Türkiye'yi, bugün maalesef "ışık hızı ile yayılan" bir hastalığın pençesinde? Ankara'da devlet çarkına konuşlanmış bazı etkili ve yetkili erkan, kendini "darı" zannediyor, kendini "mısır tanesi" görüyor. Bu illet, toplumumuza da "sirayet etmiş" vaziyette? Milletimizin büyük kısmı da kendini öyle görüyor.Eskiler bu illete, "manda hastalığı" derlerdi. Mesela Kurtuluş Mücadelesi sürecinde Amerikan, İngiliz, Alman mandacıları vardı? M. Kemal Atatürk'ün Nutku'nda anlattığı üzere, o devrin mandacıları, "Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olamayız. Biz kayıtsız şartsız, varlığımızı bir yabancının eline bırakalım" diyorlardı ve öyle inanıyorlardı. Atatürk, Nutuk'unu söyle sürdürüyor: Dedim ki, efendiler, maddî ve özellikle manevî çöküş korku ile... güçsüzlükle başlar. Güçsüz ve korkak insanlar, herhangi bir felâket karşısında, milletin de uyuşukluğa düşmesine ve çekingen bir duruma gelmesine yol açarlar? Türkiye'yi, böyle yanlış yollarda çökme ve yok olma uçurumuna sürükleyenlerin elinden kurtarmak lâzımdır. Bunun için bulunmuş bir gerçek vardır, ona uyacağız. O gerçek şudur: Türkiye'nin düşünen kafalarını yepyeni bir imanla donatmak... Bütün millete taptaze bir manevî güç vermek.Kendini "mısır tanesi" görenler, ABD'yi "horoz" görüyorlar? Amerika bizi yutar diye korkuyorlar.AB'nin ve IMF'nin "horoz" olduğuna inanıyorlar? AB'siz ve IMF'siz olmaz, batarız diye endişeye kapılıyorlar. Bu yüzden de yıllardan beri kendi mahallemizde, kendi çöplüğümüzde "ecnebiler" horozluk yapıyor.Yanlış anlaşılmasın, adı geçen ecnebiler "horoz" oldukları için değil; bilakis bizimkiler "kendilerini darı veya mısır tanesi gördükleri" için vaziyet budur.Hatırlayın Mazhar Osman'a gelen hastanın ahvalini.Adamın birini getirmişler rahmetli Mazhar Osman'a? Kendisini mısır tanesi olduğunu inanıyormuş. "Ben mısır tanesiyim" diye sayıklıyormuş kendi kendine.Mazhar Osman adamı hemen yatırıyor, uzun bir müddet tedavi ediyor. Nihayet Mazhar Osman Hoca, artık iyileşti herhalde diye kanaat getiriyor; taburcu etmek üzere iken, son birkaç soru ile yoklayayım da illetten eser kalmasın, diye düşünüyor.Vedalaşmak üzere iken, artık mısır tanesi olmadığına inandın inşallah diyor, adama?Adam, tamam hocam, ben artık 'mısır tanesi' olamadığımı biliyorum, eyvallah, ama şu horozlar ve tavuklar da benim mısır tanesi olmadığımı biliyorlar mı acaba, diye cevap veriyor.Osman Hoca adamı tekrar yatırmak durumunda kalıyor.Toplumumuz sanki böyle bir illete müptela oldu.Kimi koca koca devlet ve siyaset adamlarını dinliyorsunuz; ABD'siz olmaz, AB ve IMF'siz olmaz, onlar dünyanın horozu; onlara aykırı adım atılmaz, diyorlar. Yoksa bizi yerler, bizi tane tane yutarlar, endişesi hakim ortalıkta? Maalesef yüce milletimize de, "kişiye özel gayretlerle" aynı hastalığı bulaştırmışlar. Bu halet-i ruhiye içindeki kimi siyasetçilerin elinde, devlet ve milletin problemlerinin çözümüne dair yarım sayfalık dahi bir milli proje, bir milli evrak yok?ABD, yat diyor, yatıyoruz; kalk diyor kalkıyoruz? AB ve IMF söylüyor, biz uyguluyoruz? Böyle bir akıl ile acaba vatan nereye gidiyor, millet nereye gidiyor, devlet nereye gidiyor, bu gidişatın sonu nereye varır, diye hesap eden yok.İlletin etkisi azaldığı zamanlarda, nadiren de olsa, Malkoçoğlu gibi şöyle efeleneler var: ABD kim, AB, IMF de kim?! Bunlar teröristlerin ortakçıları? Hepsi aynı tavanın balıkları? Onların AB kriterleri varsa, bizim de Ankara kriterlerimiz var, kırmızı çizgilerimiz var? FilanSon birkaç yıldan beri Türkiye'de yaşananları gözünüzün önünden geçirin; bu manzaradan başka ne göreceksiniz?Yıllardan beri, sadece bir fikir ve siyaset adamı, "ey milletim, sen büyüksün, mahallenin horozu elin ecnebisi değil biziz, biz mısır tanesi değiliz; biz, yüce bir medeniyetin sahibi Türk milletiyiz!" diye haykırıyor? Devlet ve millete ait her meselede yerli çözümümüz var, Milli Ekonomi Modelimiz var, Sosyal Devlet projelerimiz var, işte burada; ecnebinin aklına, parasına ve himmetine muhtaç değiliz, diye devlet ve milleti ayağa kaldıran bir Türk evladı var? ABD, AB ve IMF'nin horoz olduğuna inanıp kendisini hala "mısır tanesi" olduğunu zanneden kimi devlet ve millet erbabını, Dr. Mazhar Osman gibi kendine getirmeye, ayıktırmaya çalışıyor? O da Prof. Dr. Haydar Baş beydir; başkası değil.Türk devleti ve milletinin kurtuluşu bu ayıkmaya, böylesi bir "ruh dirilişi"ne bağlıdır? Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'un işaret ettiği gibi kurtuluş için tek gerçek var: "Türkiye'nin düşünen kafalarını yepyeni bir imanla donatmak... Bütün millete taptaze bir manevî güç vermek?"Aksi halde bölgemizde, vatanımızda, hatta kendi mahalle ve kendi çöplüğümüzde ecnebiler hep horoz, biz de "mısır tanesi" olmaya devam eder; etrafımızda cereyan ettiği gibi yutulma sıramızı bekleriz? Kıtalarda bütün bir insanlığa asırlar boyunca medeniyet ve adalet götürmüş Türk milletinin geleceği ve kaderi bu olamaz. Buna göre hiza ve istikametimizi alalım, derim?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019