En büyük melek iken şeytanı Cennet'ten kovduran sebep onun kibri idi. Allahü Teala Adem'e secde et dediğinde o da kibirlenip 'onu topraktan beni ise ateşten yarattın ben ondan daha üstünüm' diyerek kendi sonunu getirdi. İlmiyle diğer meleklere hocalık yapan şeytanın böbürlenerek bir anda kibrinin yüzünden Cenabı Hakk'ın ona söylediği sözün hikmetin anlayamıyor, Allah'ın muradını kavrayamıyordu. Allah (c.c.) aslında ondan istediği Adem'in kalıbında ona secde etmesiydi. Çünkü 'ben ona kendi ruhumdan üfledim' diyerek, Hz. Adem Sefiyyullah efendimizi perde olarak kullanmıştır. İnsanoğlu'nun da kibirlenmesine vesile olan ilim, mal, şöhret, makam, mevki, rütbe, hep insanın sonunu getirmiştir. Tıpkı en büyük alim iken onu Cennet'ten kovduran şeytan gibi. Buradan çıkaracağımız netice şudur; İnsanda kibir hastalığı had safhada olunca o insanın gerçekleri görmesine engel olur, dolayısıyla sağlıklı düşünemez ve hareket edemez ve kullukta muvaffak olamaz. Bir insanın diğer bir insana kibirlenmesi aslında Cenabı Hakk'a edepsizlik manasına gelir. Zira seni ve onu yaradan alemlerin sahibidir. Sen ise o sahibin kulusun, birbirimizden farkımız yoktur farklı olmak istersen kulluğun zirvesine çık. O da ibadetlerimizi arttırmakla mümkündür, sonuçta Allah ile dost olursun o zaman diğer insanlardan farklı olursun, bu noktada insan zaten ibadetin, kulluğun zevkini aldığı için kibir gibi ağır bir hastalıktan fazlasıyla arınmış olur. Kibir hakkındaki ayeti kerimelere ve hadislere bir göz atalım. Araf Suresinde Cenabı Hak şöyle buyuruyor. Yeryüzünde haksızlıkla kibirlenenleri ayetlerimi idrakten çevireceğim. Diğer bir ayette (Mümin 35.); Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler. Bir başka ayette (Mümin 60.) Çünkü bana ibadetten uzaklaşanlar hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir. Kibir öyle büyük bir hastalıktır ki insanı imanından eder ve cehenneme sürükler. Zira Peygamber efendimize Kureyş halkından bazıları inanmış, fakat kibir ve inatlarından dolayı tabi olmamışlardır. Nitekim Müminin süresinin 48. ayetin de şöyle deniliyor. Bizim gibi bir beşere mi iman edeceğiz? Dediler. Kureyşliler Allah Rasülüne: Şu fakirler senin yanında iken biz seninle nasıl oturabiliriz? demişler. Fakir müslümanları horlamışlar onlarla bir arada oturmaya yanaşmamışlardır. Bu gelişmeler üzerine Allah (c.c.) şu ayetleri indirdi.Sabah akşam Rab'lerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma kapından. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur. Senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki, onları kovarak zulmedenlerden olasın. ( En'am : 52 ) Allah'ü Teala dünyada müslüman fakirleri hor görenlerin cehenneme girdiklerinde, horladıkları o zatları cehennemde göremeyince şaşkına döndükleri anı şöyle tasvir eder: Şöyle derler hor görenler; Kendilerini dünyadayken kötü sandığımız kimseleri burada niçin göremiyoruz? Onları alaya alırdık, yoksa şimdi gözlere görünmez mi oldular? İşte Cehennemdekilerin bu şekilde tartışmaları gerçektir. ( Sad : 62 - 64 ) Abbas (r.a.) rivayetine göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur: Bir topluluk gelecek Kur'an okuyacaklar, o Kur'an hançerelerinden aşağı inmeyecek, onlar bizler Kur'an okuduk, bizden daha iyi okuyan ve bizden daha bilgili kim vardır? derler. Allah Resulü bunları söyledikten sonra Sahabelerine döner ve; Ey ümmet! onlar sizdendir! onlar Cehennem yakıtlarıdır! buyurdu. Bir keresinde Sahabeden Huzeyfe (r.a.) bir topluluğa namaz kıldırır. Selam verdikten sonra: Ya kendinize başka imam bulursunuz ya da tek tek kılarsınız. Çünkü nefsim gurura kapıldı ve bana içinizde benden üstün olmadığı fitini verdi der. Huzeyfe gibi biri kibirden yakasını kurtaramazsa bu ümmetin en gerilerinde yer alan zayıflar nasıl yakalarını kurtarabilirler? Anlatıldığına göre iki adam Resulullah'ın önünde birbirlerine karşı böbürlenirler. Birisi diğerine: Ben falan oğlu falanım, anası olmayasıca sen kimsin? der. Bu gelişme üzerine Allah Resulü araya girer ve iki kişi Musa peygamberin yanında iftihara kalkışarak birisi ben falan oğlu falanım diyerek dokuz göbeğine kadar sayar. Derken Allah (c.c.) Musa peygambere şöyle vahiyde bulunur; İftihar eden adama söyle, dokuz göbeği de cehennem halkındandır, sen de onların onuncususun! Hasan-i Basri de şöyle der; Kaba yün giyen dervişin kibri, işlemeli ipek giyenlerin kibrinden daha yamandır. Çünkü; yün giyen derviş kendini başkalarından erdemli görürken, ipek giysilere bürünen bir müslüman kendini kusurlu hisseder, emirleri yerine getirmediği için üzüntü duyar. Görünürde nefsini yenmiş kaba giysilere bürünen ve kendini ibadete vermiş kişilere imrenir, onların önünde ezilir, büzülür. İşaret edildiği gibi Abidler ise giyim ve kuşamları ile kendilerini faziletli görürler. Bu gibi duygulardan kendilerini koruyan pek azdır. Her devirde olduğu gibi çağımızın da en büyük hastalıklarından biride kibirdir. Peyamberimizin (S.A.V); kalbinde hardal danesi kadar kibir bulunan cennete giremez. sözünü hatırlatır, ayağımızı denk almamız gerektiğini unutmamalıyız. Aksi taktirde bütün gayretler boşa gider. Allah bu konuda bütün mümin kardeşlerime ve bana yardım eylesin (Amin)
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012