Bir kişinin inandığı gerçeklerle, yaşadığı olayların çatışmasına tıp dünyası ne ad veriyor bilmem ama bu hali bizzat yaşayan bir kişi olarak bu durum insanı yalnızlığa itiyor. Kalabalıklar içinde yalnız kalıyorsunuz.
Ama mutlusunuz. Çünkü gerçeğe inanmak, imkânları zorlaştırsa da insanı hem mutlu, hem de güçlü kılıyor.
İnandığım gerçek, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait faizsiz bir ekonomi sistemi olan uygulama ispatlı Milli Ekonomi Modelidir.
Yaşadığımız gerçek veya hal ise Papaz Maltus'un, kendi inanç dünyası üzerinden ortaya koyduğu kapitalizmdir.
Kapitalist sistemde emek, alın teri ve para kavramlarını tanımlamaya gerek yok. Çünkü hepimiz bu gerçeği yaşıyoruz.
Ama özet olarak hak edilen değil de takdir edilen ücrete, karşılığa, bedele vs. razı olmak zorundasın.
Peki, hiç kendinize ve çevrenize; Neden alın terimin karşılığı verilmiyor? Neden hakkımı istemiyorum, istemiyoruz, diye soruyor musun?
Tabi diyen olabilir ki, kardeşim sen misin sadece parası olmayan! Bizde de para yok.
Ha! İşte onu diyorum; Neden para yok?
Geçtiğimiz ay Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) veriler açıkladı. Bu verilere bakınca şu soru aklıma geldi; Para stok malzemesi midir?
Stokçuluğun ne olduğunu biliyorsunuz! Hatta geçen kış soğan, patates vs. stokluyorlar, diye birileri hainlikle, teröristlikle itham edilmişti. Peki, para stoklayanlar nedir?
Artı ülkemizin ve vatandaşın ekonomik durumu ortadayken BDDK'nın verileri bir gerçeği de ilan eder mahiyette idi.
Nedir o gerçek? Toplumun az bir kesimi zenginleşirken, genelin fakirleştiğidir.
Haziran sonu itibariyle milyoner sayısı 2018'in sonuna göre yani 6 ayda 21 bin 50 kişi daha artarak 201 bin 176'ya yükselmiş. (2002'de bu sayı 6 bin civarlarındaydı)
Bu 201 bin 50 kişinin toplam mevduatları 1 trilyon (kentrilyon) 119 milyar (katrilyon) 866 milyon (trilyon) lira.
Bu rakama 30 civarı olan milyarder sayısını ve 100 milyar doları bulan mevduatlarını da eklerseniz, Türkiye Cumhuriyetinin GSMH'na yakın bir rakam ortaya çıkar.
Yani para belli ellerde toplanmış. Bunun üzerine hanesine üç, dört tane ballı maaş girenleri de katarsak toplumun % 5'i refah (!) içinde % 95'i fakirlik ve açlık sınırı altında yaşıyor, tablosu ortaya çıkar ki, bu ekonomik çöküşün adıdır.
Böyle değerlendirmeler yapınca bazı vatandaşlarımız, görmüyor musunuz ülkenin halini, herkesin elinde son model telefonlar, altında arabalar, evler. Millet tatilden tatile koşuyor, keyfine keyif katıyor, diyorlar.
Tablo doğru. Ama tabloyu yanlış okuyorsun. Bir kere bu tabloyu çizen kim? Vatandaşın alın teri mi, emeği mi? Yoksa?
Evet, bu tabloyu çizen bankalar. Çizdiren hükümetler. İspat mı istiyorsunuz? Anlatayım;
TBB Risk Merkezi'nin verilerine göre Türkiye'de 31,5 milyon kişi bankalara borçlu. 3 milyon 400 bin kişi icra takibinde ve 600 bin kişi de icralık.
Yeter mi? Yetmez! Takipteki krediler hariç vatandaşın bankalara borç toplamı 548 milyar (katrilyon) TL.
Bugün 548 milyar (katrilyon) TL'ye 15 milyon araba da alabilir, ev de yaptırabilirsiniz. Anlayan var mı?
(yarın devam edelim)…
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025