MEM devri başladı!

Hafta sonu İstanbul'umuz Doğu'nun başkenti olduğunu ispat eden top secret bir konferansa ev sahipliği yaptı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı Milli Ekonomi Modeli (MEM) kitabı Lütfi Kırdar ve Grand Cevahir'de 2 gün süren uluslararası bir programda 50'yi aşkın akademisyen tarafından masaya yatırıldı. Sonucu kestirmeden söyleyelim: "Muhteşem." Kongre inanılmaz bir ilgiyle takip edildi.Bir akademik programın halkla bu kadar buluştuğu nadir görülen bir şeydir ama bu zor başarıldı işte ve ortaya harika bir uyum ve çok çok önemli bir sonuç çıktı. Konferansın önemi nereden kaynaklanıyor diye bir soruyla başlayalım isterseniz? Cevabı öncelikle zamanlamada yatıyor. İçinde bulunduğumuz vasat biliyorsunuz bir AB-İMF dönemi! Bunun anlamı liberal ekonomiye, ve de İMF'ye teslim olmakla eşdeğer bir içerik taşıyor. Dikkat ederseniz bu kavramlar oluşturduğu onca kötü tabloya (350 milyar dolarlık borç dersek bilmiyoruz yeterli mi?) rağmen tartışılmıyor. Adeta İMF düzeni bu ülkede bir din gibi algılanıyor, ya da öyle algılamamızı istiyorlar. İşte MEM'de öncelikle bu tablo yerle bir edildi. Biz yapamayız, başaramayız, denilen psikolojik savaş argümanı söylemi yıkıldı. Liberal düzen, serbest pazar dışında bir ekonomik yolun olacağı hem de çok iyi olacağı kongrede ortaya çıktı. Azerbaycan'dan katılan bir akademisyenin şu cümlelerinin altını gerçekten de çizmek gerekiyor: "Keynes serbest pazar ekonomisinin babası ise, Prof. Dr. Haydar Baş da insan ekonomisinin (MEM) babasıdır. Bu gün İstanbul bu modelin temellerinin atıldığı tarihi bir ana şahitlik yapıyor." İşte konferansın özü-özeti burada yatıyor. İstanbul, Prof. Dr. Haydar Baş'la, adeta dayatılan gündemi elinin tersiyle itiyor, ezberlerini bozuyor ve bütün bir insanlığa ama ille de Doğu'ya "çare var Batı'nın dayatmalarına mahkum değiliz" mesajı veriyor. Mesaj dedikse siz bunu bir proje olarak anlamalısınız. Yine bir akademisyenin ağzından dinleyelim; "Milli Ekonomi bir projedir. Matematiğin diliyle denklemi kurulmuş, sağlaması yapılmış, insanı öne çıkaran bir PROJE'dir." Proje kelimesini büyük harflerle ifade etmek gerekiyor. Çünkü MEM'in en önemli ve kimilerini çok fazla ürkütecek yönü, bir proje olarak hazır ve uygulanabilir olmasından kaynaklanıyor. Yani afaki bir şeyden ya da ümitlerden bahsetmiyoruz. MEM denilince aynı zamanda projeden bahsediyoruz. Konferans bir gerçeği daha ortaya çıkardı: Bu topraklar üzerinde hesabı olanların "Şimdi işlerini bitirdik" dediği, denildiği anda hesapları bozan, senaryoları değiştiren bir adres mutlaka çıkıyor. Yine öyle bir şey oluyor. Ve masa başında kaybettiğimiz, İMF'li ekonomik reçetelerle teslim ettiğimiz ülkemiz için bir umut ışığı doğuyor. Prof. D.r. Haydar Baş'ın, ateşini yaktığı bu ışık  hiç kıskanmayalım, hiç hased etmeyelim, yükselmeye başlamıştır.Prof. Dr. Haydar Baş'ın ışığı Doğu'dan yükselmeye başlamıştır. Bu ışığın içinde huzur vardır, adalet vardır, insanlık vardır! Yani bugünkü sistemde ne yoksa MEM'de o vardır ve bütün bir insanlık bugün bu 4 temel kavrama ekmek gibi, su gibi muhtaç değil midir? Yine bir akademisyen MEM'le ilgili olarak şunları söylüyordu; "Bu eser ve model açların, yoksulların, fakirlerin ve ezilmişlerin modelidir." Bu söze ne eklenebilir ki? Bütün hak yolların, evrensel yolların yolculuğu hep açlarla, ezilmişlerle, itilmişlerle gerçekleşmemiş midir? Son söz: Söylenecek daha çok söz var. Ve biz bunları sizlerle paylaşacağız. Türkiye 3 gün öncesine göre emin olun çağ atlamıştır. Etkilerini izleyecek ve göreceksiniz!