Bir cemiyet için en büyük tehlike ahlakî yozlaşmanın yaygınlaşmasıdır. İlk olarak ferdi planda kendini gösteren bu bozulma tedbir alınmadığı taktirde toplumu bir kurt gibi kemirir ve cemiyet bünyesinde tamir edilmesi çok zor yaralar açılmasına sebep olur.
Bu gerçeği iyi bilen İngilizler, bilhassa 18. yüzyıldan sonra Osmanlı topraklarında ve İslam dünyasında toplumsal bozulmanın yaygınlaşması için faaliyetlerde bulunmuşlardır. Misyonerlik çalışmalarının bir parçası olarak yürütülen bu faaliyetler İngiliz Sömürgeler Bakanlığı tarafından yönlendirilmekteydi.
Aşağıdaki maddeler Sömürgeler Bakanlığı tarafından yayımlanan ve İngiliz ajanlarına dağıtılan bir kitapta yer almaktadır:
"*İslam ülkelerinde içki, kumar, fuhuş ve domuz etinin yaygınlaştırılması lazımdır. Bu tür faaliyetlerde Yahudi, Hıristiyan ve Zerdüştler işbirliği yapmalıdır. Sömürgeler Bakanlığı bu çalışmaların karşılığında hediye ve ikramiyeler verecektir.
*Ailelere nüfuz edilerek aile ilişkileri sömürü kültürünün etkisinde kalacak şekilde düzenlenerek artık büyüklerin nasihatlerinin dinlenmeyeceği derecede bozulmaya çalışılmalıdır.
*Zina, livata, içki ve kumar Müslümanlar arasında yaygınlaştırılması gereken meselelerdir.
*Müslüman genç kız ve erkekler arasında dinsizliği yaymalıyız. İslâmî kurallara yönelik şüphe ve kuşkular uyandırmalıyız. Kiliseye bağlı okullarda İslâm'a ve ahlâka uymayan kitaplar dağıtmalı, gayri ahlâkî ilişkiler için spor merkezleri kurmalı, gençlerin gayri müslim dostlar edinmelerini sağlamalıyız. Mümkün olan her vesileyi kullanarak Müslüman gençleri tuzağa düşürmeliyiz.
*... Kahvehane ve eğlence yerlerini arttırmalı, halk arasında esrar ve diğer uyuşturucu madde alışkanlığını yaygınlaştırmalıyız"
(Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğüze Yönelik Tehditler, sy. 107, 113, 114, 115).
Globalizmle başlayan süreç
Geçtiğimiz iki yüzyıl boyunca ajan-misyonerler eliyle yürütülen bu yozlaştırma faaliyetleri artık globalizm (küreselleşme) sayesinde uluslararası kurumlar ve medya vasıtasıyla sürdürülüyor. Özellikle medya bu konuda oldukça etkili bir silah olarak kullanılmaktadır. (Bilhassa ülkemizde). Her çeşit ahlaksızlık medya vasıtasıyla insanlarımıza pompalanmaktadır. Ticarî kâr amacı güden uluşlararası şirketler de bu "global yozlaştırma" işinde önemli pay sahibidir. Bilhassa video, müzik ve sinema endüstrisinin hızla büyümesiyle, gelişmiş ve gelişme sürecindeki ülkeler (bunların büyük bölümü müslümandır) her türlü ahlakî kokuşmuşluğun pompalandığı bir pazar konumuna düşmüşlerdir. Amerikalı bir araştırmacının ifadesiyle "Filmler, TV, pop müzik ve reklamlar dünyanın pek çok yerinde, çocuk ve gençlerin kişiliklerinin şekillenmeye başladığı dönemde onları etkilemektedir. Bunun aile ilişkileri ve bir bütün olarak toplumun geleceği konusundaki sonuçları hiç de parlak değildir" (R. Barnet, Küresel Düşler, sy. 121).
Dün misyonerlik faaliyetleri ve askerî işgalle beraber kendini gösteren kültürel ve ahlakî yozlaştırma, bugün ekonomik çıkar temini ve küresel oyunlarla devam etmektedir. ABD patentli yeni dünya düzeni budur.
