Kur’an’ı kişisel görüşler ile tefsir etme konusu -2-
(Yüce Allah) Şöyle buyuruyor: ‘Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da, sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur
11.11.2023 18:24:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





(Yüce Allah) Şöyle buyuruyor: 'Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıy-mayın. Biz, onların da, sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.
Zinaya yaklaşmayın. Zira o bir hayâ¬sızlıktır ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velisine hakkını alması için yetki verdik. Ancak bu veli de kısasta ileri gitmesin. Zaten o, alacağını almıştır.
Yetimin malına, rüştüne erinceye kadar, ancak en güzel bir ni¬yetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen söz so¬rumluluğu gerektirir. Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi tartın. Bu hem daha iyidir, hem de neticesi bakımından daha güzeldir.
Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü ku¬lak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma; çünkü sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin. Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin nezdinde sevimsizdir. İşte bunlar Rabbinin Sana vahyettiği hikmet¬lerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme; sonra inanmış ve uzak¬laştırılmış olarak cehenneme atılırsın.' (İsra, 31-39)
Leyl sûresinde ise şöyle buyurulmuştur: 'Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım. O ateşe ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer.' Burada kastedilen kimse müşriktir.
İnşikak sûresinde ise şöyle buyurulmuştur: 'Kimin de kitabı ar¬kasından verilirse, derhal yok olmayı isteyecek; alevli ateşe gire¬cektir. Zira o, dünyada ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımar¬mıştı. O hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı. Oysa...' Burada da müşrik insan kastedilmiştir.
Mülk sûresinde şöyle buyurulmuştur: 'Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara, 'size korkutucu bir peygam¬ber gelmemiş miydi?' diye sorarlar. Onlara şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, korkutan peygamber gelmişti; fakat biz onu yalanlamış ve Allah'ın bir şey gönderdiği yok.'
Burada söz konusu edilenler de müşrikleridir.
Vâkıâ sûresinde de şöyle buyurulmuştur: 'Ama yalancı sapıklar¬dan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır! Ve onun sonu cehennem atılmaktır.' Bunlar da müşriklerdir.
Hakka sûresinde ise şöyle buyurulmuştur: 'Kitabı sol tarafından verilene gelince, o, 'keşke' der, 'bana kitabım verilmeseydi de, he¬sabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke onunla her iş olup bit¬seydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı.' 'Çünkü o ulu Allah'a iman etmezdi.'
Burada özellikleri sıralanan kimse de müşriktir.
Şuarâ sûresinde ise şöyle buyruluyor: 'Cehennemde azgınlara apaçık gösterilir. Onlara, 'Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nere¬de? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine olsun yardımları dokunuyor mu?' denilir. Artık onlar, o azgınlar ve iblis orduları, toptan oraya tepetaklak cehenneme atılırlar.'
İblis'in ordularından maksat, onun zürriyetinden gelen şeytan¬lardır. 'Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.' Burada önder edinip, izledikleri, şirklerine tâbi oldukları müşrik önderleri kastediyorlar.
Bunlar, Muhammed'in (s.a.v.) kavminden olan insanlardır; arala¬rında Yahudilerden ve Hıristiyanlardan kimse yoktur. Bunun kanıtı şu ayettir: 'Onlardan önce Nuh kavmi de yalanlamıştı.' 'Eyke halkı da gönderilen resûlleri yalanlamıştı.'
"Lût'un kavmi de yalanlamıştı.'
Allah, Yahudi, Hıristiyan ve onların amel ve sözlerine uyan tüm kavimleri cehenneme koyar. 'Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.' Çünkü bizi kendi yolarına çağırdılar, böylece bizi saptırdılar. Al¬lah'ın (Azze ve Celle) onları cehennemin yanında topladıktan son¬ra onlara söyledikleri şu söz de bunu doğrulamaktadır: 'Sonrakiler, öncekiler için, 'Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver' derler.'
'Her ümmet girdikçe yollarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ar¬dından orada toplanınca...'
