En büyük ve keskin saflaşmalar, savaş zamanlarında ortaya çıkar. Hal böyle iken, gel gör ki, İslâm coğrafyasında savaşlar dahi safları netleştirememiştir. Gerçekte ise saflar net olmasına rağmen, görünürde karışıktır. Esasında safları karışık görenler, yalanlara inananlar ve görüntüye aldananlardır.
Başta Türkiye olmak üzere, İslâm devletleri şu gerçeği göz ardı ettiler: Aynı safta düşman, karşı safta dost olmaz. Bir başka deyişle İslâm devletleri aynı safta olduklarını unuttular.
Türkiye dost, müttefik ve stratejik ortak dediği ABD'nin, karşı safta yer aldığını tehlike kapıya dayanınca anladı. Anladı, ama aynı safta olduğu Suriye ile diplomatik ilişkileri, hâlâ kesik durumda. Ne yazık ki, bu tarihi ve diplomatik hatayı düzeltmek için hiçbir adım atılmıyor. Dış politikayı şartlara göre belirlemek ve güncellemek gerekmiyor mu? Şimdi devlet aklıyla bakalım şartlar, Suriye ile yeniden diplomatik ilişki kurmayı dayatmıyor mu?
İslâm devletlerinin safları ne kadar karışık olursa olsun, halklar birbirleriyle barışıktır ve şunu açıkça görüyorlar: Türkiye, İran, Irak ve Suriye, görünürde terör örgütleriyle mücadele ediyor, ama gerçekte ise Haçlı ve Yahudi ittifakıyla savaşmaktadırlar.
Türkiye, Afrin'e askeri bir harekât başlattı. Bu harekâta her ne kadar 'operasyon' denilse de, doğrusu küçük bir alanda, büyük güçlerle, büyük savaş yapılmaktadır. Savaşın küçük alanda yapılması savaşı küçültmez, tam aksine büyütür. Çünkü alan ne kadar küçükse, savaş da o kadar zor olur. Hele böyle bir savaşı meskûn mahalde yapmak, onu daha da zorlaştırır.
Türkiye'nin yapması gereken iş, bir an önce Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden kurmak ve ÖSO ile Suriye rejimini ortak bir zeminde buluşturmaktır. ÖSO, Suriye'nin toprak bütünlüğü ile rejimin değişmesi arasında bir tercih yapmak zorundadır. Doğru tercih, toprak bütünlüğünden yana olmaktır.
ÖSO'nun Genelkurmay Başkanlığını yapmış olan Selim İdris'in bu gerçeği gördüğünü şu sözlerinden anlıyoruz: "ÖSO ve rejim arasında kazananı olmayan 6 yıllık savaşta ABD'nin plânı aradan yeni gücün doğması idi. Geldiğiz nokta itibariyle bunu PYD merkezli ayrılıkçı bir Kürt oluşumu olduğunu hepimiz gördük. Varşova Paktı sonrası ABD öncülüğünde Batı'nın düşman konsepti İslâm ve Müslümanlar oldu. Suriye'de olup bitenler bu niyetin sahadaki tatbikinden ibarettir."
ÖSO'nun Genelkurmay Başkanlığını yapmış bir kişinin, böyle bir çizgiye gelmiş olması çok önemlidir. Bu, diğer ÖSO mensuplarının da, aynı anlayış ve düşünceyi çok kolay benimseyeceğinin göstergesidir. Ancak bunun gerçekleşmesi için bir arabulucunun olması ve gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermesi gerekiyor. Bunu yapabilecek tek ülke Türkiye'dir.
Ezcümle Türkiye, ÖSO ile Suriye devletini barıştırabilirse, işte o zaman hem Türkiye'nin, hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü kesin olarak güvence altına almış olur.
Başta Türkiye olmak üzere, İslâm devletleri şu gerçeği göz ardı ettiler: Aynı safta düşman, karşı safta dost olmaz. Bir başka deyişle İslâm devletleri aynı safta olduklarını unuttular.
Türkiye dost, müttefik ve stratejik ortak dediği ABD'nin, karşı safta yer aldığını tehlike kapıya dayanınca anladı. Anladı, ama aynı safta olduğu Suriye ile diplomatik ilişkileri, hâlâ kesik durumda. Ne yazık ki, bu tarihi ve diplomatik hatayı düzeltmek için hiçbir adım atılmıyor. Dış politikayı şartlara göre belirlemek ve güncellemek gerekmiyor mu? Şimdi devlet aklıyla bakalım şartlar, Suriye ile yeniden diplomatik ilişki kurmayı dayatmıyor mu?
İslâm devletlerinin safları ne kadar karışık olursa olsun, halklar birbirleriyle barışıktır ve şunu açıkça görüyorlar: Türkiye, İran, Irak ve Suriye, görünürde terör örgütleriyle mücadele ediyor, ama gerçekte ise Haçlı ve Yahudi ittifakıyla savaşmaktadırlar.
Türkiye, Afrin'e askeri bir harekât başlattı. Bu harekâta her ne kadar 'operasyon' denilse de, doğrusu küçük bir alanda, büyük güçlerle, büyük savaş yapılmaktadır. Savaşın küçük alanda yapılması savaşı küçültmez, tam aksine büyütür. Çünkü alan ne kadar küçükse, savaş da o kadar zor olur. Hele böyle bir savaşı meskûn mahalde yapmak, onu daha da zorlaştırır.
Türkiye'nin yapması gereken iş, bir an önce Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden kurmak ve ÖSO ile Suriye rejimini ortak bir zeminde buluşturmaktır. ÖSO, Suriye'nin toprak bütünlüğü ile rejimin değişmesi arasında bir tercih yapmak zorundadır. Doğru tercih, toprak bütünlüğünden yana olmaktır.
ÖSO'nun Genelkurmay Başkanlığını yapmış olan Selim İdris'in bu gerçeği gördüğünü şu sözlerinden anlıyoruz: "ÖSO ve rejim arasında kazananı olmayan 6 yıllık savaşta ABD'nin plânı aradan yeni gücün doğması idi. Geldiğiz nokta itibariyle bunu PYD merkezli ayrılıkçı bir Kürt oluşumu olduğunu hepimiz gördük. Varşova Paktı sonrası ABD öncülüğünde Batı'nın düşman konsepti İslâm ve Müslümanlar oldu. Suriye'de olup bitenler bu niyetin sahadaki tatbikinden ibarettir."
ÖSO'nun Genelkurmay Başkanlığını yapmış bir kişinin, böyle bir çizgiye gelmiş olması çok önemlidir. Bu, diğer ÖSO mensuplarının da, aynı anlayış ve düşünceyi çok kolay benimseyeceğinin göstergesidir. Ancak bunun gerçekleşmesi için bir arabulucunun olması ve gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermesi gerekiyor. Bunu yapabilecek tek ülke Türkiye'dir.
Ezcümle Türkiye, ÖSO ile Suriye devletini barıştırabilirse, işte o zaman hem Türkiye'nin, hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü kesin olarak güvence altına almış olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018