Milli Eğitim Bakanlığınca, ortaokullarla orta dereceli bütün okullar için yardımcı ders kitabı olarak kabul edilmiş bir atlas var elimde. Basım tarihi 1997. Atlasta gösterilen çok basit ama bir o kadar mühim bir haritadaki bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. 'Türkiye'de Topraktan Faydalanma' isimli bu haritada, bölgelerimize göre yetiştirilebilen ürünlerimiz yer alıyor. Bu ürünlerden bazıları şöyle; üzüm, zeytin, yulaf, mısır, keten, pirinç, haşhaş, incir, buğday, çavdar, muz, pamuk, arpa, tütün, çay, turunçgil, fındık? Haritanın sağ alt kısmında gri renkte, yapılan renklendirmenin açıklaması olarak tarım yapılmayan boş yerler belirtilmiş. Fakat haritaya baktığımızda gri renkte gösterilen yerler, yüksek dağ alanları dışında yok denilecek kadar az. Böylesi zengin bir tarım tablosu karşısında acaba bugün tarımda hangi noktadayız sorusu akla geliyor. Bu sorunun cevabını Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'ın ifadelerinde bulmak mümkün. Şöyle diyor Sayın Bayraktar: "Gıdanın bu kadar hayati olduğu, toprağın her karışının önem taşıdığı bir sürece girdiğimiz günümüzde, İstanbul' un 8 katı bir alanı nadasa bırakmamız kabul edilebilir değildir. Nadasa bıraktığımız alan tüm topraklarıyla Hollanda, İsviçre, Danimarka büyüklüğünde. Yahut Kıbrıs adasının 4 katı."Bu can sıkıcı gerçekler, Avrupa Birliği'ne girme sevdasıyla yanıp tutuşan siyasilerin, ne yazık ki tarımı bitirdiğinin resmidir. Türkiye denilince eskilerde, akla "tarım ülkesi" gelirdi. Şimdi ise durum içler acısı. Topraklarımız her türlü tarım ürününü yetiştirmeye elverişli iken, samanı dahi ithal eden bir anlayışı ısrarla iktidara taşımak nasıl açıklanır bilemiyorum. Fakat "Güçlü Türkiye" sloganları atarak, tarıma vurdukları darbeyi örtbas edebileceklerini sananlar yanılıyorlar. En basit bir tarım ürününü bile ithal eden bir ülke, nasıl güçlü olabilir söyler misiniz? Bu noktada yıllardır üstüne basa basa; tarımıyla, madeniyle, endüstrisiyle ne kadar zengin bir ülke olduğumuzu anlatan BTP Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den başkası da değildir. Sayın Baş zenginliklerimizi anlatmanın ötesinde; yazdığı Milli Ekonomi Modeli ile bunların nasıl devreye konulacağını, tarım, sanayi ve hayvancılığın nasıl yeniden ayağa kaldırılacağını matematiksel hesaplarla milletinin önüne sunuyor.İsterseniz gelin hep birlikte Bağımsız Türkiye Partisi'nin Milli Tarım Projeleri nelermiş bir göz gezdirelim. İşte Türk çiftçisinin ve Türk köylüsünün yüzünü güldürecek projelerden bazıları: 1- Tarıma yönelik tüm ecnebi kotaları kaldırılacak.2- Çiftçiye; üreteceği ürünlerin yüzde elli bedeli, sezon başlamadan 6 ay önce avans olarak verilecek. Diğer yarı bedel ise ürün teslimatında peşin olarak yapılacak.3- BTP iktidarında tarım ürünlerinin taban fiyatları, bizzat onu yetiştiren çiftçinin kendisi ve ilgili kooperatifler tarafından belirlenecek. 4- Ürünün alımı devlet garantisi altında olacak; çiftçi, ürünümü nasıl satacağım, nasıl pazarlayacağım diye bir endişeye düşmeyecek.5- Çiftçiye emeklilik desteği sağlanacak.6- Yetiştirilen ürün; kuraklık, don ve sel gibi felaketlere karşı hiçbir kuruş ödemeden bizzat devlet tarafından sigortalanacak.7- Mazot, elektrik, tohum, gübre ve su gibi tarım kesiminin ihtiyaç duyduğu her şey 5 yıl bedava sunulacak. 8- Devlete ait topraklar uzun vadeli sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecek.9- Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecek.10. İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanacak. Şimdi şöyle bir düşünelim. Tarım alanındaki zenginliklerimizin ortada olduğu gibi şu anki tarım kesiminin hali de ortadadır. Bunun yanında vaatten öte, planıyla projesiyle milletinin karşısına çıkan Sayın Baş'tan başka çözüm sunan bir lider de yoktur. O halde bu sefer; genelde Türk milletinin, özelde ise Türk çiftçisinin çok iyi bir tercih yapması şarttır. Ya dışa bağımlı ve köleliğe mahkûm bir tarım anlayışı güden siyasilerin yanında olup içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklenecek ya da bağımsız ve milli projelerle kâinat devleti olmayı amaçlamış Bağımsız Türkiye Partisi saflarında yerini alarak rahat bir nefes alacak. Şunu da unutmayalım ki, "Eğer bir çukurdaysan, kazmaya devam etmenin bir faydası yoktur." (Roy Walters).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Merve Aydın / diğer yazıları
- Ağlanacak olana ağlayalım / 25.10.2015
- Bir kutlu doğum günü / 08.07.2015
- Tek mutlu son / 02.07.2015
- Tek mutlu son / 01.07.2015
- Ramazan ayında kulun Hakka yönelişi / 20.06.2015
- Beşinci mevsim: Haydar Baş / 14.06.2015
- Kurtuluşun yolu belli / 06.06.2015
- Tüm engellemelere rağmen kazanılan gönüller / 31.05.2015
- Bütün ümidim gençliktedir / 21.05.2015
- Duma Duma dum! / 18.05.2015
- Bir kutlu doğum günü / 08.07.2015
- Tek mutlu son / 02.07.2015
- Tek mutlu son / 01.07.2015
- Ramazan ayında kulun Hakka yönelişi / 20.06.2015
- Beşinci mevsim: Haydar Baş / 14.06.2015
- Kurtuluşun yolu belli / 06.06.2015
- Tüm engellemelere rağmen kazanılan gönüller / 31.05.2015
- Bütün ümidim gençliktedir / 21.05.2015
- Duma Duma dum! / 18.05.2015