Dünkü makalemizde "Başkan seçildiniz, şimdi ne yapacaksınız?" başlığı altında seçimlerde dönen dolaplardan, ahbap çavuş ilişkilerinden, harcanan paralardan bahsetmiş; bu şartlarda seçilenlerin kendilerini şaibelerden korumasının, menfaat temini için yanlış yollara başvurmaktan korunmasının, zor olacağından bahsederek örnekler vermiştik. Elbette her türlü olumsuzluklara rağmen, kalbinde Allah korkusu, vatan ve halka hizmet sevgisi olan seçilmişler de olacaktır. Biz işleyen sistemin bozukluğu sayesinde haksız kazanca kapı aralandığını, seçenle seçilen arasındaki menfaat ilişkisinin devam ettiği takdirde; olumsuz sonuçların ortadan kalkmayacağını izah etmek istedik. Eskiden seçilecek kimselerin, heyetler oluşarak kapısına gidilir, zorla ikna edilir, ona her türlü yardım ve desteğin verileceği sözü verilirdi. Uzun çabalardan sonra ikna edilen, seçilecek kişiden çok seçecek kimseler çaba ortaya koyardı. Seçilecek kimseler, özellikle de memleketin saygın ailelerinden, dürüstlüğü, çalışkanlığı, merhameti ve gayreti bilinen şahıslardan olurdu. Gerek sivil toplum örgütü olsun, gerek muhtarlık olsun, gerek belediye başkanlığı olsun, durum böyleydi. Bırakın döğüş dava etmeyi, memlekette saygın birinin adaylığını duyunca başkası zaten aday olmazdı. Rahmetli dedem 52 sene mahalle muhtarlığı yaptı. Sağlığını kaybedecek derecede ihtiyarlayınca, aday olmadı ve yine kendisine danışılarak bir kişi aday olmuştu. 52 yıllık muhtarlığında karşısına bir aday dahi çıkmamıştır. Eskiden muhtarların hem görevi zordu, hem de yaptıkları görevden dolayı bir ücrette alamazlardı. Muhtar demek o mahallenin sözü dinlenen, şahitliği kabul edilen; uzlaşmada, evlenmede, işyeri açmada sözü muteber olandı. Bir de bu döneme bakarsak, bir mahalle ya da köy muhtarlığı seçiminde dahi adayların çokluğu, ortaya konan gayret, harcanan paralar, rekabet, dövüş dava; hatta adam dahi öldürülmeler... Aradaki fark nedir? O zaman muhtarlık parasız yapılan bir meslek idi ama hizmet esastı. Şimdi küçük bir aylıkla ya da başka yollardan elde edilen menfaat, insanları bu kadar değiştirebilmektedir. İşte bu sebeplerle (yine iyi niyetli olanları tenzih ederek) çok kimsenin "halka hizmet, Hakka hizmet" sloganı da iddiadan öte geçmiyor ve havada kalıyor. Gördüğünüz gibi insanın ahlaki özellikleri değiştikçe, Hak ölçüden uzaklaştıkça; her kurum, kendi içinde bozulmaya, yanlış yollara sapmaya açık hale geliyor. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, "önce insan" tezini savunması; "asıl olan kurumlar değil, kurumları idare eden insandır" diye ısrarla üzerinde durması bundandır.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024