Bir kısmı diğer bir kısmı ile ilgili olmadığını ilan ederek onlar¬dan teberrî edecektir, bazısı diğer bazısını lanetleyecektir.
Bazıla¬rı, başlarına gelen bu büyük felaketten kurtulmak ümidiyle diğer bazılarına karşı kanıt ve delille üstünlük kurmayı arzuluyor. Oysa artık sınanmanın, denenmenin ve mazeretlerinin kabul edilmesinin zamanı değildir. Kurtuluş zamanı geride kalmıştır. Bu ve benzeri ayetler Mekke döneminde inmişlerdir. Cehenneme ise müşrikler¬den başkası girmez.
Allah Azze ve Celle, Muhammed'e (s.a.v.) Mekke'den Medi¬ne'ye hicret etme izini verince, İslamî hayatı beş temel üzerine bina etti; bu beş temel şunlardır: Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kâbe'ye hac ziyaretinde bu¬lunmak, Ramazan ayında oruç tutmak.
Allah, bu dönemde Peygamberine, hadleri ve miras paylaşımı¬na ilişkin hükümleri indirdi. Allah'ın, (Azze ve Celle) işleyenle¬re cehennemi zorunlu kıldığı günahların neler olduğunu bildirdi.
Adam öldüren kimse ile ilgili hükmü de şöyle dile getirdi: 'Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebediyen kalacağı cehen¬nemdir. Allah, ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.' Allah mü'minleri lanetlemez.
Allah Azze ve Celle, başka bir yerde şöyle buyurmuştur: 'Şu muhakkak ki, Allah, kâfirleri rahmetinden kovmuş, onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. Orada ebedî olarak kalacak, ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.'
Allah Azze ve Celle, kasten bir mü'mini öldüren kimseyi ce¬hennem azabına çarptırıp gazap ve lanet bakımından kâfirlere dâhil etmişken ve bunların da Allah'ın Kitabında lanete uğrayanlardan olduğunu beyan etmişken, adam öldüren kimselerin durumunun Allah'ın dilemesine kaldığını nasıl söyleyebiliyorlar?" (Prof. Dr. Haydar Bal İmam Muhammed Bakır eserinden)
Zinaya yaklaşmayın. Zira o bir hayâ¬sızlıktır ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velisine hakkını alması için yetki verdik. Ancak bu veli de kısasta ileri gitmesin. Zaten o, alacağını almıştır.
Yetimin malına, rüştüne erinceye kadar, ancak en güzel bir ni¬yetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen söz so¬rumluluğu gerektirir. Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi tartın. Bu hem daha iyidir, hem de neticesi bakımından daha güzeldir.
Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü ku¬lak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma; çünkü sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin. Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin nezdinde sevimsizdir. İşte bunlar Rabbinin Sana vahyettiği hikmet¬lerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme; sonra inanmış ve uzak¬laştırılmış olarak cehenneme atılırsın.' (İsra, 31-39)
Leyl sûresinde ise şöyle buyurulmuştur: 'Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım. O ateşe ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer.' Burada kastedilen kimse müşriktir.
İnşikak sûresinde ise şöyle buyurulmuştur: 'Kimin de kitabı ar¬kasından verilirse, derhal yok olmayı isteyecek; alevli ateşe gire¬cektir. Zira o, dünyada ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımar¬mıştı. O hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı. Oysa...' Burada da müşrik insan kastedilmiştir.
Mülk sûresinde şöyle buyurulmuştur: 'Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara, 'size korkutucu bir peygam¬ber gelmemiş miydi?' diye sorarlar. Onlara şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, korkutan peygamber gelmişti; fakat biz onu yalanlamış ve Allah'ın bir şey gönderdiği yok.'
Burada söz konusu edilenler de müşrikleridir.
Vâkıâ sûresinde de şöyle buyurulmuştur: 'Ama yalancı sapıklar¬dan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır! Ve onun sonu cehennem atılmaktır.' Bunlar da müşriklerdir.
