1- İşsizlikte Türkiye sınıfta kaldı. Türkiye'de TÜİK'e göre genel işsizlik oranı yüzde 14 civarında, 25 yaş altı gençlerde ise yüzde 26 civarında. Tabii ki bu rakamlar başka verilere göre (ILO) yüzde 28'lerde.
2- Ayrıca Türkiye'de yoksulluk da her yıl hızla artıyor. Dünya Bankası'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'de yoksulluk oranının üst üste ikinci yıl da artarak yüzde 13 yükseldiği bildirildi.
Aslında bu verilerin çok ötesinde işsizlik ve yoksulluk Türkiye'de yaşanıyor. Üniversite mezunu değişik mesleklerden yüz binlerin iş bulamadığı herkesçe malum.
Toplumun geri kalanının hali ortada. Pazar, market artıklarını, çöpleri karıştırarak ömür sürdürenler hepimizin gözü önünde. Yardımlarla geçinmeye çalışan insanlarımızın sayısı her geçen gün daha da artıyor. Sayın Cumhurbaşkanı, "O zaman fakirleri muhalefet doyursun" diyor. Yönetimde bunu ve daha buna benzer nicelerini söyleyen bir hükümet var.
Bir yandan da sınırsız harcamalara sahip, her türlü lüksün içinde yaşayan kolay kazanan karun'laşan bir zümre. Yolsuzluklar ayyuka çıkmış, ispatlı, delilli fakat bunu soruşturup durduracak mekanizma bir türlü harekete geçmiyor.
Hükümet yolsuzluklarla ilgili verilen tüm önergeleri direkt reddediyor. Bu işleri yapanların kahir çoğunluğu yandaş denilen grubun içinden. Bu iddiaları araştırması gereken savcılar sanki eli kolu bağlı gibi hiç harekete geçmiyor. Böyle bir tabloda hak aramak isteyenler kanun dışı oluşumlara müracaat ediyorlar.
Birde vatandaşın seçim zamanı sandıktan çıkardığı karşılıksız sevgisi ortada. İcralar, hacizler, kredi borçları, hükümetten çiftçiye hediye. Bu hükümete her dönemde artan oranlarda oy, köylü çiftçilerden geliyor.
Hükümet de çiftçinin bu sadakatine karşılık Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği genel müdürü olarak 11 maaşlı toplam 180 bin lira harcırahlar vs. hariç Fahrettin Korkmaz'ı emir Timur'un fili gibi çiftçimize emanet etti. Hadi çiftçiler göremedi, bu kooperatifin yönetiminden bir çiftçi dostu çiftçi görmedi mi?
Bu ve benzeri sorunlara çözüm gösterecek kesim akademisyen, yazar, çizer vs. "bizimkilere laf söylenmez, yapıyorsa bir bildikleri vardır", karşı taraftan gelen hiç bir şeye bakılmaz. Onlar birilerinin adına konuşuyorlar. Şu anda klasik Türkiye tablosu bu.
3. olarak da ülkemiz maalesef demokrasi uygulama ve verileri açısından da iç açıcı değil. Çok ileri gitmeden ülkemizde 1972'den bu yana muhtıralar, ihtilallar, OHAL'ler vs. demokratik haklar ve özgürlükler yönünden 5 önemli kırılma yaşadı.
Ülkemiz demokrasisi siyasal haklar ve bireysel özgürlükler yönünden ciddi zikzaklar yaşadı. Bireysel olarak kişi hak ve özgürlükleri yönünden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kriterlerine göre sınıfta kaldık. Siyasal hakları elde etme ve kullanabilme yeteneğimizi maalesef kaybettik. Yürütmenin denetimi ve muhalefet etme hakkı gibi demokrasinin temel işleyiş mekanizmalarından hızla gerilere düştük.
Göz göre göre millet olarak hep birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün parlamenter demokratik sistemini terk ettik. Bu sistemi hükümetin önerisiyle millet olarak referandumla değiştirirken Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Demokratik krallık geliyor" haykırışını duymadık, kulak kapattık. Biz bu oyunun içinde olmayız diyerek, genel başkanı olduğu BTP'sini referanduma sokmadığı zamanki dik duruşunun yanında yine millet olarak yer almadık.
- Kültürel değerlerimizin korunması / 11.05.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ın vuslatının 5. yılında duam / 16.04.2025
- AKP yasa çıkardı, ‘evime, mülküme çökme’ / 06.12.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023