Yüce Allah'ın son hak dini ve o hak dinin beşere intikalinde seçilen Hz. Muhammed'in (as) gönderiliş gayesi bellidir.Daha önce Allah tarafından gönderilmişken "insanların" tahrifine uğramış ilahî mesajların artık bu günden sonra hükmü geçersizdir.Daha önce gelmiş olan dinlerin, o dinleri beşere taşıyan peygamberlerin ve o dinlerin mesajını içeren kitapların, Hz. Muhammed'den (as) sonra artık geçersiz olduğu ve tek yegane hak dinin H.z Muhammed'e gelen İslam olduğunu Allah gayet açık ve net bir ifadeyle Kur'an'da üç yerde beyan ediyor. Fetih Sûresi, Saf Sûresi ve Nisa Sûresi."Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter" (Fetih, 48/28).Allah'ın zatını şahit tuttuğu "İslam'ın dışında kalan dinlerin artık geçersiz olduğu" hakikatini çeşitli etkinliklerde gizlemeye, ya da karşısındakini üzmemek için es geçmeye kimsenin hakkı yoktur.Sayın D.İ. Başkanı'nın bir TV konuşmasında yaptığı: "Bu toplantılarda hiç kimse kendi dininin hak olduğunu öne sürmeyecek" şeklindeki bu ilahi beyana ne kadar uygun düştüğünü bu manada sorgulamak gerekmez mi?Hz. Muhammed'e (as) iman eden herkesin bu hakikati karşısındakine tebliğ etme görevi vardır.Zaten Hz. Muhammed'in (as) gönderiliş gayesi de işte bu tebliğdir. Sayılarını ancak Cenab-ı Hakk'ın bildiği bütün peygamberlerin görevi tebliğdir. Gelen yüz üç kitap da -bozulmadan önce- bu hakikatleri içerirdi. Tek ve son hak kitap Kur'an-ı Kerim de baştan sona bu hakikatlerle doludur. Kur'an-ı Kerim'de içinde "tebliğ" kavramının geçtiği onlarca ayet vardır. "Tebliğ" kelime olarak; Ulaşmasını sağlamak, götürmek, iletmek, bilgilendirmek gibi manalara gelir. Bir terim/deyim olarak "tebliğ"; İslam'ın insanlara ulaşması/ulaştırılması anlamına gelir. Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki, Hıristiyanlık inancında "tebliğ"in karşılığı misyonerlik/diyalogdur. Müslüman "mübelliğ/tebliğci olduğu gibi her Hıristiyan da kendi inancı için misyoner/diyalogcudur. Ama tebliğ ile misyonerlik asla aynı şey değildir.Tebliğde Allah rızası esasken, misyonerlikte ise gayeye ulaşmak için her yolun mubah olduğu inkar edilmez bir hakikattir.Kuran ölçülerine göre son Peygamber Hz. Muhammed (as)'in yegane görevi de işte bu "tebliğ"dir. Bir başka ifadeyle O bir "mübelliğ/tebliğcidir. Bu bizim şahsi kanaatimiz değil, Allah'ın beyanıdır. Hz. Peygamber her insanı bu ilahi hakikatle muhatap almış ve her insana bu ilahi hakikati sunmuştur. Hangi dinden, hangi kabileden, hangi ırktan olursa olsun, O, bu "tebliğ/İslam'ı sunma görevini" bütün olumlu veya olumsuz şartlarda, her fırsatta yerine getirmiştir. O (as) bu tebliğ görevinde dininden de asla taviz vermemiştir.Şu hususlara inanmasanız da olur gibi bir tasnifte bulunmamıştır.Bir Müslüman kadını tebliğde kolaylık olsun diye ehl-i kitapla evlendirmemiştir. Müşriklere, "biz sizinle aynı şeylere iman ediyoruz" da dememiştir.Bir yandan ezan okutup diğer yandan da çan çaldırmamıştır.Kısaca diyalog sürecinde yapılanlardan hiçbirini yapmamıştır.Yapması da mümkün değildir.O (as) her şeye rağmen, herkese tebliğini yapmıştır.İste, sana Mekke'nin idaresini verelim, iste, sana mal mülk verelim, iste, seni Mekke'nin en güzel kadını ile evlendirelim "diyalog" teklifini reddetmiş, "Ayı sağ elime güneşi sol elime verseniz, ben bu davadan, rabbimin bir emri olmadıktan sonra asla dönmem" evrensel beyanı ile de asıl vazifesinin bir tebliğci olduğunu en açık bir şekilde ortaya koymuştur. Hz. Muhammed (sav)'in asıl görevinin tebliğ olduğunu ifade eden onlarca ayetten işte bir kaçı:"Ey Resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna rehberlik etmez" (Maide, 5/67). "...eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki, Resulümüzün vazifesi apaçık tebliğdir" (Maide, 5/92). "...Peygambere düşen, yalnız açık bir tebliğdir. (Ankebut, 29/18)."Eğer yüz çevirilerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır..." (Şura, 42/48)."Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir tebliğ/duyurmadır" (Tağâbûn, 64/12). (Bu konudaki diğer bazı ayetler: Ra'd, 13/30; Nahl, 16/35,82; Nur, 24/54) Maide suresi 67. ayetten açıkça anlaşılan bir başka husus da, O'nun gönderilme sebebi olan tebliğ/duyurma görevini yerine getirmemesinin anlamı risaletin/elçiliğin yapılmaması demek olduğudur. "Eğer tebliğ görevini yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun." Şunu da ifade edelim ki, içinde "tebliğ" kelimesi geçmese de aynı manaya gelen başka ayetler de vardır: "Şüphesiz biz seni, şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ta ki, (ey müminler) Allah'a ve resulüne iman edesiniz, Resulüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tespih edesiniz." (Fetih, 48/8-9). Bir çok Kuran ayetinde değişik kalıplarda geçen "davet/çağırma kelimeleri de aynı manaya yani tebliğ manasına gelir: "(Ey Resulüm) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et..." (Nahl, 16/125). "Biz her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın. Eğer seninle münakaşa ve mücadeleye girişirlerse: "Allah yaptığınızı çok iyi bilmektedir" de" (Hac, 22/67-68). "İşte onun için sen (tevhide) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol..." (Şûra, 42/15). Bu ayetin öncesi ve sonra da aynı manaya gelmektedir. Son peygamber Hz. Muhammed (as)'den önce gelmiş bütün peygamberlerin de vazifesidir "tebliğ." Kısaca İslam'ın getirdiği "amentü"ye inanan herkesin vazifesidir İslam'ı tebliğ etmek. Yukarıda da ifade ettiğim gibi Hz. Peygamber bu tebliğ görevini ifa ederken Ehl-i Kitab'a (Yahudi ve Hıristiyan olanlara) bir ayrıcalık tanımamıştır. Bir çok misalin yanında bu kesimi İslam'a davet için gönderdiği mektupları misal verebiliriz.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024