Başbakan Tayyip Erdoğan'ın KKTC ziyaretinde verdiği mesajlar, İstanbul'u sarsan bombaların gürültüleri arasında kayboluverdi. Ancak bu mesajlar önemli. Bu mesajlarda KKTC'nin geleceği saklı.
Bomba gürültüleri ve ardından medya baykuşlarından yükselen el-Kaide nümayişleri kulaklarımızı perdelememeli.
Başbakan'ın KKTC ziyaretinde verdiği mesajın şu cümlesiyle özetlenebilir: Biz, KKTC'de tüm siyasi partilere, herkese eşit mesafedeyiz.
Bu cümle ilk bakışta masum, ma'kul ve demokratik görünebilir.
Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil.
Başbakan bu mesajıyla, KKTC'yi yıllarca Rumlara ve onların dayıları AB-ABD'ye karşı canla-başla savunan dava adamı Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la "AB'nin KKTC'deki besleme parti başkanları'na eşit mesafede olduğunu ifade ediyor.
Başbakan bu mesajıyla, KKTC'nin başına geçirilmek istenen Annan-Rum konsorsiyum planını "karşı basiretli manevralar"la savuşturan tecrübeli politikacı Denktaş'la, AB'den aldıkları harçlıklarla Annan-Rum konsorsiyum planını baştâcı eden AB'ci-Rumcu politikacılara eşit ve aynı mesafede olduğunu ilan ediyor.
Bu "eşit mesafeli duruş" milli bir duruş değildir.
Bu "eşit mesafeli duruş" KKTC'nin Rumlara peşkeş çekilmesini engelleyecek duruş değildir.
Bilakis bu "eşit mesafeli duruş" KKTC'yi AB'ye peşkeş çekme duruşudur.
Bu tam bir AB duruşudur.
AB'ye vazgeçilmez tek hedef olarak yapışan AKP'den bundan gayrı bir duruş beklemek de muhaldir. Çünkü Kıbrıs meselesi, ya AB, ya Kıbrıs tercihine düğümlenmiştir.
AKP'nin yanlışı, tam bu noktada tercihini ne olursa olsun AB'den yana kullanma azmi ve kararıdır.
Bu da KKTC'nin elden gitmesi demektir.
AKP böyle bir süreçte KKTC'yi kendi eliyle AB'ye sunmak yerine, oradaki AB beslemesi parti başkanlarının bu seçimle inisiyatif alarak Kıbrıs'ı AB'ye kendi elleriyle sunmalarının "Türkiye içi konjonktüre daha uygun" olacağını hesaplamaktadır.
İşte KKTC'de güya "ne şiş yansın ne kebap" gibi görünen "herkese karşı aynı ve eşit mesafede duruş" tarzı bu hesabın politik ifadesidir.
Bu hesap ve bu duruş yanlıştır.
Hem aziz milletimizi, hem de başta Denktaş olmak üzere Kıbrıs davasının tüm sahiplerine oyun oynamaktır.
AKP'nin KKTC'de güya her partiye karşı eşit mesafede duracağını deklare ettiği bu süreçte, bakın bakalım AB lobileri KKTC'de eşit mesafede duruyor mu?
AB kimlere katkı sağlıyor?
AB fonlarından hangi AB-Rum yanlısı parti ve sivil toplum kurumlarına yardım akıtılıyor?
Bu AB fonlarıyla beslenen 40-50 bin Kıbrıs gencimiz üç-beş ay önce Denktaş'ın karşısına çıkartılarak yuhalatmadılar mı?
Avrupa Parlamentosu, henüz Başbakan Erdoğan KKTC'den ayrılmadan Denktaş'ın karşısındaki AB'ci-Rumcu muhalif parti başkanlarını Strasbourg'a davet ederek kafalarına akıl ve yan ceplerine de akçe doldurma manevrası çekmedi mi?
AB ve ABD'nin Cumhurbaşkanı Denktaş'ı, İsrail karşısındaki Yaser Arafat'ın pozisyonuna sokmaya çalıştıkları böylesi bir süreçte "herkese eşit mesafede olmak" gibi bir yanlışla onu yalnız bırakmak, KKTC'yi Rumların insafına bırakmak, KKTC'yi Yunan'a ve AB'ye peşkeş çekmek olur.
Hiç kimse sümenaltı politik manevralarla bu işin vebalinden kurtulamaz.
AKP bu "herkese eşit mesafede olma" oyunundan vazgeçmeli. Yüreğini AB'den, Annan-Rum konsorsiyumu planından ve onların beslemelerinden yana ve eşit mesafede değil, KKTC'nin gerçek sahibi dava adamlarından yana koymalı...
