20 Temmuz 2015: Şanlıurfa/Suruç bombalı saldırısı 34 ölü, 100'den fazla yaralı...
8 Eylül 2015: Iğdır'da zırhlı polis aracına düzenlenen bombalı saldırıda 13 polis memuru hayatını kaybetti...
10 Ekim 2015: Ankara'da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör saldırısı oldu. Barış Mitingi düzenlemek amacıyla toplanan kalabalığın arasında art arda patlayan iki bomba arkasında 109 ölü 500'den fazla yaralı bıraktı...
12 Ocak 2016: İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda bir turist kafilesinin arasına giren canlı bomba üzerindeki patlayıcıları ateşledi. Saldırgan, 11 turistin hayatını kaybetmesine neden oldu. Patlamada 16 kişi de yaralandı...
17 Şubat 2016: Ankara'da Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir servis aracı hedef alındı. TBMM'den beş dakika uzaklıkta patlayan bombalar 28 kişinin canına mal oldu, 61 kişi de yaralandı...
13 Mart 2016: Ankara'nın kalbinde, Kızılay Meydanı üzerinde Güvenpark metro girişine yakın bir noktada yine bombalar patladı. Beyaz renkli bir BMW marka araçla düzenlenen saldırı 35 kişinin ölümüne neden oldu...
19 Mart 2016: İstanbul'un kalbi İstiklal Caddesi'nde kendini patlatan canlı bomba dört turistin ölümüne neden oldu...
7 Haziran 2016: İstanbul Vezneciler'de çevik kuvvet otobüsünü hedef alan saldırıda 5 sivil, 6 polis hayatını kaybetti...
28 Haziran 2016: Atatürk Havalimanı dış hatlar terminalinde yapılan eylemde 45 kişi hayatını kaybederken 236 kişi yaralandı...
1996-2014 yılları arasında bu olaylarda kaybettiğimiz kişi sayısı toplam 125 iken sadece son iki yılda bu sayı 424 oldu...
Tam daha beter ne olabilir ki diye düşünürken havaalanı patlamasından sadece 17 gün sonra askeri darbe girişimi oldu.
240 kişi şehit oldu, 623'ü ağır olmak üzere 1535 kişi yaralandı...
Önce üst akıl adı altında ABD'ye yüklenildi. Daha sonra gerçekleştirilen bir ziyaret ve yine eski tabloya dönüş yapıldı. Cumhurbaşkanı ziyaretlerde bulundu. Suriye konusunda anlaşmalara varıldı.
Darbe teşebbüsünden sadece 39 gün sonra Türkiye Fırat operasyonunu başlattı. Müttefik yine Amerika, amaç uslanmayan IŞİD'i yıldırmak ve bölgeyi kontrolde tutmak denildi.
Buraya dikkat!
Türkiye kendi sınırları dışına operasyonlar düzenlemeye başladı, hem de daha 40'ı çıkmamış bir darbe girişiminin sorumlusunu teslim etmeyen ABD ile beraber!
Şehitler verildi, verilmeye devam ediliyor...
Türkiye bir yandan iç sınırda PKK ile, bir yandan dışarıda YPG ile savaşıyor. Ayrıca bunu yaparken YPG'yi tanıyan ve YPG'nin bazı kollarıyla işbirliği içinde olan ABD'yi kendine müttefik belliyor.
Tüm bunlar olurken insanlar her an bir bomba patlayabilir endişesiyle toplu ulaşım duraklarından, kalabalık meydanlardan, avm'lerden çekiniyor. İçte sağlanamayan güvenlik problemleri varken, ülkede olağanüstü hal ilan edilmişken, sefere(!) çıkılıyor.
Herkes gergin... Millet, millet kelimesinin içini dolduracak kadar birbirine güvenmiyor. Milli iradeyi sandık birliği sanan arkadaşlar bile panik modunda, oturmuşlar "biz bi yerlerde yanlış mı yaptık yav" diye gerici gerici düşünüp, sakallarını sıvazlıyor.
Sonraki aşamanın ne olduğunu Irak örneğinde gördük, maalesef ülke o noktaya doğru hızla sürükleniyor.
Kaos oluşacak bir zemin artık hazır gibi duruyor...
Yapılması gereken basit: Acil durum butonuna basmalıyız. Acilen Suriye topraklarını boşaltıp iç güvenliği sağlamalıyız. Uyanmalıyız. Hem de acilen uyanmalıyız.
Gerçek milli iradenin oluşması için, bu coğrafyanın halklarını tek bir vücut, tek bir yürek, tek bir millet yapan kişiyi, bu neslin Hacı Bektaş Veli'sini, Mustafa Kemal'ini bulmalıyız.
O, yıllardır "ben buradayım ey milletim" diyor, bize düşen artık uyanıp O'nunla olmak, sürüklendiğimiz bu bataklıktan acilen çıkmaktır.
