Karanlıktan aydınlığa

Bir siyasi irade iktidara geldiği zaman ülkenin yararına hayırlı icraatlar ortaya koyabilir mi?  Bu sorunun cevabı, o siyasi iradenin iktidara gelirken kimlerin desteğini aldığına, perde arkasında birilerine söz verip vermediğine, oluşturduğu kadroya ve her şeyden önemlisi sunduğu proje ve çözümlere göre değişir.Bir iktidar, eğer Yahudi lobilerinden icazet alırsa, perde arkasında bu lobilere birçok vaatlerde bulunursa, oluşturduğu kadrosunu milletine hizmet edebileceklerden değil de, bu lobilerin istek ve arzularını daha kolay yerine getirebileceklerden oluşturursa, projelerini, ülkemiz adına çözümsüzlük kapısı olan AB, IMF ve ABD tavsiyelerini baz alarak hazırlarsa, bu iktidarın asla ve asla hayırlı bir icraat ortaya koyması mümkün değildir.Şu ana kadar gelen hükümetlerin ve de son olarak AKP iktidarının yaşadığımız sorunları çözememesinin altındaki gerçek bu nüktede gizlidir.Bu mantık devam ettiği müddetçe her geçen gün hadiseler aleyhimize cereyan edecektir ve bu kaçınılmazdır.Kaybeden hep bu aziz millet, ülkemiz ve vatanımız oluyor.Borcu borçla ödeme mantığıyla battıkça batıyoruz.Yabancı sermaye sevdasıyla sahip olduğumuz bütün değerlerimizi elimizden çıkarıyoruz, her sahada ekonomik bir işgalin içerisine itiliyoruz.Unutmayalım, ekonomisi bağımsız olmayan ülkeler, diğer bütün sahalarda da bağımsızlığını kaybetmek zorunda kalırlar. Her şeyin temeli iktisadi bağımsızlıktır.Milli ve dini bütün değerlerimiz tartışmaya açıldı.Tek çatı altında asırlarca bir ve beraber yaşamış aziz milletimiz, suni bir takım olaylarla paramparça edilmeye çalışılıyor, 36 azınlığa bölünmek isteniyor.Türk olmayı içine sindiremeyen siyasilerimiz ise, bu sürece, yabancı dostlara(!) verdikleri sözler gereği, sonuna kadar destek oluyorlar, çanak tutuyorlar.Neticede dün olmayanlar bugün yaşanmaya başlandı ve süreç tehlikeli bir vadiye doğru sürükleniyor.Bölücü haritalar, eskisi gibi el altından değil, alenen havalarda uçuşuyor, hatta Türkiye'nin saygın(!) üniversitelerinin ders kitaplarında bile yer alıyor, yine yabancı dostlarımızın(!) televizyonlarında boy boy gösteriliyor.Bölücü PKK'nın televizyonları, Batılı dostlarımızın(!) devlet desteğiyle rahat ve huzurlu bir ortamda Türkiye'ye ve Türk insanına koro halinde sövmeye devam ediyor.Yine siyasilerimizi iktidara taşıyan lobiler, diğer taraftan Türk'e en fazla sövene ödül vermekten de geri durmuyorlar.Onlar Türkiye'de insan olarak sadece Orhan Pamuk'u, Hrant Dink'i ve gibilerini görüyorlar ki, ne zaman insan hakları gündeme gelse onların isimleri geçiyor. Yani dostlarımızın(!) literatüründe insan hakkı sadece ve sadece Türk'e ve Türkiye'ye en fazla sövene ait.Tarım köylüsü, memur, işçi, küçük esnaf, yani toplumumuzun yüzde 85'ini oluşturan insanımız inim inim inliyor, yabancı dostlarımız(!) ve onların yerli yardakçıları "olsun canım, mali disiplin gerek, talebi daraltmak gerek, millete para vermemek gerek" tavsiyelerinde bulunuyorlar.Yani bu vatan için çalışanlar, dostlarımızın(!) nezdinde pek insan yerine konmuyor ve onların hakları pek kale alınmıyor. Batılı dostlara(!) göre, "Fehriye Erdal, Abdullah Öcalan gibileri kahraman, özgürlük savaşçısı... Onlar her yerde konuşmalı, özgürlükleri kısıtlanmamalı. Vatani görevini yapan askerlerimiz ve bu vatan için çalışanlar  ise susmalı, susturulmalı, elindeki silah alınmalı, büyük işgale hazır hale getirilmeli".Beyler, çok ciddi bir oyun oynanıyor. Bu oyunun hedefi Türkiye'yi yoketmek, Türk milletini tarihin derinliğine gömmektir.Bunu arzulayanlar tarihte yakalayamadıkları bir fırsatı bugün yakalamanın iştahıyla salyalarını akıtarak bayram yapıyorlar. Yaptıkları katliamları ve işgalleri tarihte hep engellemiş ve bu manada icraatlarını, kılıcıyla ve adaletiyle sınırlandırmış olan aziz Türk milletinden alacakları intikamın günlerini bir bir sayıyorlar.Ama, ama unuttukları önemli bir husus var. Bütün bu senaryolar ancak ve ancak içeride bu süreci arzulayan bir siyasi iradeyle mümkün. Ya bu siyasi irade değişirse, ya 16 devlet kurma tecrübesine sahip, neler yapabileceği tarihte açık ve net olan bu aziz millet kendi gücünün farkına varırsa, ya milli ve manevi değerlere sahip, milli projeler ortaya koyan bir siyasi irade halkın gönlünde taht kurarsa?İşte planları tamamen altüst edecek olan bu gelişme AB'yi, ABD'yi ve lobileri en çok korkutan nokta.Yıllarca yaşadıkları bu endişeyle, hiçbir ayrıntıyı da atlamadan planlar yaptılar, ama görünen o ki, bu aziz milleti ve bu milletin refleks olarak çıkarabileceği liderleri pek hesaba katmadıkları ortada.Bu milletin kaderinde yine dünyaya adalet ve sevgiyi yayan bir kainat devleti olmak varsa, buna hiçbir gücün engel olamayacağı kesindir. Buna millet olarak inancımız tamdır.Yeter ki bu millet hakkettiği liderine kavuşsun, üzerindeki külleri aralasın, kış uykusundan artık uyansın.Karanlıklar içinde çırpınan insanımız, bir güneşin hasretini duymaktadır. Güneş de doğacağı anı kollamaktadır.Bu duygularla, siz duyarlı olan bütün okurlarımızı, bu hafta sonu yapılacak olan "Milli Ekonomi Modeli" kongresine davet ediyorum. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyduğu sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın istifade edeceği projesini, dünyanın en meşhur üniversitelerinden gelen akademisyenlerin ifadeleriyle duyacağız. Gelmiş ve geçmiş hiçbir ekonomik modelin çözemediği, gelir dağılımındaki dengenin sağlanması, sürekli büyüme ve tam istihdam gibi konuların çözümlerini sunması bakımından bu model tarihte bir ilk. Ve bunu ortaya koyan içimizden biri, Prof. Dr. Haydar Baş, bir Türk lider ve akademisyen.Millet olarak ne kadar gururlansak azdır.