Yazıma başlamadan önce 10 Kasım 1938 yılında gözlerini dünyaya yuman ulu önder Atatürk'e Allah'tan rahmet, yüce Türk milletine de başsağlığı dilerim.Son zamanlarda üst üste AB ile ilgili anketler yapılıyor ve yayınlanıyor. Açıklanan anket sonuçları rakamsal olarak birbirinden farklı olsa da genel olarak bir gerçeği ifade ediyor: "Türk milletinin AB'den herhangi bir beklentisi kalmadı."Düne kadar AB'yi tek çözüm olarak sunan siyasilerimiz sebebiyle milletimizde bir beklenti oluşmuştu, ama zaman içerisinde gerek AB'nin tutumu ve uygulamaları, gerekse AB'ye sevdalı siyasilerimizin çözümsüzlüğü milletimizi bu noktaya getirdi.Fransız Le Figaro gazetesi bu durumu "müzakerelerin açıldığı Aralık 2004'te Türk toplumunda görülen Avrupa heyecanı artık sona erdi" şeklinde özetledi. Hatta gazete rakamsal olarak Türkiye'de her 10 kişiden 8'inin AB'ye güven duymadığını da belirtti.Tabii, Batı basını Türk milletinde AB heyecanının düşmesini ülkemizdeki siyasi gelişmelere bağlıyor. Yani AB politikalarını eleştirmek, yaklaşan seçimler öncesi sadece bir seçim malzemesiymiş.Halbuki durum hiç de öyle değil.Yıllarca, özellikle de son yıllarda AB bir kurtuluş simidi olarak takdim edildi. "AB olmazsa aç kalacağız, AB bize iş bulacak aş bulacak, bizim cebimize para koyacak" denildi. Hatta Sayın Erdoğan'a göre "AB Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş hedefiydi"; Sayın Bülent Arınç'a göre "AB bizim aşkımızdı"; Sayın Ali Babacan'a göre "AB milli idealimizdi".AB'nin ne kadar "hedef","milli ideal" olduğunu sözde soykırım yasasını çıkarmasından, Papa'larının Peygamber Efendimize(SAV) ve dinimize hakaret etmesinden, terör örgütüne verdiği destekten, yaptıkları siyasi ve kültürel her türlü baskıdan kolaylıkla anlayabiliriz.İktidarı muhalefeti bütün siyasiler, en milliyetçisinden en muhafazakarına, en ulusalcısından en mandacısına kadar hepsi AB'yi ulaşılması gereken bir hedef olarak takdim etti.Sayın Devlet Bahçeli, sırf AB'ye şirin gözükmek için tütün yasasını, şeker yasasını çıkardı, tarım köylüsüne bu ürünlerde üretim kotaları getirildi, köylünün eli kolu bağlandı. Yine Sayın Bahçeli, AB uğruna, en büyük hedef olarak tabanına takdim ettiği teröristbaşını idam ettirmedi, onu İmralı'da besleme kararını alanlardan oldu. Kıbrıs'ın bugünkü sürecine gelmesinde de Sayın Bahçeli'nin katkıları mevcuttur. Sırf AB'nin gönlü hoş olsun diye tarihe geçecek bir biçimde 16 günde 16 yasa çıkarıldı ve bununla da gurur duyuldu.Dün Yahudilerin Filistin'de yaptıkları üzerinden siyaset yaparak iktidara gelen, dindarlığı da siyasete alet eden siyasilerimiz ise işbaşındayken, eleştirdikleri İsrail'le en fazla anlaşmaya imza atarak tarihe geçtiler. Bugün ise millilikten bahsediyorlar, AB'yi ve AB taşeronluğunu yapanları eleştiriyorlar, ama parti programlarına bakın hala AB bir medeniyet projesi olarak takdim ediliyor. Yani söylemler farklı, icraatlar farklı; tam bir ikilem yaşıyorlar. Millilikten bahseden bu siyasilerimizin, Avrupa ülkelerinde yaşayan gurbetçilerimizin Batılılar tarafından asimile edilmesine sağladıkları katkı da cabası. Kendi kontrollerinde olan camilerin kapılarına "Hala Alman vatandaşı olmadınız mı" yazıları ve yine camilerinde papazlara yaptırdıkları sohbetler de tarihe geçecek nitelikte.Hatta dinlerarası diyaloga katkı(!) sağlamak için yaptıkları bir programın afişinde camiden kiliseye doğru kurulan bir köprünün resmedilmesi de nasıl bir milliliğe ve nasıl bir dindarlığa sahip oldukları konusunda bize gayet net bir şekilde fikir veriyor. Ya ana muhalefete ne demeli. Bir yazarımızın ifadesiyle "iktidarımızın setr-i avreti" görevini görüyor. Türkçe ifadesiyle hatalarını, kusurlarını örtüyor. Bakmayın bugün yaptığı eleştirilere, dün "AB fotoğrafında biz de olalım" diyorlardı.