Hakka sûresinde ise şöyle buyurulmuştur: 'Kitabı sol tarafından verilene gelince, o, 'keşke' der, 'bana kitabım verilmeseydi de, he¬sabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke onunla her iş olup bit¬seydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı.' 'Çünkü o ulu Allah'a iman etmezdi.'
Burada özellikleri sıralanan kimse de müşriktir.
Şuarâ sûresinde ise şöyle buyruluyor: 'Cehennemde azgınlara apaçık gösterilir. Onlara, 'Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nere¬de? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine olsun yardımları dokunuyor mu?' denilir. Artık onlar, o azgınlar ve iblis orduları, toptan oraya tepetaklak cehenneme atılırlar.'
İblis'in ordularından maksat, onun zürriyetinden gelen şeytan¬lardır. 'Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.' Burada önder edinip, izledikleri, şirklerine tâbi oldukları müşrik önderleri kastediyorlar.
Bunlar, Muhammed'in (s.a.v.) kavminden olan insanlardır; arala¬rında Yahudilerden ve Hıristiyanlardan kimse yoktur. Bunun kanıtı şu ayettir: 'Onlardan önce Nuh kavmi de yalanlamıştı.' 'Eyke halkı da gönderilen resûlleri yalanlamıştı.'
"Lût'un kavmi de yalanlamıştı.'
Allah, Yahudi, Hıristiyan ve onların amel ve sözlerine uyan tüm kavimleri cehenneme koyar. 'Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.' Çünkü bizi kendi yolarına çağırdılar, böylece bizi saptırdılar. Al¬lah'ın (Azze ve Celle) onları cehennemin yanında topladıktan son¬ra onlara söyledikleri şu söz de bunu doğrulamaktadır: 'Sonrakiler, öncekiler için, 'Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver' derler.'
'Her ümmet girdikçe yollarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ar¬dından orada toplanınca...'
Bir kısmı diğer bir kısmı ile ilgili olmadığını ilan ederek onlar¬dan teberrî edecektir, bazısı diğer bazısını lanetleyecektir.
Bazıla¬rı, başlarına gelen bu büyük felaketten kurtulmak ümidiyle diğer bazılarına karşı kanıt ve delille üstünlük kurmayı arzuluyor. Oysa artık sınanmanın, denenmenin ve mazeretlerinin kabul edilmesinin zamanı değildir. Kurtuluş zamanı geride kalmıştır. Bu ve benzeri ayetler Mekke döneminde inmişlerdir. Cehenneme ise müşrikler¬den başkası girmez.
Allah Azze ve Celle, Muhammed'e (s.a.v.) Mekke'den Medi¬ne'ye hicret etme izini verince, İslamî hayatı beş temel üzerine bina etti; bu beş temel şunlardır: Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kâbe'ye hac ziyaretinde bu¬lunmak, Ramazan ayında oruç tutmak.
Allah, bu dönemde Peygamberine, hadleri ve miras paylaşımı¬na ilişkin hükümleri indirdi. Allah'ın, (Azze ve Celle) işleyenle¬re cehennemi zorunlu kıldığı günahların neler olduğunu bildirdi.
Adam öldüren kimse ile ilgili hükmü de şöyle dile getirdi: 'Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebediyen kalacağı cehen¬nemdir. Allah, ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.' Allah mü'minleri lanetlemez.
Allah Azze ve Celle, başka bir yerde şöyle buyurmuştur: 'Şu muhakkak ki, Allah, kâfirleri rahmetinden kovmuş, onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. Orada ebedî olarak kalacak, ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.'
Allah Azze ve Celle, kasten bir mü'mini öldüren kimseyi ce¬hennem azabına çarptırıp gazap ve lanet bakımından kâfirlere dâhil etmişken ve bunların da Allah'ın Kitabında lanete uğrayanlardan olduğunu beyan etmişken, adam öldüren kimselerin durumunun Allah'ın dilemesine kaldığını nasıl söyleyebiliyorlar?" (Prof. Dr. Haydar Bal İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.