Hacım her sabah olduğu gibi yine erkenden paspasa bırakılan gazetesini açmış, gözü gazetesinde kulağı da televizyonunda olduğu halde zamanını değerlendiriyordu. Akşam, çoluk-çocuk yattıktan sonra çok geç saatlerde eve geldiği için okula gitmek üzere kalkan çocukların ve annelerinin ihtiyaçları bir bir sırlama saatleri de bu saatlerdi. Lise son sınıfa giden oğul, erken davranıp sırayı kaptı ve gözü sürekli gazetede olan babasına dertlerini sırlamaya başladı: "Baba, ayakkabılarımın ikisi de delik, kar dizde, sınıfa giremiyorum? fotokopi parası, harçlık.." Baba aceleyle başını kaldırdı, kumandayı araştırdı, bulamadı, "oğlum hele az ses ver" diye bağırdı. Elindeki gazetede az önce okuduğu satırların tekrarı vardı televizyonda, balyoz planı ile Balıkesir'deki maden kazası arasında irtibat kurmaya çalışıyordu. Oğul anladı ki, babası kendisini hiç dinlememiş, gözünü gazeteden,kulağını da televizyondan hiç ayırmamıştı. "Bu kışta kıyamette balyoz planı mı giyeceğiz, özel yetkili savcımı yiyeceğiz" diyerek okul hazırlığı için ayrılırken, anne bu boşluktan yararlanmak istedi ve söze girdi: "Hacı! Ev sahibi akşam iki sefer geldi, seni sordu, evde olmadığını söyleyince kendi kendine söylenerek gitti. Üç aydır, dört aydır, olmaz ki böyle?İşte öyle bir şeyler deyip duruyordu. Bir de kahvaltıda sofraya koyacak peynirimiz yok?" Hacı, hafifçe başını kaldırdı ama hanımına hiç bakmadan susmasını işaret etti ve gözlerini televizyona dikti o sırada, başbakanın ulusa sesleniş konuşmasını veriyordu, ve her zaman olduğu gibi muhalefet parti liderlerine bağırıp-çağırıyordu. Başbakan bağırdıkça, hacının yüzünde tebessümler oluşuyordu. "İşte böyle zalimlerin haddini bildireceksin" diyerek gazetesinin sayfalarını çevirmeye başladı. Çantasını hazırlarken uzaktan annesinin de babası tarafından dinlenmediğini fark eden evin oğlu, sesini başbakanın sesinden biraz daha fazla yükselterek konuşmaya başladı: "Gel anneciğim gel, ben delik ayakkabılarımı atıp balyoz planı giyerim sen de, bu sabah ve her sabah kahvaltıya peynir yerine "ulusa sesleniş" koyarsın devam edip gideriz." Evin oğlu kapıyı çarpıp çıkarken babanın gözleri malum gazetede kulağı ise malum televizyonda idi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025