Milletimiz çaresiz, halsiz, ümitsiz kendi kendine çırpınıyor, dövünüyor. Hükümet ise "enflasyonu düşürdüm, dolar kurunu sabit tuttum" diyerek övünüyor. Yemlenen kartel medyası da durmadan pembe tablolar çiziyor. Öyle ki, milletin yaşadığı Türkiye ile kartel medyasının anlattığı Türkiye çok farklı. Arada benzerlik yok, tam bir zıtlık var.Bunu derken, enflasyonun düşüşünü, dolar kurunun yükselmemesini inkâr etmiş olmuyoruz. Evet, cebren bastırılmış talep politikasıyla enflasyon, söylendiği kadar değil ama, belli oranda düştü. Enflasyonun bu politika ile düşürülmesi, ne bir başarıdır, ne de iyiye gidiştir. Nitekim halk, enflasyonun düştüğünü hayatında hissetmediği için söylenenlerin hiçbirisine inanmıyor. Nasıl inansın ki? Her geçen gün geçim darlığı artıyor, açığı büyüyor. Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Juan Enriquez, 'Gelecek Peşimizde' adlı kitabında şöyle diyor: "Az gelişmiş ülkeler, önümüzdeki yıllarda enflasyonu düşürebilir, devlet harcamalarını kısabilir, özelleştirmeyi tamamlayabilir, ama hâlâ fakir kalabilir". İşte, Türkiye'nin durumu bu. Halbuki Türkiye'nin önceliği fakirliğe çözüm, ekonomik kalkınmaya hız vermek olmalıydı. Afrika ülkelerinin bazılarında enflasyon oranı sıfıra yakındır. Fakat hiç kimse, o ülkelerin ekonomisinin iyi olduğundan söz etmiyor. Demek ki, ekonomide tek ölçü enflasyon değildir. Gelelim, dolar kurunun yükselmemesine... Bilindiği gibi Türkiye ekonomisi bir bakıma ABD ekonomisine bağlı. ABD ekonomisi ise son yıllarda çok ciddi dış ticaret açığı veriyor. Bunu kapatmak için ABD doların değerini düşük tutmak zorunda. Bu durum, Türkiye'nin ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü ithalatımızın çoğunu dolarla, ihracatımızın çoğunu da euro ile yapıyoruz. Diğer bir deyişle, ucuza ithal, pahalıya ihraç ediyoruz. Bu da dış ticaret açığının sürekli aleyhimize işlemesine sebep oluyor. Dış ticaret açığı sıcak para ile karşılandığı için şimdilik sorun çıkmıyor. Ama bu demek değildir ki, yarın öbür gün bir patlak vermeyecek. Şunu herkes çok iyi biliyor: Sıcak para ülkeyi terk edince, mali kriz kaçınılmazdır. Sıcak para, aynı zamanda Türk parasının aşırı derecede değerlenmesine yol açıyor. Hükümet, bunu temel alarak, sürekli borçlarımızın artmasına rağmen, "borç stokunun GSMH'ya oranı düştü" diyerek övünebiliyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir övünme göremezsiniz. Dahası, hiçbir ekonomist, bunu olumlu bir gelişme olarak ileri sürmez. Çünkü bu gösterge, bir gerçeğe dayanmıyor. Türk parası aşırı değerlendiği için dış borçlarımız ve GSMH olduğundan çok farklı görünüyor. Sıcak para geldiği gibi gidince, borç stokunun GSMH'ya oranı da allak bullak olacaktır. Ülke ekonomilerinin iyi olduğunu ortaya koyan en önemli gösterge bütçe açıkları ve ihracatın ithalatı karşılama oranlarıdır. Hükümet bunlara gözünü kapatıyor, kulağını tıkıyor, kendine sanal, reel ekonomi ile ilgisi olmayan göstergeler buluyor ve onlarla övünüyor. Zaten en büyük yanılgıları da budur. Yani ekonomiyi kağıt üzerinden takip etmeleri. Ekonominin iyiye veya kötüye gittiğini öğrenmek mi istiyorsunuz? Bütün göstergeleri bir tarafa atın, halkın içerisini girin, onları dinleyin. Bakın, halkın çarşıdan pazardan evine getirdiklerinde bir artış var mı? Halkın cebine eskisinden daha çok para giriyor mu? İsteyen iş bulabiliyor mu? Bu sorulara olumlu cevaplar alabiliyorsanız, anlayın ki, ekonomi iyiye gidiyor. Bunun dışındaki göstergelerin hepsi sanaldır, gerçekle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018