Çocukluğumda kapı çalması hep bir heyecan yaratmıştır içimde. Kapı çalınca komşu gelir, arkadaş gelir, akşamsa baba gelir, misafir gelir… Kapının arkasında hep bir umut saklıydı. Geneli çocukluk yıllarımda kalan bu olaylardan daha çok kapılara olan sevdam Haydar Baş hocamızın açtığı kapılarla oldu. Onu beklerken evinin kapısının açılması, binanın kapısının açılması, arabasının kapısının açılması ve gülerek selam vermesi. Sayısız farklı kapı hepsinin ardında bir umut ve güzel bir başlangıç. Zaten Haydar Hoca'nın açtığı kapıdan da deryalara ummanlara giriş olurdu.
Kapılar ile ilgili anılarımı bir anda silen, açılmasın diye dua ettiğim kapı önünde beklediğim Bostancı gasil hanesinin kapısı oldu. Muhterem hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'ın vefat haberini almış inanmak istemeden teyitler ettirdik. Her telefonun sonunda haber doğru cevabı… Prof. Dr. Haydar Baş hocamız aramızdan ayrılmıştı.
Tedbirler gereği cenazeye katılım sınırlı sayıda tutulmuş sayısız önlemler alınmıştı. Gasil haneden çıkacak ve ikindi namazına müteakip cenaze namazı sosyal mesafe kuralları çerçevesinde kılınacaktı. Biz de belirlenen saat yaklaştığında camiye geldik. Caminin avlusunun içinde dışarıda etrafta yüzlerce dost vardı. Normalde selam verir, sarılır kucaklaşırdık, bu sefer göz göze gelmekten çekinen gözler vardı.
Covid sebebi ile öğrendiğimiz sosyal mesafe ve tedbirler tokalaşmayı, sarılmayı engelliyordu. Buradaki en büyük engel bu ayrılık acısına karşı metanetini korumaya çalışan yüzlerce kişinin ne konuşacak hali ne de cesareti vardı. Dokunsan ağlayacak öyle ki, hem dokunan hem dokunulan. Yetimhane gibiydi, herkeste aynı acı ve üstüne üstlük çok taze. Sanki ayaklanıp çıkagelecekmiş ve "gençler hoş geldiniz" diyecekmiş gibi…
Ne zormuş o kapıda beklemek.
Kapı açıldı… Korktuğum süreç başladı. İmam Hüseyin'in mezarının örtüsü vardı tabutun üzerinde. 2013 yılında Kerbela'da Hz Hüseyin'in kabrinin üzerinden alınarak türbedarı tarafından hediye edilmişti. Sımsıkı yüzüne sürdüğü yüzünden ayırmak istemediği "kelimelerle anlatılamayacak büyük bir servettir, büyük bir hazinedir" dediği örtü tabutunun örtüsü olmuştu. Cenaze namazı için alana geldiğimizde sosyal mesafe kuralları, alınan tedbirler ve helallik. Kim kime hakkını helal edecekti? Bizim ne hakkımız vardı onda da bizden helallik istendi! Hâlbuki o kadar çok emeği vardı ki üzerimizde…
Bizlere yanlışı, doğruyu öğreten bir mürebbi; ekonomiyi tarihi öğreten bir akademisyen; dini ölçüleri öğreten bir hoca, vatanı milleti Atatürk'ü sevmeyi öğreten bir Devlet adamı… Bunların hepsinin önünde gelen şefkatli bir baba, gönle ferahlık veren mana sultanı… Biz hakkımızı helal ettik, umarım kendisi de bizlere hakkını helal etmiştir.
Onsuz yaşamak bizler için çok zor. Hayatımızın her noktasında izi olan çok büyük bir değer. Ülkemiz için, insanlık için de büyük bir kayıp. 73 seneye sığdırılmış asırlara sığmayacak işler…
O, bize yeni bir kapı açtı. Bu kapının içinde bizlere bıraktığı 60'ın üstünde on binlerce sayfa eserler. Bu eserlerin ana temasında olan birlik ve beraberlik. Konuşulması gerekip de konuşmadığı, yazılması gerekip de yazmadığı bir şey kalmadan gitti. Yazdığı boyunu aşan kitapları binleri aşan makalelerini TV programlarını bize bırakarak gitti. Hiç birisi yazılmış olsun diye yazılmamış, kaynak eserler bırakarak gitti. Her zaman övündüğü kadrosunu bırakarak gitti.
O sevdalısı olduğu Rabbine kavuşmak için alelacele yanımızdan ayrılarak gitti. Rabbim Cennetindeki en âli makamları lütfetsin. "Seven sevdiği ile beraberdir" hadis-i şerifine güvenerek seni Hakk'a uğurladık hocam.
Ruhun Şad olsun, Prof. Dr. Haydar Baş.
Kapılar ile ilgili anılarımı bir anda silen, açılmasın diye dua ettiğim kapı önünde beklediğim Bostancı gasil hanesinin kapısı oldu. Muhterem hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'ın vefat haberini almış inanmak istemeden teyitler ettirdik. Her telefonun sonunda haber doğru cevabı… Prof. Dr. Haydar Baş hocamız aramızdan ayrılmıştı.
Tedbirler gereği cenazeye katılım sınırlı sayıda tutulmuş sayısız önlemler alınmıştı. Gasil haneden çıkacak ve ikindi namazına müteakip cenaze namazı sosyal mesafe kuralları çerçevesinde kılınacaktı. Biz de belirlenen saat yaklaştığında camiye geldik. Caminin avlusunun içinde dışarıda etrafta yüzlerce dost vardı. Normalde selam verir, sarılır kucaklaşırdık, bu sefer göz göze gelmekten çekinen gözler vardı.
