Güneş, Palandöken sıradağlarının ardından daha yeni göz kırpmaya başlamış. Ekmek arabaları ve camiden dönen yaşlı amcalar sereserpe Erzurum caddelerinde, ben de otogar yolundayım.
Birazdan Trabzon'a doğru yola çıkacak arabanın kalkış saatini beklerken, sabah sabah gür sesle beni selamlayan Elazığ'ın yağız delikanlılarıyla kucaklaşıyoruz; Sami ve Hakan beyler. Aynı firmadan üstelik yanyana koltukları almışız.
Ilıca ve Aşkale'yi geride bırakıp Kop Dağı'na yukarı tırmanışa geçtiğimizde zihnimden de bazı dizeler gelip geçmeye başladı. Kop Dağı şehitler anıtını selamlarken ilk dörtlüğümü bitirmiştim:
Aş ehline menzil sorulmaz derler
Kop'tan Zigana'dan aştım da geldim
Yağmur yağar şimşek çakar gök gürler
Çoruh'la Harşit'le coştum da geldim.
Ayaküstü içtiğimiz bir Bayburt çayından sonra yola koyulduk, arabamız daha yeni hızını almıştı ki, ani bir frenle durdu. Uğrak köyü sapağında kim uğrasa beğenirsiniz? Bir baktık ki bizim Cavit Hoca ile BTP İl Başkanımız Seyfeddin Bey. Yol boyunca arkadaşlarla sohbetimiz sürdü ama benim kafam yeni dörtlükler peşindeydi, yavaş yavaş ikincisi de oluştu:
Kerem Aslı için düşmüş yollara
Mecnun Leyla için düşmüş çöllere
Ferhat da Şirin de düşmüş dillere
Öyle bir sevdaya düştüm de geldim.
Zigana tüneline girerken ardımızda güneşli bir hava bırakmıştık, yaklaşık iki kilometre yürüyüp Trabzon tarafına geçtiğimiz de gözgözü görmeyecek derecede karanlık bir ortamda bulduk kendimizi, görüş mesafesi bir-iki metre ancak. Merhum Akif'in "Cennet Vatan" tanımlamasını gel de hatırlama.
Ayrı düşmüş yuvasından yurdundan
Feryad eder ayrılığın ardından
Vatanımın melul mahzun derdinden
Bağrım yana yana koştum da geldim.
Trabzon BTP İl Teşkilatına doğru yürürken meşhur belediye meydanından geçiyoruz. Elazığlı Sami kardeşimiz mırıldanıyor: "Ah, bu taşlar bir dile gelse de; ikibin yılının Nisan'ındaki o bayrak mitingini, o ihtişamı, o coşkuyu bu insanlara anlatsa."
Ayağında demir çarıklarla yurt gezisini sürdüren ve bu toplantı için birkaç saatliğine memleketine uğramış bulunan bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i dinliyoruz. Yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık gibi kelimeleri lügatından çoktan silmiş olan BTP Genel Başkanı yirmibeşinde bir delikanlı gibi yumruğunu masaya vuruyor ve gür sesi ile, emin bir eda ile konuşmasını sürdürüyor:
"Vatanımızın bir kum tanesinden dahi vazgeçmeyiz. Geliştirdiğimiz Milli Ekonomik Model insanımızın bütün dertlerine derman olacaktır inşaallah. Anlattığımız illerde insanımızın çok yoğun teveccühü ile karşılaşıyoruz. Memleketin manzarası 3 Kasım öncesinden daha da vahimdir. Borç kamburlarımız günden güne artmaktadır. Dolayısıyla dış politakımız her geçen gün biraz daha ipotek altına girmekte, karışanlarımız çoğalmaktadır. Manzara bu kadar vahimken, hala bizim niçin siyasete girdiğimizi soranların maksatları başkadır. Bu milletin dini ve milli bütünlüğü ile oynamak isteyenler, bizim siyasetten çekilmemezi isteyenlerdir. Vatanımızı, bayrağımızı, bağımsızlığımızı gözümüz gibi korumak mecburiyetindeyiz."
Karadeniz çırpındı hep günboyu
Haydar Baş da vatan dedi günboyu
Gözüm yaştı özüm közdü günboyu
Cennet vatan için piştim de geldim
Erzurum'da Karasu'ya bakarak
Bayburt'ta da Çoruh ile akarak
Harşit Çayı ile yakıp yıkarak
Bir sağa bir sola taştım da geldim.
Trabzon otogarda, Türkiye-İngiltere maçını seyrederken, hop oturup hop kalkan gençlerin arasında başladığım bu yazıyı, Erzurum'da sabah ezanları eşliğinde tamamladım.