8 Eylül 2015: Iğdır'da zırhlı polis aracına düzenlenen bombalı saldırıda 13 polis memuru hayatını kaybetti...
10 Ekim 2015: Ankara'da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör saldırısı oldu. Barış Mitingi düzenlemek amacıyla toplanan kalabalığın arasında art arda patlayan iki bomba arkasında 109 ölü 500'den fazla yaralı bıraktı...
12 Ocak 2016: İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda bir turist kafilesinin arasına giren canlı bomba üzerindeki patlayıcıları ateşledi. Saldırgan, 11 turistin hayatını kaybetmesine neden oldu. Patlamada 16 kişi de yaralandı...
17 Şubat 2016: Ankara'da Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir servis aracı hedef alındı. TBMM'den beş dakika uzaklıkta patlayan bombalar 28 kişinin canına mal oldu, 61 kişi de yaralandı...
13 Mart 2016: Ankara'nın kalbinde, Kızılay Meydanı üzerinde Güvenpark metro girişine yakın bir noktada yine bombalar patladı. Beyaz renkli bir BMW marka araçla düzenlenen saldırı 35 kişinin ölümüne neden oldu...
19 Mart 2016: İstanbul'un kalbi İstiklal Caddesi'nde kendini patlatan canlı bomba dört turistin ölümüne neden oldu...
7 Haziran 2016: İstanbul Vezneciler'de çevik kuvvet otobüsünü hedef alan saldırıda 5 sivil, 6 polis hayatını kaybetti...
28 Haziran 2016: Atatürk Havalimanı dış hatlar terminalinde yapılan eylemde 45 kişi hayatını kaybederken 236 kişi yaralandı...
1996-2014 yılları arasında bu olaylarda kaybettiğimiz kişi sayısı toplam 125 iken sadece son iki yılda bu sayı 424 oldu...
Tam daha beter ne olabilir ki diye düşünürken havaalanı patlamasından sadece 17 gün sonra askeri darbe girişimi oldu.
240 kişi şehit oldu, 623'ü ağır olmak üzere 1535 kişi yaralandı...
Önce üst akıl adı altında ABD'ye yüklenildi. Daha sonra gerçekleştirilen bir ziyaret ve yine eski tabloya dönüş yapıldı. Cumhurbaşkanı ziyaretlerde bulundu. Suriye konusunda anlaşmalara varıldı.
Darbe teşebbüsünden sadece 39 gün sonra Türkiye Fırat operasyonunu başlattı. Müttefik yine Amerika, amaç uslanmayan IŞİD'i yıldırmak ve bölgeyi kontrolde tutmak denildi.
Buraya dikkat!
Türkiye kendi sınırları dışına operasyonlar düzenlemeye başladı, hem de daha 40'ı çıkmamış bir darbe girişiminin sorumlusunu teslim etmeyen ABD ile beraber!
Şehitler verildi, verilmeye devam ediliyor...
Türkiye bir yandan iç sınırda PKK ile, bir yandan dışarıda YPG ile savaşıyor. Ayrıca bunu yaparken YPG'yi tanıyan ve YPG'nin bazı kollarıyla işbirliği içinde olan ABD'yi kendine müttefik belliyor.
Tüm bunlar olurken insanlar her an bir bomba patlayabilir endişesiyle toplu ulaşım duraklarından, kalabalık meydanlardan, avm'lerden çekiniyor. İçte sağlanamayan güvenlik problemleri varken, ülkede olağanüstü hal ilan edilmişken, sefere(!) çıkılıyor.
Herkes gergin... Millet, millet kelimesinin içini dolduracak kadar birbirine güvenmiyor. Milli iradeyi sandık birliği sanan arkadaşlar bile panik modunda, oturmuşlar "biz bi yerlerde yanlış mı yaptık yav" diye gerici gerici düşünüp, sakallarını sıvazlıyor.
Sonraki aşamanın ne olduğunu Irak örneğinde gördük, maalesef ülke o noktaya doğru hızla sürükleniyor.
Kaos oluşacak bir zemin artık hazır gibi duruyor...
Yapılması gereken basit: Acil durum butonuna basmalıyız. Acilen Suriye topraklarını boşaltıp iç güvenliği sağlamalıyız. Uyanmalıyız. Hem de acilen uyanmalıyız.
Gerçek milli iradenin oluşması için, bu coğrafyanın halklarını tek bir vücut, tek bir yürek, tek bir millet yapan kişiyi, bu neslin Hacı Bektaş Veli'sini, Mustafa Kemal'ini bulmalıyız.
O, yıllardır "ben buradayım ey milletim" diyor, bize düşen artık uyanıp O'nunla olmak, sürüklendiğimiz bu bataklıktan acilen çıkmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018