4 Ocak 1920 tarihinde İngiltere hükümeti, İngiliz istihbaratının verdiği bilgi sonucunda İstanbul’u Vatikan haline getirmek için karar alır:
Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya Genelgesi ile ileri sürdüğü ulusal teşkilatlanma çağrısına uyan ulusalcı aydınlar önce Erzurum’da, sonra da Sivas’ta yaptıkları ulusalcı toplantılarda, ulusalcı bir meclisin ve yönetimin kurulması ile ulusal direnişe geçeceklerini kararlaştırır. Tabii ki İngiliz istihbaratı ulusal yapılanmaya karşı olanlardan aldıkları bilgilerle hükümetlerini uyarırlar.
İngiliz hükümeti ulusalcıları siyasi kararlarla etkisiz hale getirmek için İstanbul Hükümetine, Temsil Heyeti ile anlaşmaya varılmasını, Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da yeniden kurulmasını sağlayarak, Mustafa Kemal Paşa’yı etkisiz hale getirerek sömürüsünü devam ettirmek amacını güder.
Yalnız, Mustafa Kemal ve Temsil Heyetine İngiltere denetimindeki İstanbul hükümeti bir tek kararını kabul ettirebilir, o da, Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanması.
Temsil Heyeti Kuva-yı Milliye çalışmalarını devam ettireceklerdir. Yani ulusalcılık düşüncesini yok edememişlerdir. Ulusal bir yöneticinin bulunduğu topraklarda sömürgeciliğin mümkün olmadığını gören İngiltere durumdan hoşnut olmaz. Çünkü bu ulusalcılık hareketi, yalnız Osmanlı topraklarındaki Türkleri değil, tüm Müslümanları da etkileyebilirdi. Çünkü o sırada Hindistan, Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Suudi Arabistan, Mısır ve Afrika Müslüman ülkelerinde egemen durumdaydı.
4 Kasım 1919 tarihinde İngiliz Yüksek Komiseri Robeck, Türklerin İstanbul’dan atılması hakkında çalışmaları ile ilgili bir rapor gönderir. İçerisinde Elçilik Müsteşarı Mr. Hohler tarafından hazırlanan raporu da gönderir. Hohler Raporu, Türklerin İstanbul’dan çıkarılışı, Padişah ve Halife’nin İstanbul’da kalışının sağlanması ile birlikte Osmanlı Meclis-i Mebusan’ının Bursa veya Anadolu’nun herhangi bir şehrine taşınmasında sonra, nasıl Vatikan, Katolik Hristiyan dünyanın merkezi ise, İstanbul’un da İngiltere’nin denetiminde İslam ve Ortodoks Hıristiyan dünyanın merkez haline getirilerek Vatikanlaştırılması projesidir.
Bu projeye göre Türk halkı İstanbul’dan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı ve hükümetiyle birlikte Bursa ve Anadolu’nun herhangi bir şehrine taşınacak, İslam dünyasının ruhani lideri ile Ortodoks Hıristiyan dünyanın ruhani liderleri kendilerine tahsis edilen bölgede İngiltere’nin denetiminde ve koruyuculuğunda olacaklar. Böylece İngiltere de Üzerine GÜNEŞ BATMAYAN BİR İMPARATORLUK olacaktır.
Elçilik Müsteşarı Hohler raporu:
“Meclisin Bursa’da toplanması, Türk imparatorluğunun Anadolu’ya çekilim ve üçüncü derecede bir devlet durumuna düşmesi demektir. İngiltere açısından bunu olumlu karşılamak gerekir. Eğer böyle olursa çok eskiden beri imparatorluklar başkenti olan İstanbul, İslamiyet için kutsal bir kent değildir. Osmanlı hanedanı tükenmiştir. Türkler de yalnız başlarına İngiltere’ye karşı gelemez. Bu nedenle İstanbul, Tanca gibi uluslararası bir rejimle yönetilebilir. İngiltere de bu büyük kenti ‘rehine’ olarak elinde tutabilir.” Bu amaçla 4 Ocak 1920 günü donanması ile İstanbul Boğazına gelen İngiliz kuvvetleri şehri işgal ederler ve halifeyi de koruma altına alırlar.
***
1 Ocak 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa Ankara’da Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak vatan topraklarını işgalden kurtarmak ve ulusun bağımsızlığını sağlamak için çalışmalarına başlarken, öte yandan sadrazam Harbiye Nazırı vasıtası ile çalışmalarını önlemek için baskılara başlar.
Mustafa Kemal Paşa bu baskılara rağmen çalışmalarını aksatmaz ve 1 Ocak 1920 günü Harbiye Nezaretine bir telgraf çeker:
“Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine- 1 Ocak 1336-1 Ocak 1920
Hüseyin Kazım, Tahsin, Celalddin Arif, Hamid Beyefendilere:
Ankara’ya gelmenin su-i tefsirata uğrayacağına dair, Harbiye Nazırı Paşa hazretleri vesayetiyle, iblağ buyrulan mütalaalarına vakıf olduk. Mesele, vatanın ve milletin hayatıyla alakadardır. Meclis-i millide, Meclis-i Milletin cihana ilan eylediği, teşkilat-ı milliye üzerine müstenit, kuvvetli bir gurup husule gelmez ve Sivas Umumi Kongresiyle milletin cihana ilan eylediği mukarrerat, ekseriyet-i azime tarafından bir akide ve düstur ittihaz kılınmazsa, hizmet-i milliyemizin te’min edeceği muvaffakiyet heba olur. Memleket bir felakete maruz kalabilir.”
***
Günümüzde de İslam ümmetini NATO gibi kuruluşlarla elinin altına alan ABD buralarda istediklerini rahatlıkla uyguluyor. Bu tespitleri tarihten ibret alarak halkımıza anlatmalıyız.
Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya Genelgesi ile ileri sürdüğü ulusal teşkilatlanma çağrısına uyan ulusalcı aydınlar önce Erzurum’da, sonra da Sivas’ta yaptıkları ulusalcı toplantılarda, ulusalcı bir meclisin ve yönetimin kurulması ile ulusal direnişe geçeceklerini kararlaştırır. Tabii ki İngiliz istihbaratı ulusal yapılanmaya karşı olanlardan aldıkları bilgilerle hükümetlerini uyarırlar.
İngiliz hükümeti ulusalcıları siyasi kararlarla etkisiz hale getirmek için İstanbul Hükümetine, Temsil Heyeti ile anlaşmaya varılmasını, Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da yeniden kurulmasını sağlayarak, Mustafa Kemal Paşa’yı etkisiz hale getirerek sömürüsünü devam ettirmek amacını güder.
Yalnız, Mustafa Kemal ve Temsil Heyetine İngiltere denetimindeki İstanbul hükümeti bir tek kararını kabul ettirebilir, o da, Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanması.
Temsil Heyeti Kuva-yı Milliye çalışmalarını devam ettireceklerdir. Yani ulusalcılık düşüncesini yok edememişlerdir. Ulusal bir yöneticinin bulunduğu topraklarda sömürgeciliğin mümkün olmadığını gören İngiltere durumdan hoşnut olmaz. Çünkü bu ulusalcılık hareketi, yalnız Osmanlı topraklarındaki Türkleri değil, tüm Müslümanları da etkileyebilirdi. Çünkü o sırada Hindistan, Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Suudi Arabistan, Mısır ve Afrika Müslüman ülkelerinde egemen durumdaydı.
4 Kasım 1919 tarihinde İngiliz Yüksek Komiseri Robeck, Türklerin İstanbul’dan atılması hakkında çalışmaları ile ilgili bir rapor gönderir. İçerisinde Elçilik Müsteşarı Mr. Hohler tarafından hazırlanan raporu da gönderir. Hohler Raporu, Türklerin İstanbul’dan çıkarılışı, Padişah ve Halife’nin İstanbul’da kalışının sağlanması ile birlikte Osmanlı Meclis-i Mebusan’ının Bursa veya Anadolu’nun herhangi bir şehrine taşınmasında sonra, nasıl Vatikan, Katolik Hristiyan dünyanın merkezi ise, İstanbul’un da İngiltere’nin denetiminde İslam ve Ortodoks Hıristiyan dünyanın merkez haline getirilerek Vatikanlaştırılması projesidir.
Bu projeye göre Türk halkı İstanbul’dan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı ve hükümetiyle birlikte Bursa ve Anadolu’nun herhangi bir şehrine taşınacak, İslam dünyasının ruhani lideri ile Ortodoks Hıristiyan dünyanın ruhani liderleri kendilerine tahsis edilen bölgede İngiltere’nin denetiminde ve koruyuculuğunda olacaklar. Böylece İngiltere de Üzerine GÜNEŞ BATMAYAN BİR İMPARATORLUK olacaktır.
Elçilik Müsteşarı Hohler raporu:
“Meclisin Bursa’da toplanması, Türk imparatorluğunun Anadolu’ya çekilim ve üçüncü derecede bir devlet durumuna düşmesi demektir. İngiltere açısından bunu olumlu karşılamak gerekir. Eğer böyle olursa çok eskiden beri imparatorluklar başkenti olan İstanbul, İslamiyet için kutsal bir kent değildir. Osmanlı hanedanı tükenmiştir. Türkler de yalnız başlarına İngiltere’ye karşı gelemez. Bu nedenle İstanbul, Tanca gibi uluslararası bir rejimle yönetilebilir. İngiltere de bu büyük kenti ‘rehine’ olarak elinde tutabilir.” Bu amaçla 4 Ocak 1920 günü donanması ile İstanbul Boğazına gelen İngiliz kuvvetleri şehri işgal ederler ve halifeyi de koruma altına alırlar.
***
1 Ocak 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa Ankara’da Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak vatan topraklarını işgalden kurtarmak ve ulusun bağımsızlığını sağlamak için çalışmalarına başlarken, öte yandan sadrazam Harbiye Nazırı vasıtası ile çalışmalarını önlemek için baskılara başlar.
Mustafa Kemal Paşa bu baskılara rağmen çalışmalarını aksatmaz ve 1 Ocak 1920 günü Harbiye Nezaretine bir telgraf çeker:
“Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine- 1 Ocak 1336-1 Ocak 1920
Hüseyin Kazım, Tahsin, Celalddin Arif, Hamid Beyefendilere:
Ankara’ya gelmenin su-i tefsirata uğrayacağına dair, Harbiye Nazırı Paşa hazretleri vesayetiyle, iblağ buyrulan mütalaalarına vakıf olduk. Mesele, vatanın ve milletin hayatıyla alakadardır. Meclis-i millide, Meclis-i Milletin cihana ilan eylediği, teşkilat-ı milliye üzerine müstenit, kuvvetli bir gurup husule gelmez ve Sivas Umumi Kongresiyle milletin cihana ilan eylediği mukarrerat, ekseriyet-i azime tarafından bir akide ve düstur ittihaz kılınmazsa, hizmet-i milliyemizin te’min edeceği muvaffakiyet heba olur. Memleket bir felakete maruz kalabilir.”
***
Günümüzde de İslam ümmetini NATO gibi kuruluşlarla elinin altına alan ABD buralarda istediklerini rahatlıkla uyguluyor. Bu tespitleri tarihten ibret alarak halkımıza anlatmalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013