"Olakim rahmet kıla ol Padişah."
Birazdan Trabzon'a doğru yola çıkacak arabanın kalkış saatini beklerken, sabah sabah gür sesle beni selamlayan Elazığ'ın yağız delikanlılarıyla kucaklaşıyoruz; Sami ve Hakan beyler. Aynı firmadan üstelik yanyana koltukları almışız.
Ilıca ve Aşkale'yi geride bırakıp Kop Dağı'na yukarı tırmanışa geçtiğimizde zihnimden de bazı dizeler gelip geçmeye başladı. Kop Dağı şehitler anıtını selamlarken ilk dörtlüğümü bitirmiştim:
Aş ehline menzil sorulmaz derler
Kop'tan Zigana'dan aştım da geldim
Yağmur yağar şimşek çakar gök gürler
Çoruh'la Harşit'le coştum da geldim.
Ayaküstü içtiğimiz bir Bayburt çayından sonra yola koyulduk, arabamız daha yeni hızını almıştı ki, ani bir frenle durdu. Uğrak köyü sapağında kim uğrasa beğenirsiniz? Bir baktık ki bizim Cavit Hoca ile BTP İl Başkanımız Seyfeddin Bey. Yol boyunca arkadaşlarla sohbetimiz sürdü ama benim kafam yeni dörtlükler peşindeydi, yavaş yavaş ikincisi de oluştu:
Kerem Aslı için düşmüş yollara
Mecnun Leyla için düşmüş çöllere
Ferhat da Şirin de düşmüş dillere
Öyle bir sevdaya düştüm de geldim.
Zigana tüneline girerken ardımızda güneşli bir hava bırakmıştık, yaklaşık iki kilometre yürüyüp Trabzon tarafına geçtiğimiz de gözgözü görmeyecek derecede karanlık bir ortamda bulduk kendimizi, görüş mesafesi bir-iki metre ancak. Merhum Akif'in "Cennet Vatan" tanımlamasını gel de hatırlama.
Ayrı düşmüş yuvasından yurdundan
Feryad eder ayrılığın ardından
Vatanımın melul mahzun derdinden
Bağrım yana yana koştum da geldim.
Trabzon BTP İl Teşkilatına doğru yürürken meşhur belediye meydanından geçiyoruz. Elazığlı Sami kardeşimiz mırıldanıyor: "Ah, bu taşlar bir dile gelse de; ikibin yılının Nisan'ındaki o bayrak mitingini, o ihtişamı, o coşkuyu bu insanlara anlatsa."
Ayağında demir çarıklarla yurt gezisini sürdüren ve bu toplantı için birkaç saatliğine memleketine uğramış bulunan bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i dinliyoruz. Yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık gibi kelimeleri lügatından çoktan silmiş olan BTP Genel Başkanı yirmibeşinde bir delikanlı gibi yumruğunu masaya vuruyor ve gür sesi ile, emin bir eda ile konuşmasını sürdürüyor:
"Vatanımızın bir kum tanesinden dahi vazgeçmeyiz. Geliştirdiğimiz Milli Ekonomik Model insanımızın bütün dertlerine derman olacaktır inşaallah. Anlattığımız illerde insanımızın çok yoğun teveccühü ile karşılaşıyoruz. Memleketin manzarası 3 Kasım öncesinden daha da vahimdir. Borç kamburlarımız günden güne artmaktadır. Dolayısıyla dış politakımız her geçen gün biraz daha ipotek altına girmekte, karışanlarımız çoğalmaktadır. Manzara bu kadar vahimken, hala bizim niçin siyasete girdiğimizi soranların maksatları başkadır. Bu milletin dini ve milli bütünlüğü ile oynamak isteyenler, bizim siyasetten çekilmemezi isteyenlerdir. Vatanımızı, bayrağımızı, bağımsızlığımızı gözümüz gibi korumak mecburiyetindeyiz."
Karadeniz çırpındı hep günboyu
Haydar Baş da vatan dedi günboyu
Gözüm yaştı özüm közdü günboyu
Cennet vatan için piştim de geldim
Erzurum'da Karasu'ya bakarak
Bayburt'ta da Çoruh ile akarak
Harşit Çayı ile yakıp yıkarak
Bir sağa bir sola taştım da geldim.
Trabzon otogarda, Türkiye-İngiltere maçını seyrederken, hop oturup hop kalkan gençlerin arasında başladığım bu yazıyı, Erzurum'da sabah ezanları eşliğinde tamamladım.
"Olakim rahmet kıla ol Padişah."
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024