Bu gerçeği iyi bilen İngilizler, bilhassa 18. yüzyıldan sonra Osmanlı topraklarında ve İslam dünyasında toplumsal bozulmanın yaygınlaşması için faaliyetlerde bulunmuşlardır. Misyonerlik çalışmalarının bir parçası olarak yürütülen bu faaliyetler İngiliz Sömürgeler Bakanlığı tarafından yönlendirilmekteydi.
Aşağıdaki maddeler Sömürgeler Bakanlığı tarafından yayımlanan ve İngiliz ajanlarına dağıtılan bir kitapta yer almaktadır:
"*İslam ülkelerinde içki, kumar, fuhuş ve domuz etinin yaygınlaştırılması lazımdır. Bu tür faaliyetlerde Yahudi, Hıristiyan ve Zerdüştler işbirliği yapmalıdır. Sömürgeler Bakanlığı bu çalışmaların karşılığında hediye ve ikramiyeler verecektir.
*Ailelere nüfuz edilerek aile ilişkileri sömürü kültürünün etkisinde kalacak şekilde düzenlenerek artık büyüklerin nasihatlerinin dinlenmeyeceği derecede bozulmaya çalışılmalıdır.
*Zina, livata, içki ve kumar Müslümanlar arasında yaygınlaştırılması gereken meselelerdir.
*Müslüman genç kız ve erkekler arasında dinsizliği yaymalıyız. İslâmî kurallara yönelik şüphe ve kuşkular uyandırmalıyız. Kiliseye bağlı okullarda İslâm'a ve ahlâka uymayan kitaplar dağıtmalı, gayri ahlâkî ilişkiler için spor merkezleri kurmalı, gençlerin gayri müslim dostlar edinmelerini sağlamalıyız. Mümkün olan her vesileyi kullanarak Müslüman gençleri tuzağa düşürmeliyiz.
*... Kahvehane ve eğlence yerlerini arttırmalı, halk arasında esrar ve diğer uyuşturucu madde alışkanlığını yaygınlaştırmalıyız"
(Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğüze Yönelik Tehditler, sy. 107, 113, 114, 115).
Globalizmle başlayan süreç
Geçtiğimiz iki yüzyıl boyunca ajan-misyonerler eliyle yürütülen bu yozlaştırma faaliyetleri artık globalizm (küreselleşme) sayesinde uluslararası kurumlar ve medya vasıtasıyla sürdürülüyor. Özellikle medya bu konuda oldukça etkili bir silah olarak kullanılmaktadır. (Bilhassa ülkemizde). Her çeşit ahlaksızlık medya vasıtasıyla insanlarımıza pompalanmaktadır. Ticarî kâr amacı güden uluşlararası şirketler de bu "global yozlaştırma" işinde önemli pay sahibidir. Bilhassa video, müzik ve sinema endüstrisinin hızla büyümesiyle, gelişmiş ve gelişme sürecindeki ülkeler (bunların büyük bölümü müslümandır) her türlü ahlakî kokuşmuşluğun pompalandığı bir pazar konumuna düşmüşlerdir. Amerikalı bir araştırmacının ifadesiyle "Filmler, TV, pop müzik ve reklamlar dünyanın pek çok yerinde, çocuk ve gençlerin kişiliklerinin şekillenmeye başladığı dönemde onları etkilemektedir. Bunun aile ilişkileri ve bir bütün olarak toplumun geleceği konusundaki sonuçları hiç de parlak değildir" (R. Barnet, Küresel Düşler, sy. 121).
Dün misyonerlik faaliyetleri ve askerî işgalle beraber kendini gösteren kültürel ve ahlakî yozlaştırma, bugün ekonomik çıkar temini ve küresel oyunlarla devam etmektedir. ABD patentli yeni dünya düzeni budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011


































































































