Değişik yörelerde farklı farklı biçimlerde söylenilen bu tekerleme kedinin ne kadar bencil ve nankör olduğunu anlatmaktan çok, La Fontaine’in fabl’larını anımsatır. Aslında böyle tekerlemelerden söz edilmeğe başlandığında -çok şey söylemeye gerek yok- etrafınızda bir şeylerin döndüğü, algı dünyanızda belli başlı örneklerin gözlerinizin önüne geldiği ve sizleri tatlı tatlı gülümsettiği de anımsanır. Gülüp, geçilir mi, hayır, hayır. “N’oluyor” denir ve düşünmeğe başlanır. Benzer şekilde, Jonathan Swift de dünya klasikleri arasına girmiş 1726 yılında tamamladığı cüceler ve devler dünyasını anlattığı “Gulliver’in Gezileri” kitabını bu nedenle kaleme almamış mıdır? Bütün bunlardan sonra, nereden çıktı bu anonim tekerleme derseniz? Söyleyelim. Bu söz CHP İstanbul Beylikdüzü Meclis Üyesi Halim Saral’ın Ambarlı’da bir TIR parkının işletilmesi konusunda AKP Grup Sözcüsü İbrahim Bülbüllü’ye bilgi verirken sarf edilmiş, Belediye Meclisinde uzun süren kahkahalara da neden olmuştur: Saral, bu tekerlemeyi daha da bir anlamlaştırmıştır: “Sayın Bülbüllü, hiçbir kedi Allah rızası için fare tutmaz”. Aslında bunun çok daha değişik çeşitlemeleri de yok değildir hani… Mesela, “Elin pişiği, ele sıçan tutmaz” Malatya yöresinde söylenilen bu vecizenin anlamı daha bir farklıdır. Yani “Elin kedisi, ele fare yakalamaz. Sizin kediniz olacak ki, fare yakalasın.” Eskiden evlerdeki zahire konulan kilerlerin farelere karşı güvenliği için evlerde kedi beslenirdi. Kediler, kendi kilerlerine fare yaklaştırmazlardı. İyi fare yakalayan bir kediyi bir başka eve götürdüğünüzde fare yakalamaz, o evde misafir gibi otururdu. Bundan dolayıdır ki; “elin kedisi ele fare yakalamaz” denirdi. Yani, bir bakıma “Devlet Üretme Çiftliğine demirbaş olarak alınan boğa”ya benzerdi, kedinin başka evde yaptıkları. “Elin kedisi ele fare yakalamaz” vecizesinin bir başka anlamı daha bulunmaktadır. Bir iş için bir şey buyurduğunuz zaman iş yapacak olan adam, kendi adamınız olacak ki, canla başla size iş görsün, size çalışsın. Başkasının adamı size iş görmez, size çalışmaz. Yanisi, “el, elin koyununu ıslık çalarak arar.” İnsan yaşadıkça anlıyor ki, kendi kayığını kendin çekmezsen bir yerlere varamazsın.
Efendim, bütün bunları niçin dile getirdik? Neden böyle bir felsefi yola başvurduk. Söyleyelim. Son zamanlarda yaşanan Tayyip Erdoğan – Mesut Barzani yakınlaşmasından. Bir de üstüne üstlük, kırmızı bültenle aranan Sünni Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısının geçen yılın Ekim ayından beri Türkiye’de bulunması hep, Türkiye’nin önderliğinde Irak’taki Sünni-Kürt bütünleşmesini sağlamaya yöneliktir. Yapay bir Sünni-Kürt hilali oluşturma çabası. Haydi, hayırlısı diyelim.
Barzani’nin Tayyip Erdoğan ile yakınlaşması, Irak’ta bir süredir Şii kartını açan ABD’ye karşı Irak’lı Kürtlerin Türkiye ile bir ittifak arayışının yansımasıdır. Mesut Barzani AKP’yle yeniden flört ederek AKP liderine “Türkiyeli Kürtler”in liderliğini ve “Irak’lı Kürtler”in hamiliğini önermektedir. Vay be… Bunun bir tek olguya yararı olabilir, o da, Şii Hilali oluşturma çabalarının bütünleştirilmesini, Şii İslam’ın tek bayrak altında “Pan-Şiiizm” olarak safların sıklaştırılmasını temin eder, gerisi laf-ı güzaftır. Unutmamak gerekir ki, Türkiye Sünni İslam’ın merkezi değildir. Sünni İslam’ın merkezi uzun süredir Suudi Arabistan’dır.
Bana kalırsa bütün bu yapılanlardan sonra ne söylenebilir ki, fare kediye gülmektedir, hem de bıyık altından gülmektedir. “Eğer bir fare kediye gülüyorsa, yakınlarda bir delik var demektir.” Sevgili okurlar, bu da bir Nijerya atasözüdür. Ama bana sorarsanız ben de derim ki, siz siz olun, bir tekerleme duyduğunuzda, öncelikle havayı koklayın ve söyleyene değil, söyletene bakın.
Efendim, bütün bunları niçin dile getirdik? Neden böyle bir felsefi yola başvurduk. Söyleyelim. Son zamanlarda yaşanan Tayyip Erdoğan – Mesut Barzani yakınlaşmasından. Bir de üstüne üstlük, kırmızı bültenle aranan Sünni Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısının geçen yılın Ekim ayından beri Türkiye’de bulunması hep, Türkiye’nin önderliğinde Irak’taki Sünni-Kürt bütünleşmesini sağlamaya yöneliktir. Yapay bir Sünni-Kürt hilali oluşturma çabası. Haydi, hayırlısı diyelim.
Barzani’nin Tayyip Erdoğan ile yakınlaşması, Irak’ta bir süredir Şii kartını açan ABD’ye karşı Irak’lı Kürtlerin Türkiye ile bir ittifak arayışının yansımasıdır. Mesut Barzani AKP’yle yeniden flört ederek AKP liderine “Türkiyeli Kürtler”in liderliğini ve “Irak’lı Kürtler”in hamiliğini önermektedir. Vay be… Bunun bir tek olguya yararı olabilir, o da, Şii Hilali oluşturma çabalarının bütünleştirilmesini, Şii İslam’ın tek bayrak altında “Pan-Şiiizm” olarak safların sıklaştırılmasını temin eder, gerisi laf-ı güzaftır. Unutmamak gerekir ki, Türkiye Sünni İslam’ın merkezi değildir. Sünni İslam’ın merkezi uzun süredir Suudi Arabistan’dır.
Bana kalırsa bütün bu yapılanlardan sonra ne söylenebilir ki, fare kediye gülmektedir, hem de bıyık altından gülmektedir. “Eğer bir fare kediye gülüyorsa, yakınlarda bir delik var demektir.” Sevgili okurlar, bu da bir Nijerya atasözüdür. Ama bana sorarsanız ben de derim ki, siz siz olun, bir tekerleme duyduğunuzda, öncelikle havayı koklayın ve söyleyene değil, söyletene bakın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013