İyimserler safından yer alan ekonomistler, yıllardır şöyle diyorlardı: "Cari açık hiçbir sorun teşkil etmez. Dalgalı kur rejimlerinde kriz çıkmaz. İthalatın artması önemli değildir". Bu ve buna benzer yorumlar, iyimserlerin ağzından düşmüyordu. Ama ne olduysa oldu, iyimserler de kötümser konuşmaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki, birileri kulaklarına şöyle üfledi: "Bakınız, 2001 krizinde faka bastınız. Siz 'ekonomi iyiye gidiyor', Prof. Dr. Haydar Baş, 'hayır, kriz geliyor' diyordu. Sonunda kriz geldi. Aynı hataya bir daha düşmeyin. 'Biz de uyarmıştık' diyebilmek için kötümser duyurular yapınız". Dikkat ederseniz, bu duyurular, 26-27 Kasım 2005 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen "Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi"nden sonra başladı.İyimser ekonomistlerden biri olan Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, bugün kalkmış kötümser tablolar çiziyor. İnsanın içinden, "günaydın hocam, hangi dağda kurt öldü" diyesi geliyor. Bir anda beklenmedik bir dönüş olur mu? Oluyor işte. Neden oluyor? Bu sorunun cevabını, Prof. Dr. Akat'ın arkadaşı Deniz Gökçe'den alalım. Gökçe diyor ki: "Ülkemizde ekonomik olayları analiz etme becerisi belli bir düzeyin üstünde olan yorumcu sayısı fazla değil. Bazılarımızın ise etik sorunları dağlar gibi. Çıkar sağlamak için her konuyu saptırabilir, halkı kandırabilir ve şaşırtabiliriz". (Akşam Gazetesi, 17 Haziran 2005). Aynı sözün bir benzerini Galbraith söyledi. Dedi ki: "Ekonomistlerin yorumlarını fazla ciddiye almayın, çünkü genellikle gerçeklere göre değil, kendi siyasal eğilimlerine göre fikir yürütme alışkanlığındadırlar. Buna rağmen hâlâ bu yorumlardan bir fayda umuyorsanız, önce ekonomistlerin kişisel ilişkilerini inceleyin".Bu tespitler ışığında Prof. Dr. Akat'ın söylediklerine bir bakalım. Prof. Dr. Akat diyor ki: "Türkiye'nin refah seviyesinde iyileşme var gibi görünüyor. Ancak son dönemlerde iyice belirginleşen bir sıkışıklık ve mutsuzluk da var. Bunun nedenlerini iyi araştırmamız lâzım. Yoksa duvara çarparız". Aslında son dönemde değil, ta baştan beri durum sıkışıktır. Nedenleri de bellidir. Ama sayın hocamız, böyle söylemek zorunda. Aksi halde kendi kendini inkâr etmiş olur. Prof. Dr. Akat şöyle devam ediyor: "Biz tükettik ancak bunu ithal ürünle yaptık. Yani Çinli, Avrupalı, Amerikalı üreticileri zengin ettik. Üstelik bunu yaparken bir hayli de kredi kullandık. Gelir reel olarak artmadığı için de şimdilerde tıkanmış vaziyetteyiz... Evet, ekonomideki rakamlarla sokaktaki gerçek birbirini tutmuyor... Bugün Türkiye'de üretiliyor dediğimiz pek çok ürünün içinde bile ithal payı artmaya başladı. Sebebi kur politikası. Biz cari açığın neden oluştuğunu dert etmiyoruz, hâlâ sürdürülebilir mi bunu tartışıyoruz. Oysa cari açık bir hastalığın sonucudur. Eskiden yüksek bütçe açıkları verilirdi. Şimdi ise açık ihracatla ithalat arasındaki dengesizlikten kaynaklanıyor. Yanlış politikaların izleri yavaş yavaş çıkıyor".Prof. Dr. Akat'ın anlattıkları ve hali, bana, şu hikayeyi hatırlattı. Üç arkadaş büyük bir balon alıp kıra gezmeye gitmişler. Sonra balonun içine girip uçmak istemişler. Aksilik bu ya, balon onları istemedikleri bir istikamete götürmüş. Nereye gittiklerini bilemez bir halde seyrederken, bir taşın üstünde piknik yapan iki kişiyi görmüşler. Balondan onlara seslenmişler: "Biz yolumuzu kaybettik, şu anda neredeyiz?". Piknik yapanlardan biri "tam taşın üstündesiniz", diğeri de "balonun içindesiniz" demiş. Balonun içinde bulunanlardan biri taşın üstündekilere sormuş: "İkiniz de ekonomist misiniz?". Taşın üstündekiler hayret ederek sormuşlar: "Evet, ama nereden bildin?. Balondaki demiş ki: "Nasıl bilmeyeyim, görmüyor musunuz? Söyledikleriniz doğru, fakat hiçbir işe yaramıyor".Prof. Dr. Akat'ın söyledikleri de böyle. Doğru ama, hiçbir işe yaramıyor. Çünkü iş işten geçti. Bunlar zamanında söylenmeliydi. Ateş bacayı sardıktan sonra, yangın var diye bağırmanın pratikte hiçbir faydası yoktur. Prof. Dr. Akat, Prof. Dr. Haydar Baş gibi baştan beri, "Kalkınma ve bağımsızlık için Milli Ekonomi Modeli şarttır. IMF programlarıyla bu iş olmaz" deseydi, diyebilseydi, millete karşı görevini yapmış olurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018