İktidara gelmenin yolunun sadece Batının onayından geçeceğini zanneden yeni siyasi liderlerimiz de Batı'ya yaranmak için göz kırpıyor. Dünün milliyetçisi, bugünün ise AB'nin ve ABD'nin ekmeğine yağ süreni oluveriyor ve dağda bu aziz milletin evladını şehit edenleri, ovada siyaset yapmaya çalışıyor.Velhasıl genel manada Türk siyasetinin içler acısı durumu bu.Peki, şimdi soruyorum bu kaypak siyaset mi milletin AB heyecanını bitirdi? elbette ki "hayır". Böyle siyasilerin olduğu bir ülkenin insanları kurtulmak için "ne olursa olsun" diyerek bir an önce AB'ye ve ABD'ye manda ve köle olmak için uğraşır. Belki de birileri bunu istiyor.Öyleyse nedir milletin fikrini değiştiren?Tabii ki bir sebep, AB'nin bugünkü tavırları. Ama dün de bu tavırlar vardı, tepki bu kadar değildi. Bunları da gün yüzüne çıkaran önemli bir sebep var.Bir lider var ki, AB'nin, ABD'nin ve de onların yerli taşeronu olan siyasilerimizin yıllarca oynadıkları oyunu bozdu ve aziz Türk milletini ayıktırdı.O lider Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi ve Bağımsız Türkiye Partisi'nin Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Çünkü O her fırsatta AB'nin Sevr'den de öte bir proje olduğunu ve AB'ye bizi asla almayacaklarını vurguladı.Çünkü O, her fırsatta Türkiye'nin hiçbir ülkenin tavsiyesine muhtaç olmadığını 3 katrilyon dolarlık yer altı kaynağıyla dünyanın en zengin ülkesi olduğunu vurguladı.Çünkü O, Nobel'e aday olan bir ekonomik model geliştirdi ve bu model konusunda Anadolu'yu karış karış dolaşarak milleti bilinçlendirdi, hala da bilinçlendirmeye devam ediyor. (Şimdi yine bir mitingler serisine başlıyor, ismi "Bağımsız Türkiye" ve ilk miting de 19 Kasım Pazar günü Çağlayan Meydanı'nda.)Sayın Baş ülke meselelerini ve çözümlerini detaylarıyla, delilleriyle bir bir milletiyle paylaşıyor. Millet nezdinde artık birçok mesele karanlık değil. Milletimiz AB, ABD, Irak, Ortadoğu, Kıbrıs, Güneydoğu, Patrikhane, Ege, ekonomi, tarım, dinlerarası diyalog ve misyonerlik? ve benzeri ülkemizi yakından ilgilendiren birçok konuda sebep-sonuç ilişkilerini artık net bir şekilde görebiliyor.Milletimiz eskisi gibi körü körüne bir siyaset anlayışına sahip değil, artık neyin ne olduğunu fark ediyor, tartabiliyor.Yapılan anketler de gösteriyor ki, iktidarda ve muhalefette bulunan siyasilerimiz AB'ye destek vermelerine rağmen, milletimiz AB'ye sıcak bakmıyorsa belli bir milli bilinç oluştu demektir.Ve yine bu anketler, AB ve ABD konusunda farklı bir söyleme sahip olan, IMF'ye AB'ye ve ABD'ye "hayır" diyen ve milli bir proje ortaya koyan tek siyasi lider Prof. Dr. Haydar Baş'ın yükselen bir değer olduğunu göstermektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asgari ücret kimseyi memnun etmedi / 26.12.2025
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025































































































