmesinin yanısıra, Hakk'ın yüceliğini itiraf etmesi mânâsı taşır.
Aslında günah işlemek, Hakk'ın kudret ve azametinden gafil olmaktır. Zira gerçekte Cenab-ı Hakk'ın azametini müdrik bir insan günah işleme kudretini kendinde göremez. Herhangi bir sebeple günaha düştüğünde ise, Hakk'ın tevbe kapısından başka bir arınma eşiği aramaz, hemen oraya koşar. Günahkâr da olsa o büyük kapının bendesi olduğunu, tevbesiyle haykırır. İdraki nispetinde kapının büyüklüğünü görür ve asla geri dönmez. Nasuh tevbesine yapışır . Bu tevbe kulu arıtır, gözünü aydınlık kılar, gönlünü Hakk'a açar. Allah kulunun tevbesini böylece kabul ettiğini izhar eder. Zaten, "Allah katında makbul olan tevbe, kötülüğü cahillikleri sebebiyle işlemiş olanların, hemen vazgeçip pişmanlık arzedenlerin tevbesidir." . "Günahlarına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir." buyuran Peygamberimize, Ashab-ı Kiram "tevbe"nin ne olduğunu sorar. Efendimiz, "Tevbe, nedamettir, pişmanlıktır." buyururlar Nitekim günah ile ilgili pişmanlık nispetinde, tevbedeki samimiyet ortaya çıkar. Bu pişmanlık nispetinde, kul Hakk'ın kapısına bağlanır ve bir dem olsun geri dönmeyi arzulamaz.
TEVBE
Arınma kapısıdır. Bu kapıdan giren kul, Hakk'ın yüceliğini itiraf eder. Başka bir kapı ve sahibin olmadığını ikrar eder. Zaten insan, beşer olduğunu idrak edebildiği nispette Cenab-ı Hakk'ın uluhiyyetini, kudret ve azametini ikrar eder. Bu mânâda tevbe, kulun günahını itiraf etmesinin yanısıra, Hakk'ın yüceliğini itiraf etmesi mânâsı taşır.
Aslında günah işlemek, Hakk'ın kudret ve azametinden gafil olmaktır. Zira gerçekte Cenab-ı Hakk'ın azametini müdrik bir insan günah işleme kudretini kendinde göremez. Herhangi bir sebeple günaha düştüğünde ise, Hakk'ın tevbe kapısından başka bir arınma eşiği aramaz, hemen oraya koşar. Günahkâr da olsa o büyük kapının bendesi olduğunu, tevbesiyle haykırır. İdraki nispetinde kapının büyüklüğünü görür ve asla geri dönmez. Nasuh tevbesine yapışır . Bu tevbe kulu arıtır, gözünü aydınlık kılar, gönlünü Hakk'a açar. Allah kulunun tevbesini böylece kabul ettiğini izhar eder. Zaten, "Allah katında makbul olan tevbe, kötülüğü cahillikleri sebebiyle işlemiş olanların, hemen vazgeçip pişmanlık arzedenlerin tevbesidir." . "Günahlarına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir." buyuran Peygamberimize, Ashab-ı Kiram "tevbe"nin ne olduğunu sorar. Efendimiz, "Tevbe, nedamettir, pişmanlıktır." buyururlar Nitekim günah ile ilgili pişmanlık nispetinde, tevbedeki samimiyet ortaya çıkar. Bu pişmanlık nispetinde, kul Hakk'ın kapısına bağlanır ve bir dem olsun geri dönmeyi arzulamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.