Covid sebebi ile öğrendiğimiz sosyal mesafe ve tedbirler tokalaşmayı, sarılmayı engelliyordu. Buradaki en büyük engel bu ayrılık acısına karşı metanetini korumaya çalışan yüzlerce kişinin ne konuşacak hali ne de cesareti vardı. Dokunsan ağlayacak öyle ki, hem dokunan hem dokunulan. Yetimhane gibiydi, herkeste aynı acı ve üstüne üstlük çok taze. Sanki ayaklanıp çıkagelecekmiş ve "gençler hoş geldiniz" diyecekmiş gibi…
Ne zormuş o kapıda beklemek.
Kapı açıldı… Korktuğum süreç başladı. İmam Hüseyin'in mezarının örtüsü vardı tabutun üzerinde. 2013 yılında Kerbela'da Hz Hüseyin'in kabrinin üzerinden alınarak türbedarı tarafından hediye edilmişti. Sımsıkı yüzüne sürdüğü yüzünden ayırmak istemediği "kelimelerle anlatılamayacak büyük bir servettir, büyük bir hazinedir" dediği örtü tabutunun örtüsü olmuştu. Cenaze namazı için alana geldiğimizde sosyal mesafe kuralları, alınan tedbirler ve helallik. Kim kime hakkını helal edecekti? Bizim ne hakkımız vardı onda da bizden helallik istendi! Hâlbuki o kadar çok emeği vardı ki üzerimizde…
Bizlere yanlışı, doğruyu öğreten bir mürebbi; ekonomiyi tarihi öğreten bir akademisyen; dini ölçüleri öğreten bir hoca, vatanı milleti Atatürk'ü sevmeyi öğreten bir Devlet adamı… Bunların hepsinin önünde gelen şefkatli bir baba, gönle ferahlık veren mana sultanı… Biz hakkımızı helal ettik, umarım kendisi de bizlere hakkını helal etmiştir.
Onsuz yaşamak bizler için çok zor. Hayatımızın her noktasında izi olan çok büyük bir değer. Ülkemiz için, insanlık için de büyük bir kayıp. 73 seneye sığdırılmış asırlara sığmayacak işler…
O, bize yeni bir kapı açtı. Bu kapının içinde bizlere bıraktığı 60'ın üstünde on binlerce sayfa eserler. Bu eserlerin ana temasında olan birlik ve beraberlik. Konuşulması gerekip de konuşmadığı, yazılması gerekip de yazmadığı bir şey kalmadan gitti. Yazdığı boyunu aşan kitapları binleri aşan makalelerini TV programlarını bize bırakarak gitti. Hiç birisi yazılmış olsun diye yazılmamış, kaynak eserler bırakarak gitti. Her zaman övündüğü kadrosunu bırakarak gitti.
O sevdalısı olduğu Rabbine kavuşmak için alelacele yanımızdan ayrılarak gitti. Rabbim Cennetindeki en âli makamları lütfetsin. "Seven sevdiği ile beraberdir" hadis-i şerifine güvenerek seni Hakk'a uğurladık hocam.
Ruhun Şad olsun, Prof. Dr. Haydar Baş.
Misafir Kalem / diğer yazıları
- CEZMİ YURTSEVER: Ermeni soykırım yalanları -2- ‘Türklere yapılan soykrımı’ anlatan haritanın hikâyesidir / 24.04.2024
- CEZMİ YURTSEVER: Ermeni soykırım yalanları -1- ‘Zeytun’a Ağıt’ olayının gözyaşı hikâyesidir / 23.04.2024
- HİLMİ SALBAŞ: Neden Bağımsız Türkiye Partisi / 25.03.2024
- DİYETİSYEN FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda tatlı krizlerine son / 20.03.2024
- FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda beslenmeye dikkat! / 12.03.2024
- YASEMİN ÖZBEY: Muhalif basına açık mektup! Hâlâ mı? / 29.11.2023
- Fatıma Zehra Aydın: İnancımızı anlamadığımız için Atatürk’ü de anlamadık / 20.08.2023
- Rabia Sümeyye Aydın: Yolsuzluk konusunda da ‘NAS’ olduğunu biliyor muydunuz? / 13.08.2023
- JÜLİDE DOYURUM: ‘Allah dostları aynadır’ / 05.07.2023
- İlyas Güneştekin: Seçim analizi ve BTP lideri Hüseyin Baş / 03.06.2023
- CEZMİ YURTSEVER: Ermeni soykırım yalanları -1- ‘Zeytun’a Ağıt’ olayının gözyaşı hikâyesidir / 23.04.2024
- HİLMİ SALBAŞ: Neden Bağımsız Türkiye Partisi / 25.03.2024
- DİYETİSYEN FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda tatlı krizlerine son / 20.03.2024
- FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda beslenmeye dikkat! / 12.03.2024
- YASEMİN ÖZBEY: Muhalif basına açık mektup! Hâlâ mı? / 29.11.2023
- Fatıma Zehra Aydın: İnancımızı anlamadığımız için Atatürk’ü de anlamadık / 20.08.2023
- Rabia Sümeyye Aydın: Yolsuzluk konusunda da ‘NAS’ olduğunu biliyor muydunuz? / 13.08.2023
- JÜLİDE DOYURUM: ‘Allah dostları aynadır’ / 05.07.2023
- İlyas Güneştekin: Seçim analizi ve BTP lideri Hüseyin Baş / 03.06.2023