Bomba gürültüleri ve ardından medya baykuşlarından yükselen el-Kaide nümayişleri kulaklarımızı perdelememeli.
Başbakan'ın KKTC ziyaretinde verdiği mesajın şu cümlesiyle özetlenebilir: Biz, KKTC'de tüm siyasi partilere, herkese eşit mesafedeyiz.
Bu cümle ilk bakışta masum, ma'kul ve demokratik görünebilir.
Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil.
Başbakan bu mesajıyla, KKTC'yi yıllarca Rumlara ve onların dayıları AB-ABD'ye karşı canla-başla savunan dava adamı Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la "AB'nin KKTC'deki besleme parti başkanları'na eşit mesafede olduğunu ifade ediyor.
Başbakan bu mesajıyla, KKTC'nin başına geçirilmek istenen Annan-Rum konsorsiyum planını "karşı basiretli manevralar"la savuşturan tecrübeli politikacı Denktaş'la, AB'den aldıkları harçlıklarla Annan-Rum konsorsiyum planını baştâcı eden AB'ci-Rumcu politikacılara eşit ve aynı mesafede olduğunu ilan ediyor.
Bu "eşit mesafeli duruş" milli bir duruş değildir.
Bu "eşit mesafeli duruş" KKTC'nin Rumlara peşkeş çekilmesini engelleyecek duruş değildir.
Bilakis bu "eşit mesafeli duruş" KKTC'yi AB'ye peşkeş çekme duruşudur.
Bu tam bir AB duruşudur.
AB'ye vazgeçilmez tek hedef olarak yapışan AKP'den bundan gayrı bir duruş beklemek de muhaldir. Çünkü Kıbrıs meselesi, ya AB, ya Kıbrıs tercihine düğümlenmiştir.
AKP'nin yanlışı, tam bu noktada tercihini ne olursa olsun AB'den yana kullanma azmi ve kararıdır.
Bu da KKTC'nin elden gitmesi demektir.
AKP böyle bir süreçte KKTC'yi kendi eliyle AB'ye sunmak yerine, oradaki AB beslemesi parti başkanlarının bu seçimle inisiyatif alarak Kıbrıs'ı AB'ye kendi elleriyle sunmalarının "Türkiye içi konjonktüre daha uygun" olacağını hesaplamaktadır.
İşte KKTC'de güya "ne şiş yansın ne kebap" gibi görünen "herkese karşı aynı ve eşit mesafede duruş" tarzı bu hesabın politik ifadesidir.
Bu hesap ve bu duruş yanlıştır.
Hem aziz milletimizi, hem de başta Denktaş olmak üzere Kıbrıs davasının tüm sahiplerine oyun oynamaktır.
AKP'nin KKTC'de güya her partiye karşı eşit mesafede duracağını deklare ettiği bu süreçte, bakın bakalım AB lobileri KKTC'de eşit mesafede duruyor mu?
AB kimlere katkı sağlıyor?
AB fonlarından hangi AB-Rum yanlısı parti ve sivil toplum kurumlarına yardım akıtılıyor?
Bu AB fonlarıyla beslenen 40-50 bin Kıbrıs gencimiz üç-beş ay önce Denktaş'ın karşısına çıkartılarak yuhalatmadılar mı?
Avrupa Parlamentosu, henüz Başbakan Erdoğan KKTC'den ayrılmadan Denktaş'ın karşısındaki AB'ci-Rumcu muhalif parti başkanlarını Strasbourg'a davet ederek kafalarına akıl ve yan ceplerine de akçe doldurma manevrası çekmedi mi?
AB ve ABD'nin Cumhurbaşkanı Denktaş'ı, İsrail karşısındaki Yaser Arafat'ın pozisyonuna sokmaya çalıştıkları böylesi bir süreçte "herkese eşit mesafede olmak" gibi bir yanlışla onu yalnız bırakmak, KKTC'yi Rumların insafına bırakmak, KKTC'yi Yunan'a ve AB'ye peşkeş çekmek olur.
Hiç kimse sümenaltı politik manevralarla bu işin vebalinden kurtulamaz.
AKP bu "herkese eşit mesafede olma" oyunundan vazgeçmeli. Yüreğini AB'den, Annan-Rum konsorsiyumu planından ve onların beslemelerinden yana ve eşit mesafede değil, KKTC'nin gerçek sahibi dava adamlarından yana koymalı...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019



















































































